Bosna’da Sırpların umudu!

Abdurrahman Dilipak

 

Batılılar Balkanlar’da umutlarını yitirmeye devam ediyorlar. AB’ye dahil olanlar tası tarağı toplayıp Avrupa’nın yolunu tutarken, AB’deki sanayici rekabet gücünü koruyabilmek için, ucuz işgücü, vergi muafiyeti, teşvik, pazar arayışı ile Balkanlar’a yöneliyor.
Batıda yükselen ırkçılık, İslamifobia ile yönlendirilmeye çalışılıyor sanki. Müslümanlar ise bu durum karşısında, yaşamak için daha dürüst, daha bilgili, daha cesur, daha akıllı olmak zorunda.
Bu durumda bölgede varlıklarını sürdürmek adına batılıların tek umudu var; Müslümanları birbirine düşürmek, inanç, kültür değerlerinden, gelenek ve tarih şuurundan uzaklaştırarak, onları kendilerine benzetmek, agnostik hale getirmek ve atomize etmek. Bunun için de en iyi yol, alkol, fuhuş, kumar ve eğlence...
Baştan başlamak gerekirse, bizi birbirimize düşürme konusunda, Şii, Sufî, Selefi çatışması en büyük umutları. Geleneksel yapı büyük ölçüde Sufiliğe yatkın. Osmanlı ve Türkiye son derece belirleyici. Bir ölçüde Bektaşi etkisi de var. İran bu damarı kendi lehine geliştirmek istiyor. Suudiler ise Vehhabiliği yaymaya çalışıyor.
Bu bloğun karşısında laik-seküler ve liberal cephe yer alıyor. “Ilımlı İslam”, “Folk-kültürel İslam”, “Protestan İslam”, “Liberal-laik-seküler” hale getirilmiş, “Religilaştırılmış”, bireysel anlamda vicdanlara, toplumsal planda mabedlere indirgenmiş ve ruhbanlar eliyle belli bir ritüele bağlanmış, sembollere boğulmuş, hikâye bir din örgütlenmeye çalışılıyor.
ABD ve AB’nin desteklediği “Ilımlı İslam” politikası, artık Çeçenistan’da Kadirov tecrübesi ile Putin için de ayrı bir önem kazandı. Bu arada “İslam’a karşı sopa yerine havuç” politikası da deşifre oldu.
“Görünen köy”ün hikâyesi böyle!
Bu kirli oyuna karşı herkesin dikkatli olması gerek. Ekonomik, kültürel, sosyal, siyasal anlamda daha güçlü olmamız gerekiyor. Daha bilgili, daha dürüst, daha cesur...
Daha dindar, daha ahlaklı olmamız gerekiyor.
Tarihi, bugünü bilmek yetmez. Geleceğe ilişkin bir hayalimiz olmalı.
İlim, hikmet, sanat, felsefe... Daha işin başındayız. Gelişmeler doğru yönde ileri doğru da, düne göre daha iyi bir noktadayız ama, katetmemiz gereken uzun bir yol var önümüzde.
Mezhebimiz olacak, ama mezhepçilik yapmayacağız, tarikatımız olacak ama tarikatçılık da yapmayacağız. Aynı şekilde ırkçılık, hemşehricilik de yapmayacağız. İşi ehline verecek, adaletle hareket edeceğiz. İstişare, şûradan ayrılmayacağız. Şartlarını Allah (c.c.) ve Resulünün (sav) belirlediği ittihad şiarımız olacak. Şartlarını ahlak ve ilkelerin belirlediği, Medine Sözleşmesi ve Hilful fudul örneği ittifaklarımız olacak, vicdani birliklerle müellefetul Gulub yapacak/kalpleri kazanacağız. Hakkın ve halkın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olacağız. Sevgimiz nefretimizden, merhametimiz gazabımızdan büyük olacak. Şükredenlerden, sabredenlerden olacağız. Affedici ve cömert olacağız. Önce de birbirimize karşı. Haklının ve mazlumun yanında olacağız.
Artık yeryüzü ölçekli düşünmemiz gerek. İnanın ihtiyaç duyduğunuz para sigara dumanının arkasında kaybolup gidiyor. Milliyetçilik, ulus devlet, futbol taraftarlığı gibi “faydasız-malayani işler”den kurtulduğumuz gün zafere çok yaklaşmış olacağız.
Sahi niye bizim gençler Boşnak gençlerle internette ortak bir platform oluşturup bu şeyleri konuşmuyorlar? Kültürel-sanatsal etkinlikler düzenlemiyorlar!
Bu konuda özellikle üniversiteli gençlere iş düşüyor. Balkanlar’da Türkiye’nin desteklediği üniversiteler var. Türkiye’de okuyan Balkanlı kardeşlerimiz var. Kosova, Sancak, Makedonya vd.
Şikâyetle kaybedecek vaktimiz yok. Bildiklerinizle hareket ederseniz, Allah (c.c.) size bilmediğinizi öğretecek. Allah (c.c.) sizin ellerinizle zalimleri cezalandırsın, mazlumlara yardım etsin. Amin.
Selâm ve dua ile.

yeniakit