Biz, siz ve onlar...

Biz bir taraf mıyız?.. Peki, siz bir taraf mısınız?.. Biz hangi taraftayız ve siz hangi taraftasınız?..

Biz kimler oluyoruz ve siz kimler oluyorsunuz?..

Yani aramızda bir ayrılık gerektiren bir durum mu var?

Bir de size ve bize toptan hitap ederek, "onlar" diyenler var.

Bu durumda biz aynı tarafta mı oluyoruz?

Ya onlar, yani bize "onlar" diyenler, onlar da ayrı bir taraf mı?

Peki onlar hangi tarafta ve biz de onlara, onların bize dediği gibi, "onlar" mı diyoruz?

Tekerleme gibi bir şey bu. Uzat uzatabildiğin kadar...

Peki sayısal durum ne?

Kelle sayısı itibariyle meseleye bakılacak olursa, hangi tanım neyi ifade ediyor yani?

"Biz istemezsek birşey olmaz" diyenler kahir ekseriyete mensup olanlardan mı oluşuyor?

Bunun böyle olmadığını biliyoruz. Çünkü "biz" sözcüğüne kuvvetli vurgu yapanlar, kahir ekseriyete mensup olsalardı, "çoğulculuk" muhabbetine ihtiyaç hissetmezlerdi.

O zaman zaten çoğunluk olacakları için, "biz ne dersek o!" cümlesini sıklıkla ve kuvvetli olarak telaffuz ederlerdi.

Azınlıkta, hem de ciddi şekilde azınlıkta kaldıkları için, hakimiyetlerini sürdürebilmek için, şimdilik "çoğulculuk" görüşüne sığınmak ihtiyacındalar.

Demokrasi, halkın kendi kendini idare etmesi idi bildiğimiz kadarıyla. Onu, "Demokrasi, çoğunluğun azınlık üzerinde hakimiyeti değildir" şeklinde yorumlamaları neyse ama; "demokrasi, küçük bir azınlığın çoğunluk üzerindeki mutlak iktidarıdır" şeklindeki uygulama, kahir ekseriyeti oluşturan bizlere "onlar" diyenlerin, niyetlerinin pek de iyi olmadığını gösteriyor...

***

Aslında bizim, sizin ve onların hep beraber "biz" olmamız gerekiyor.

Bunun böyle olduğunu biz biliyoruz. Siz biliyorsunuz ve onlar da biliyorlar.

Yani bunun böyle olması gerektiğini, aslında hepimiz biliyoruz.

Hep beraber "biz" olmamız ve aramızda tabii olarak var olacak farklılıkları zenginlik addetmemiz, birarada barış içerisinde yaşamamız gerekiyor.

Hep beraber belirlediğimiz varsayılan kurallar var ortada. Bu kurallar aslında bize "siz" diyen ve kendi aralarında bizden "onlar" diye bahsedenler tarafından belirlenmiş.

Bazı istisnalar bir tarafa, bu kurallar aslında fena da sayılmaz.

Teorik olarak fena sayılmayacak bu kurallarla ilgili sıkıntı, özellikle son zamanlarda ve onları hazırlayıp istifademize sunanların hakimiyetlerini kaybettikleri şeklinde bir zehaba kapılmalarından sonra başladı.

Ve kurallar, onları yazanlar tarafından, birbiri ardına ve ısrarla ihlal edilmeye başlandı.

"Tamam demokrasi ama o kadar da değil" ya da, "özgürlük olmasına özgürlük, yalnız sizin bildiğiniz gibi değil" gibisinden söylemlerin ardından gelen ihlaller, teoriyle karşılaştırdığınız zaman, akıl almaz boyutlara ulaşmış durumda.

"İmtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kitle" söylemi ve "eşit oy" anlayışı, birkaç numara büyük geldiği için olsa gerek; doğrudan değilse de, dolaylı olarak ciddi bir tehdit olarak algılanıyor.

Çoğunluk, kurallar her ne gerektiriyorsa ve bu arada hakikaten ciddi şekilde de çoğulcu davranarak, idare mekanizmasını olması gereken noktaya getirmeye çalıştığında; bir avuç azınlık karşılarına çıkıyor ve kuralların tamamını ihlal manasına gelecek uygulamalar birbirini takip etmeye başlıyor...

Teoriler, şimdilik idare ediyor gibi; ama onları değişik biçimlerde yorumlayarak, uygulamayı içinden çıkılmaz hale getirenlerle epey işimiz var, anlaşılan...

Milli Gazete