Bomba yüklü kamyon, Ergenekon ve o trafik!

İbrahim Karagül


10 Mart 2010'da Ankara'da sivil plakalı bir kamyon bir ihbar üzerine emniyet güçlerince durduruldu. Kamyonda TSK'ya ait 900 el bombası tespit edildi. Kıyamet koptu. Emniyet üzerine büyük baskı kuruldu. Kendini çok iyi gizleyen ihbarcıyı tespit etmek için soruşturmalar başlatıldı. İhbarcıya göre iki kamyon daha vardı. TSK, bunun rutin bir sevkiyat olduğunu açıkladı. Yani ihbar asılsız çıktı.

Özel Kuvvetler'e ait bombaların kriminal incelemesi yapıldı. Bombaların, Ergenekon kapsamında 59 ayrı olayda kullanılan bombalarla kardeş olduğu, Erenekon operasyonu kapsamında 12 ayrı olayda ele geçen bombalarla aynı seriden olduğu ortaya çıktı. (Bugün gazetesi 29 Temmuz 2010) Bombalar; Zir Vadisi ve Poyrazköy kazılarında ele geçenlerle, Vatansever Güç Birliği hareketi operasyonunda ele geçenlerle ve daha bir çok operasyonda ele geçen bombalarla "kardeş" çıkmış.

İhbarcı; kamyonlardaki mühimmatın Türkiye'nin bir çok bölgesine dağıtılacağını ve kirli eylemler yapılacağını iddia etmişti. "Kirli silah" taşındığı, silahların Nevruz kutlamalarında kullanılacağı ihbarının da böylece gerçek dışı olduğunu öğrendik.

İhbarın bu kadar önemsenmesinin ve hemen operasyon başlatılmasının "önemli" bir sebebi olmalıydı. O tarihte; "Suikast evleri, 'kirli silah' trafiği ve tehdit" başlığı altında, bu olaydan hareketle, İsrail- Kuzey Irak-Türkiye arasındaki silah sevkiyatlarına dair birkaç yıldır buraya aktardığımız bilgileri hatırlatmış ve bir şeylere dikkat çekmeye çalışmıştık. Gerçekten de ürpertici, aynı dönemde Türkiye'deki gelişmelerle ciddi oranda örtüşen gelişmelerdi bunlar.

"Ergenekon, Stinger füzeleri ve o trafik", "Hani o bomba başka yerde patlatılacaktı", "Cinayet, uyuşturucu, kirli para", "Ankara'da Mossadlı kontrgerilla toplantısı" "İstersek en korkulanı yaparız, ayağını denk al mesajı", "Türkiye'nin neresinde silah depoları yapıldı" gibi başlıklar altında iddialara yer verirken, uyarılar yaparken kimseden bir tepki almadık. Kamyon ihbarı boş çıkmış olsa bile, Türkiye'ye yönelik böyle bir trafik vardı ve bu trafikle patlayan bombalar arasında inanılmaz ilişki apaçık ortadaydı.

Danıştay saldırısı döneminde, Ankara'da patlayıcı yüklü kamyonet bulunmadan önce, yine Ankara'da suikast evleri açılırken, Güngören'de bombalar patlarken, Dağlıca saldırısından iki ay önce birileri o bölgelerde arazi ölçümleri yapıp koordinatlar belirlerken biz bu uyarıları yapıyorduk. Bütün bunlardan sonra yapılan operasyonlar dolaylı olarak iddiaları doğrular nitelikteydi. Mesela;

Türkiye'nin her köşesinde kazılar yapılıyor, silahlar çıkarılıyor, bombalar tespit ediliyordu. Eğer gerçekten böyle bir bağ varsa, kazılan yerlerden çıkarılan silahlar hiçbir şeydi. Kamyonlar dolusu mühimmat bulunması lazımdı. Mayıs 2008'de beş gün boyunca başta Afyon olmak üzere Ankara, İstanbul, İzmir, Kütahya, Konya Eskişehir gibi illere sevkedilen silahların bulunması lazımdı. Beş adet Stinger füzesinin nereden getirilip kimlere teslim edildiğini bilenlerin bulunması lazımdı.

Silopi'den Türkiye'ye giriş yapan aracın, Mayıs 2007'de Afyon'a ulaşmış olsa. Bir kaç saat sonra Ankara'ya hareket etse. CIA ve Mossad ekibinden iki kişi, Türkiye'den bazı kişilerle birlikte Ankara'ya kadar araca eskortluk yapıyor olsa, bu sırada Ankara'daki bazı toplantılara İsrail'den katılımlar olsa, Kod adı kullanan ve sık sık İsrail'e giden, İsrail'den K. Irak'a sevkıyatlarda başı çeken kişi ve ekibi önemli dosyalarla İsrail'e gönderilse, bütün bu trafiğin her aşamasında Jitem'den bazı kişiler de yer alsa... Bütün bunlar spekülasyon olsa bile önemli değil miydi?

Bunlar bilmeden İskenderun'daki saldırıyı çözme imkanımız var mı?

Ankara'nın yanı sıra, bu ülkenin hangi şehirlerine patlayıcılar gitti? Silah deposu evleri kimler hangi senaryolar için hazırlıyordu? Türkiye'de asker, diplomat, siyasi çevreden ve iş dünyasından bazı kişiler ABD ve İsrail istihbaratı ile K. Irak merkezli nasıl bir işbirliği içindeydi? Sık sık İsrail'e giden bazı kişilerle Türkiye'deki saldırılar, suikast hazırlıkları, bombalı saldırı senaryoları arasında ne tür bir bağlantı vardı? K. Irak'tan Türkiye'nin bazı şehirlerine nakledilen patlayıcı ve silahlarla ilgili trafiği bu kişiler mi yönetiyordu? Ankara'ya bir seferde 750 kilogram C-4'ü kimler götürdü ve nerelerde depoladı?..."

Bu gibi sorular aydınlanmadan, trafiği yönetenler tespit edilmeden Türkiye içindeki örtülü operasyonları çözme imkanımız olabilir mi? İnegöl'den Dörtyol'a kadar, referandum öncesi denenen tehlikeli senaryoların belki çok daha beterini yaşacaktık bu ülkede.

"Terörün taşeronlaşmasını" sorgularken, dışarıdaki adreslere mesajlar ulaştırılırken aslında Türkiye içindeki taşeronları tespit etmenin çok daha ölümcül bir öncelik taşıdığını, bu çevrelerin bazı ülke ve istihbarat çevreleriyle kirli ilişkilerinin ortaya çıkarılması gerektiğini nasıl göz ardı ederiz?

Kamyondaki bombalarla, kazılarda, operasyonlarda ele geçen bombalar arasındaki bağlantı teknik bir şey de olabilir. Bu bağlantıya ilişkin bir suç isnadı geliştirilemeyebilir. Ama yine de, bazı şeylerin örtbas edildiğine, söz konusu trafiğin örtbas edildiğine dair güçlü şüphe var ortada. PKK saldırıları, operasyonlar ve bu trafik arasındaki bağlantılar, tesadüflerin çok ötesinde. Dikkatle izleyenler bunu pekala bilecektir.

 

yenişafak