Bu kadar cehâlet, ancak özel bir tahsille elde edilebilir

Selâhaddin Çakırgil

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘artık bu zâtı bir daha gündemimize almayalım diyorum, fakat öyle şeyler yapıyor ki bunun karşısında susmanın vebâl olduğunu görüyorum’ diyordu, 30 Ocak günü, AK Parti Meclis Grubu’nda yaptığı konuşmada.. Aslında, o söz konusu kişinin, geçen gün partisinin gençlik kurultayındaki laflarını duyunca, sıradan bir vatandaş olan bu satırların sahibine bile, ‘Bu kadarına da yuhh..’ dedirtti ve ‘Kesb ile taa o kadar cehl olmaz, / Cehlin ol mertebesi, sehl olmaz! Bu kadar câhillik çalışmakla olmaz; cehâletin bu derecesi, yanlışlıkla elde edilemez..’ sözünü hatırlattı. Evet, bu kadar cehalet, ancak özel bir tahsille elde edilebilir. 

***

Önce şu tespiti yapmakta fayda olsa gerek.. 

Osmanlı, sadece bugün ve bu ülkede yaşayanların değil, hükmettiği ve hattâ dolaylı olarak etkisini sürdürdüğü, coğrafyalardaki Muslim ve gayrimuslim bütün halkların, 600 küsur yıllık bir geçmişidir, doğrusuyla- yanlışıyla.. Onun olumlu taraflarından faydalanıp, yanlışlarından kaçınmak yerine, onunla kuru kuruya öğünmek gibi; bir yeni yönetim biçimini yüceltmek isterken, Osmanlı’yı hem de en temelsiz ve yalan iddialarla yere çalmaya çalışmak da kimseye bir şeref kazandırmaz, câhilliğinin mertebesini ortaya koymaktan başka.. 

Bu tespitten sonra, gelelim KK’nın ‘inci’lerine.. 

Evet, bu kişi, ‘Osmanlı battığında bir metre bile demiryolu yoktu..’ buyurmuş ve bir kişi bile çıkıp da, İstanbul’dan taa Medine’ye ve Bağdat’a kadar uzanan demiryolundan söz etmemiş ona..   

*** 

Aynı kişi, ‘Bugün, bir namlu dahi yapamıyoruz..’ buyurmuş.. Kim onun kulağına üflemiş bu müthiş ‘bilgi’yi.. Bugün, AB’nin bülteni olan Euronews’de bile aktarılan ve ASELSAN aracılığıyla, ‘Uzaktan komutalı silah sistemleri’ne kadar neler üretildiğini biliyor olmalıydı, ülkesinin bir sorumlu siyasetçisi idiyse.. Ki, 15 yıl öncesine kadar ‘askerî savunma sanayii’nin sadece yüzde 15'ini üreten Türkiye bugün bu alanda yüzde 70’i geçmiş bulunuyor. KK ise hâlâ, toplumu daha bir aşağılık duygusunda tutmayı hedefliyor.  

***

KK Bey, bir de, ’Osmanlı'da millet mi vardı? Millet kavramı cumhuriyetle oldu. Hepimiz, özgür ve eşit olduk.. Halkımız sarayın, padişahın kulu-kölesi olmaktan kurtuldu..’ da demiş, o konuşmasında.. 

Kendi partisince hâlâ da gururla sahiplenilen 90 yılı bulan uygulamada, bütün nesillerin okullarda, asker ocağında, bütün kamu kurumlarında, hayattan üççeyrek yüzyıl öncelerde çekilmiş bir kişinin ilke, prensip ve fikirlerinden bir ‘laik kutsallık’ icât ederek, kime, kullukve ‘arz-ı ubûdiyet’ edercesine yetiştirildiğini, bütün dün, bugün, yarınlarımızın anayasa ve kanunları adına teslim ve esir alındığını görmezlikten gelmiş; gençlerine bir de, ‘Eğer cumhuriyet kurulmasaydı sizlerin hiçbiri bu salonda olamayacaktı!’ demeyi ihmal etmeyerek.. İnsanları, kul-köle yapmak asıl bu yaklaşımdır. 

***   

KK’nın, ‘Osmanlı'da millet mi vardı? Millet kavramı cumhuriyet’le oldu’ sözüne, en güzel cevabı ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan vermiş.. 

Tayyip Bey’in o konudaki görüşleri zâten biliniyor ama o görüşleri bir ‘Cumhurbaşkanı’olarak ifade etmesi, üzerinde daha bir önemle durulmasını gerektiriyor. Diyor ki Erdoğan: ‘Bu zat, (…) ‘Osmanlı'da millet mi vardı?’diyor. (…) ‘Millet cumhuriyetle beraber oldu..’diyor. Tabiî, bu ve benzeri kişilerin kafasında millet, milliyet tanımı Fransız İhtilali’yle dünyaya yayılan kavramlardan ibaret olunca ortaya böyle garabetler çıkabiliyor. Halbuki, Osmanlı tam bir millet devletiydi. (…)

Milleti ve milliyeti anlamak için öncelikle kendi geçmişinizi çok iyi bilmeniz gerekir. Biz Millet-i İbrahim’den geliyoruz. Sen Cumhuriyet dediğin zamanda dur bakalım. Biz Millet-i İbrahîm’den geliyoruz.

Müslümanlar bir millet, Hristiyanlar bir millet, Yahudiler bir millettir. (…) Bu tarihimizin gerçekliğine en uygun tanımdır. (…) Lozan da aynı tanımı esas almış; ülkemiz topraklarında yaşayan insanlar, Müslümanlar ve Müslüman olmayanlardenilerek inançlarına göre sınırlandırılmıştı. (…)’  

***