Bu adam Türkiye ile 'hesaplaşma' istiyor!

İbrahim Karagül

Bölgesel ve uluslararası gelişmeleri izleyenler, bir gün bile aksatmadan gelişmeleri anlık takip edenler, belli bölgelere ve ülkelere daha bir özenle bakarlar. Çünkü bu ülkeler ya da bölgeler; güvenlikten diplomasiye, ekonomiden sosyal gelişmelere kadar bir test alanı gibidir. Bütün bağlantıları, detayları, ihtimalleri görme ve bir okuma yapma imkanı tanırlar. Özellikle gazetecilerin sürekli izlediği ve beslendiği böyle kavşaklar hep vardır.

Ülkeler ve bölgeler gibi, çok yakından izlenen liderler de vardır. Bu kişileri izlediğinizde; tavırlarından, sözlerinden, davranışlarından bir çok şeyi önceden öğrenme fırsatı bulursunuz. Sadece kendi ülkesiyle sınırlı değil, o ülkenin uluslararası gelişmelere katkısının ne olacağını, ne tür hesaplar içinde olduğunu az çok anlarsınız. Bir adım sonrasını kestirebilmenizde, o tür liderlerin açıklamaları anahtar niteliğindedir.

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, bunun en iyi örneklerinden biri. Boşboğazdır, hırçındır, agresiftir. Ne söylediği çoğu zaman anlaşılır değildir, itibar da edilmez. Ama satır aralarında bir çok ayrıntıyı ortaya koyar, açık verir. Dolayısıyla gazeteciler için çok iyi bir kaynaktır. Sarkozy'yi izleyenler, Fransa'nın bir adım sonra ne yapabileceğini, Avrupa Birliği içindeki çekişmeleri okuyabilir. Kişisel hırslarının Fransız ulusal siyasetine nasıl yansıdığını, dış politikayı nasıl kişiselleştirdiğini, ağırbaşlılık yerine çatışmacı kişiliğinin Fransa'yı ne tür sıkıntılara soktuğunu kolayca görebilir.

İçişleri Bakanı iken Paris varoşlarının alev alev yandığı sırada Cezayir asıllı Fransız vatandaşlarını kastederek "Pislikleri, hortumla yıkamaya!" ant içişinden, ırkçılık kokan beyanlarından, Türkiye'nin AB'ye girmesine karşı net tutumundan, İslam karşıtlığına verdiği destekten, özel hayatındaki dedikodulardan da biliriz onu. Siyasi hırsı için ırkçı Le Pen'in söylemlerine yakın bir dil kullanmasından, Yahudi lobisine sırtını dayayıp Avrupa'nın lideri hayalleri kurmasından da...

Öyle bir hırs ki; IMF Başkanı Dominique Strauss-Khan onun gazabından kurtulamadı ve geceliği bin dolar olan otelde bir hizmetliye yönelik tecavüz iddiasıyla tutuklandı. Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmasının önüne geçildi. Peki bu tuzağı kim, neden kurdu? Fransız iç siyasetiyle mi bağlantılı, Wall Street bankalarının çıkarlarıyla mı? IMF'nin geleceğinin nasıl şekillendirileceği ile mi, çökmekte olan Batı piyasasındaki yeni iç savaşla mı? Hepsi olabilir.. Ama aslında tek bir hedef vardı: Sarkozy'nin önünden çekilmesi ve bu başarıldı.

9 Şubat 2007'ye dönelim. Fransa'da PKK'ya yönelik kapsamlı bir operasyonu yapıldı. 5 Şubat'ta bazıları PKK'nın üst düzey sorumluları olmak üzere 14 kişi gözaltına alındı. Peki olay nasıl gelişti, hangi gerekçelerle operasyon yapıldı, Fransız seçimleriyle ilgisi neydi? Nedim Sever'in Fransız istihbaratıyla ilişkileri aslında her şeyi ortaya koyuyordu. Rıza Altun'un yardımcısı Atilla Balıkçı, Fransız istihbaratıyla bağlantıları olduğunu bizzat soruşturmayı yapan hakime bildirdi. Balıkçı, Fransa İçişleri Bakanı ve bu seçimlerin favori Cumhurbaşkanı adayı Sarkozy'nin politika danışmanı Ermeni milliyetçisi Patrick Deveciyan'la bağlantılarını anlattı. Fransız istihbaratı, bu görüşmeleri doğruladı.

İşin esası şuydu:

Fransa'da seçim vardı ve Sarkozy yükseliyordu. Operasyon Sarkozy'yi yıpratmak, gizli ilişkilerini deşifre etmek için bizzat Fransız istihbaratı tarafından tezgahlanmıştı. Operasyonu Fransız istihbaratı başlatır, politika danışmanı Deveciyan üzerinden Sarkozy hedeflenir. Çünkü görüşmeler yapıldığında tarih 2003'tür, o zaman da Deveciyan yine Sarkozy'nin danışmanıdır.

Sarkozy bunun intikamını fena aldı. Kendisiyle hesaplaşanları yargı önüne çıkardı. Peki bu kavga bitti mi? Hayır. Seçimler yaklaştı ve önümüzdeki günlerde Sarkozy için de benzer dosyalar servis edilecek gibi.

Sarkozy'nin "soykırımı inkar" yasası Anayasa Konseyi'nden döndü. Peki bu, kontrolü zor Fransa liderini hizaya sokmaya dönük ilk adım olabilir mi? Her ne kadar soykırım meselesinin yasayla düzenlenmesine yönelik bilinen itirazlar kapsamında görülse de, Sarkozy'yi sınırlamaya dönük benzer adımların geleceğini şimdiden mümkün mü?

Bir kere "inkar yasası" sadece Ermeni meselesine duyulan hassasiyetle sınırlı değildi. Sadece seçime endeksli de değildi. Yasa, Sarkozy iktidara geldikten bu yana şiddetini artıran; Türkiye ile hesaplaşma, Türkiye'yi kendi bölgesinde sınırlama, hasım belleme, Fransa çıkar alanlarına yönelik tehdit görme gibi gelişmelerin de sonucudur.

Türkiye'yi AB dışına itme, Fransa'nın eski sömürge ülkelerine yönelik ilgisini kırma, nüfuz gelişmesini durdurma, bölgesel projeleri dinamitleme Sarkozy Fransa'sının önceliklerinden. İsrail aşırı sağı ile Batı'da yükselişe geçen yeni milliyetçi dalga da böyle bir hesaplaşmayı besliyor zaten. Ancak Sarkozy'nin hırçınlıklarını artık Fransa bile kaldırmıyor.

İlk çelme takıldı, muhtemelen devamı gelecek. Sarkozy'nin uykularını kaçıran süreç başladı. Seçim öncesi iç hesaplaşmayı izleyin artık. Ermeni meselesi üzerinden mi, Fransa'daki Müslümanlar üzerinden mi, kirli dosyalar üzerinden mi, göreceğiz...

Ermeni meselesi üzerinden Türkiye ile hesap görmeye kalkıştı, kaybetti. Umarız bu çöküşün başlangıcı olur. Yoksa dünya bir de Sarkozy için bedel ödemek zorunda kalacak.

yenişafak