BRICS+T

Abdurrahman Dilipak

Mice Pence, Türkiye’ye karşı meydan okumasını sürdürüyor. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, G.Afrika ve Türkiye arasında yakınlaşma devam ediyor. Türkiye Batıdan uzaklaşıyor ve Doğuya yaklaşıyor. Bunu ABD ve Batılı ülkeler, İslamofobikler, PKK-PYD’ye destek verenler, darbeye, darbecilere destek verenler istiyor. Erdoğan, İİT dönem başkanı olarak katıldığı Güney Afrika’daki BRICS toplantısında Türkiye’nin üyelik başvurusunu bir bakıma resmen yapmış oldu. Aynı günlerde Kıbrıs Rum Kesimi’nde, Lefkoşa’da düzenlenen Dış Rumlar Konferansı’na İsrail, Mısır ve ABD’nin Rum Kesimi’ne akredite olan büyükelçileri katıldı. Gelen haberlere göre, toplantıda bir konuşma yapan İsrail Büyükelçisi Aammy Ravel, Rumların tek taraflı doğalgaz aramasına tepki gösteren Türkiye’nin davranışlarını tahrik olarak niteledi. “Türk tehditleri nedeniyle İsrail’in askeri müdahalede bulunmak zorunda kalmamasını temenni ederim” dedi.. Mısır Büyükelçisi Mai Taha Muhammed de “gerekirse Türkiye’ye karşı askeri güç kullanmaktan çekinmeyecekleri” tehdidinde bulundu. ABD Büyükelçisi Cathleen Doherty ise “Türkiye’nin Rumlara gösterdiği tavrın kabul edilemez olduğunu” söyledi. Bu sözler, tam da Trump’ın ve Kongre’nin Türkiye aleyhine açıklamalarının hemen ardından gelmesi dikkat çekici. Trump’ın açıklaması Erdoğan’ın Çin Devlet Başkanı Şi ile buluşma saatlerine denk geldi. Kongrede kabul edilen başkanlık tezkeresinde ise; ABD, Bronson olayı bahanesi ile Türkiye ile ilişkilerinde bu ve benzer olayı referans olarak alıp, Türkiye’ye karşı yaptırım uygulama ve ilk etapta da Türkiye’nin uluslararası platformlarda ABD temsilcileri tarafından engellenmesi talimatını içeriyordu. Rusya’dan S-400 siparişine dayanamayan ABD’nin Türkiye’nin BRICS’de üyelik başvurusunun ardından verdiği tepki sürpriz olmadı. Biliyorsunuz bu arada F. Gülen, FETÖ’cülere bulundukları ülkelerden ayrılmaları çağrısı yaptı. Sadece Türkiye’den değil, herkesin bulunduğu yerden yer değiştirmesi istendi. Çünkü onlar da yeni bir dalganın eşiğine gelindiğinin farkındalar. ABD de Türkiye ile ilişkiler konusunda yeni hamleler yapacak. Bunlar ekonomik, siyasi, askeri ve diplomatik hamleler olabilir. Daha bunlar ilk, öncü, acil hamleler.. Evangelist dünyası “Kırmızı Ay”dan sonra sürecin hızlanacağı ve felaketlerin sağanak gibi geleceğini düşünüyorlar. Onun için bu süreci kısaltmak için Tanrıyı kıyamete zorluyorlar. Rab İsa gelsin, yönetimi ele alsın istiyorlar. Haşa sanki Allah görüp gözetmiyor ve kadir-i mutlak değil. Öfkeleri akıllarından büyük olunca, korku ve panik içinde çılgınca şeyler yapabilirler. Mesela bu arada başlattıkları yeni bir süreç var: SDG ve PYD Şam yönetimi ile görüşmeler başladı. Bu ABD, İngiltere, Fransa, Vatikan ve İsrail’in ilgisi ve bilgisi dışında olacak bir şey değil. Bu hamle ile SDG şemsiyesi altında PKK ve PYD’yi meşrulaştırmaya, bu örgütlere ulusal siyasi bir kimlik kazandırmaya çalışıyorlar. Bir adım sonra bir takım ülkelerin katılımı ile BM’nin gözetiminde müzakerelere başlarlarsa şaşmamak gerek. ABD, Münbiç’te geri adım atıyormuş gibi yaparak Türkiye’yi oylamaya ve zaman kazanmaya çalıştı. SDG çatısı altındaki “işe yaramaz” “gözden çıkartılanları” Fransa’ya verdi ve onlar DAEŞ ile mücadele adı altında tasfiye edilecekler. Bir kısmını evlerine gönderdiler. “İşe yarar” bulduklarını ise Sincar’a taşıdılar. Sincar’a Kandil’den, Mahmur’dan da insan taşıyorlar. Buraya yüzlerce TIR silah, mühimmat taşındı, gıda, sağlık ve barınma malzemesi taşınıyor.. SDG Esed’in adımları ile bir araya geldi. ABD Esed’e dolaylı olarak şunu söylüyor: “Biz senin iktidarını garanti edelim, sen Rusları bölgeden çıkart ve Tartus’u kapat. ‘O Türklerle beraber, sana ihanet ediyor’. Sen de Suriye halkının meşru temsilcisi olarak ÖSO’yu değil SDG’yi kabul et, masaya otur, müzakerelere başla. Biz de bu yeni ‘Barış süreci’ne destek verelim, bölgedeki Arap ülkelerinin de desteğini sağlayalım.” Trump, MESA adını verdiği bir Arap NATO’su kurmak istiyor. Resmi söylem; İran’ın bölgedeki etkinliğini kırmak! Bu örgüt, Bağdat Paktı, RCD, CENTO gibi bir şey olacak. Tabi ABD, İngiltere ve Fransa da gözlemci olarak katılacak. İsrail de bu oluşuma destek verecek. Yani asıl hedef İsrail’in varlık ve güvenliğini garanti altına almak, Türkiye ile Arap yarımadası arasında kurulamayan Şii ve Kürt koridoru yerine ABD, İngiltere ve Fransa’nın eş güdümünde yeni bir koridor oluşturmak. MESA işbu yeni SDG Barış planının da koruyucusu olacak. Bu koridor / bariyer, sadece Türkiye’ye karşı değil, aynı zamanda Rusya’ya karşı. Musul’u kendi koruması altına alacak yeni bir hamle.. Irak ve Kuveyt petrolünü Akdeniz’e taşıyacak yeni hattın koruması da bu güvenlik gücü tarafından sağlanacak. Körfez ülkelerini biliyorsunuz, Suudi Arabistan, BAE, Katar, Bahreyn, Kuveyt ve Umman. Bu Arap NATO’su dedikleri yapı, sadece İran’la ve Irak-Suriye’nin güvenliği değil, Yemen ve Kızıldeniz’in iki tarafının da güvenliği ile ilgili bir misyon üslenecek. “BOP olmadı size MESA verelim” diyecekler anlayacağınız. Onların bir planı varsa Allah’ın da bir hükmü var. Galip olacak olan O’nun hükmüdür. Ne gam! SDG’nin Esad’la görüşmesinde 12 maddelik bir teklif söz konusu. Toplantılar devam edecek. SDG Irak’ın sınır ve kamuda bayrak ve güç bulundurmasına bir itirazı yok. Merkezi Hükümet Fırat’tan enerji üretimi ve dağıtımı, maden ocaklarının işletilmesi konusunda da tek yetkili olarak kabul ediliyor. Yine aynı şekilde ülkeyi dışarıda Şam hükümeti temsil edecek ama tabi SDG temsilcileri de bu misyonlarda görevli olarak yer alacak. Tarım üretimi, işletilmesi, dağıtım ve pazarlama Şam hükümetinin kontrolünde olacak. DEAŞ’a karşı ortak mücadele yapılacak. DEAŞ da boşaltılacak, Rakka ve Deyr-el Zor, Şam yönetimine devredilecek. Buna karşılık yeni Anayasa’da Kürtlerle ilgili bir madde bulunacak. Ordu içinde Kürt milis güçleri Tretoryal savunma güçleri olarak temsil edilecekler, kısmi özerklik ve federasyon konusu tartışılacak ve Adem-i Merkeziyetçi yapı benimsenecek. Bu aşamada ABD’li yetkililer Kürt kimliği ile masada, ama devam eden aşamalarda masada Amerikan bayrağı da olabilir.. Anlayacağınız iş soğan, patates ve dolar fiyatları ya da et üzerinde planlanan spekülasyondan ibaret değil. Gülen’in, iradelerini kendine ipotek olarak veren yol arkadaşlarına yerinizi değiştirin talimatı niçin, şimdi daha iyi anlaşılmış olmalı.. Topyekûn saldırıya hazırlanıyorlar. Ankara’da dünyanın dört bir yanında Türkiye aleyhine lobi yapan çeteleri isim isim adresleri ile tesbit etmiş durumda. Erdoğan’ın Güney Afrika ve Zambiya çıkartması, aslında Türkiye’nin Afrika ile ilişkilerinin geleceği açısından önemli ipuçları veriyor. Türkiye ilişkilerinin derinlik, kapsam ve biçimini bir adım ileriye taşıyor. Hesaplaşma başlıyor. Selam ve dua ile.. Yeniakit