Bu defa darbecinin önü tıkalı

Ahmet Taşgetiren

Evet umut var: Ergenekon"da gidilebilecek her yere gitmek için ve demokrasi dışı oluşumların önünün kalıcı olarak kesilmesi için...

Bir kere uluslar arası konjonktür müsait. Başbakan, bu en kritik günlerde, Amerikan işgali altındaki Irak"a gidiyor ve ucu bölgede "Ortak Pazar zemini" oluşturmaya kadar uzanacak bir "stratejik iş birliği" anlaşması imzalıyor. Bu, Amerika"nın bilgisi dışında olmaz. Ergenekon, ABD ve AB karşıtı bir yapılanma. Taa, Tuncer Kılınç"ın MGK Genel Sekreteri olarak, ABD ve AB"ye karşı Rusya - Çin - İran alternatifini seslendirdiği zamanlardan bu yana ulusalcılık böyle yürüyor.

Ak Parti karşıtlığı ile ABD - AB karşıtlığı iç içe geçiyor. Ak Parti, daha yola çıkışta, ABD ve AB ile ilişkileri iyi yürütmek amacıyla çatışmayı değil müzakereyi öne alıyor. Ve işte son bilgi: Yeni Aktüel dergisinin iddiasına göre, 2004"ün 3 Şubat"ında CİA, Şener Eruygur"un Sarıkız ve Eldivenli Yumruk kod adıyla iki darbe planladığını, MİT"e bildiriyor. Bu uyarının içinde Genelkurmay Başkanı Org. Özkök"e karşı "çok ciddi fiziki bir eylem planı" bulunduğu bilgisi de var.

Yani bir darbe planı söz konusu ise, bunun uluslar arası ayağı yok, aksine karşıt pozisyonda. Böyle bir darbe olduğunda, Türkiye"nin hangi jeopolitik zeminde duracağı belirsiz ve dünya güçleri, Türkiye"nin böyle bir maceraya sürüklenmesine göz yummaz. Yani Türkiye"yi içerdeki maceracılar alıp götürmek istese, dünya buna "dilediğiniz yere götürebilirsiniz" gibi bir ilgisizlik göstermez.

Türk Silahlı Kuvvetleri"nin aklı da, stratejik değerlendirmeleri ihmal etmez. Yani köklü bir kamp değişimi söz konusu ise, bunun bir darbe oluşumu içinde belirlenmesi macerasına kapılmaz. Ve bunun, sadece Asker iradesi ile olamayacağını, Devlet"in askerden ibaret olmadığı bilinciyle görür. Onun için, Eruygur merkezli böyle bir oluşumun hiçbir şansının bulunmadığı daha baştan bellidir.

Org. Özkök, zamanında, bu konuda gerçekten çok net tavır koymuş ve Türkiye"nin bir maceraya sürüklenmesine Askerin alet edilmesine fırsat vermemiştir. Ya bugünkü TSK yönetiminin duruşu nedir? Burada da bir sağduyu tavrının sergilendiğine tanık olunuyor. Yasemin Çongar"ın Taraf"taki yazısında, Ergenekon"la ilgili olarak, Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt"ın "Her kime dokunuyorsa üzerine gidilsin, benim ismim geçiyorsa da gereken işlem yapılsın" şeklinde bir sözüne yer veriliyor.

Şayet söylenmişse - ki söylenmiş olması ihtimali bana göre çok ağır basıyorbu söz, Ergenekon konusunda "Devlet aklı"nın sağlıklı biçimde devreye girdiğine dair güçlü bir gösterge niteliği taşıyor. Umutlu olmayı, ben TSK"nın bugünkü yönetiminde gördüğüm bu sağduyulu tavra da bağlıyorum. Bunun böyle olmasını da tabii görüyorum; şöyle ki: İşin önemli bir boyutunun askerle alakalı olduğu tartışma götürmeyecek kadar açık. Bir kere bir darbe söz konusu ise bu askersiz olmaz, ikincisi Türkiye, maalesef askerin sık sık bu tarz roller üstlendiği ülkelerden birisi...

Bu iddialar bütün çıplaklığı ile sorgulanmadan, Türkiye"nin rahatlaması mümkün değil. Asker ister istemez, darbe girişimiyle kimlerin alakalandığını, bunların şu anda nerede ne yaptıklarını, bir kısmı emekliye sevkedilmişse, ordu bünyesinde hala uçlarının bulunup bulunmadığını bilmek isteyecektir.


Çünkü ordu demek, hiyerarşi demek, yani emir - komuta zincirinin sağlıklı işlemesi demektir.

Askeri darbe hazırlığı ise, eğer, komuta kademesinin dışında gerçekleşiyorsa, kesinlikle başka bir emir - komuta zincirinin oluşması anlamına gelir ve hiçbir ordu buna müsaade etmez. Darbe hazırlığı, sivil yönetim kadrolarını da ilgilendirir, çünkü darbe ile asıl onlar devrilmek istenir.

Yani bir takım yerlerde darbe hazırlığı olacak ve sivil kadrolar, bununla hiç ilgilenmeyecek. Bu da deyim yerindeyse eşyanın tabiatına aykırıdır. Öyleyse sivil kadrolar da darbe girişimlerini etkisiz hale getirmek için çaba sarf edeceklerdir. Bu iş varsa, - ki var- boyutları ne? Nereye ne kadar zarar verdi?

Hangi organda ne kadar tahribat yaptı? Ve organlarda hala kalıntıları var mı? Bütün bunlar bilinmeli... Bunu askerin yöneticileri bilmeden olmaz, bunu devletin sivil yöneticileri bilmeden olmaz.

Ve sağlıklı olan, sivil ve asker yöneticilerin, ahenk içinde bir operasyon yürüterek, temizlik duygusuna ulaşmalarıdır. Birbirini çelmelemeden... Birbirinden kuşkulanmadan... Birbirini alt etmeye çalışmadan... Temizliğin herkes için hayırlı olduğu inancından yola çıkarak...

Ve artık Türkiye"nin bunu hak ettiğine, bundan başkasının Türkiye için hâlâ kan kaybı anlamına geldiğine inanarak...

"Devlet aklının sağlıklı biçimde devreye girmesi" dediğim ve ucuna umut taktığım şey bu. Ergenekon davasında yargının işinin kolaylaşması için devlet bünyesindeki sivil - asker herkesin hassasiyet gösterdiğine kesin gözüyle bakılabilir. Belki TSK bünyesinde bazı şeyler, daha sessiz sedasız ve kanamalara yol açmadan yapılacaktır. Her halükârda askerin sivil kadrolara karşı kapanması ve kendi içindeki kural dışı oluşumlara kol kanat germesi diye bir şey şu anda söz konusu görünmemektedir.

SORUNLU ALAN

Ancak, yaşanan süreçle ilgili olarak bir şerh düşmek de kaçınılmaz. Ak Parti"nin kapatılma davasından söz etmek istiyorum. "Devlet aklı sağlıklı biçimde devreye giriyor" sözüm, oraya kadar uzanıyor mu, sorusu haklı olarak sorulabilir. Bence orada henüz sorun var. Parti kapatma davaları, Yargıyı, millet iradesine karşı alternatif bir güçmüş gibi konuşlandırma işine dönüşüyorsa, orada henüz sorun var demektir.