Bir ruh hali olarak laiklik…


Yaşadığımız son krizin toplumun hiçbir katkısı olmadan doğrudan doğruya sistem tarafından üretildiğini sık söylüyoruz.

"Siyasi" açıdan kriz değişim süreci karşısında temel direkleri sarsılan bir vesayet rejimi ve onun aktörlerinin ürünüdür. Mantıksız, zamansız, gerekçesiz, meşruiyet temeli zayıf bu kriz aslında bu aktörlerin yaşadığı iç bunalımın da ifadesi olarak karşımızdadır"

"Toplumsal" açıdan ise yaşanan kriz, kendisine "laik" adı veren, laikliği bir kimlik olarak, hatta ana siyasi duruş olarak algılayan toplumsal bir kesimin iç bölünmesi ve bunalımıdır"

Bu toplumsal yön, üzerinde düşünmeye değer görünüyor"

Dikkat edin kriz etrafındaki toplumsal nitelikle tartışma tümüyle bu laik kesimin içinde olmakta, adeta bir laik kesim meselesi olarak yaşanmaktadır. Nitekim tartışılan da daha önce olduğu gibi din, dindarlık, din ve politika ilişkileri değildir. Kapatma davasına rağmen, tartışılan laiklik kavramıdır, daha doğrusu laikliğin algısıdır.

Dikkat edin, dönüp gazetelerin eski sayılarına bakın, tartışmanın laik dünya algısıyla, laik kesim içinde demokrat ve militan dalgalarının birbirinden ayrışmasıyla ilgili olduğunu çıplak bir biçimde görürsünüz"

Kimi önemli gazetelerin yayın yönetmenleri, işi gücü bıraktılar, laikliğin yeni ve pop tanımını etrafında (Fehmi Koru'nun deyişiyle) "pop sosyoloji" yapmakla meşguller. Ortalama laik Türk gibi "yeni ideal vatandaş" tanımları veriyorlar köşelerinde. Laikliği bir yurttaşlık hakkı olarak tanımlayıp, kimlik-laiklik arasındaki ilişkiyi olması gereken bir durum gibi gerekçelendirmeye çalışıyorlar"

İşin bir yanı bu"

Bu mantıksız, zamansız, gerekçesiz kriz, irrasyonel ve ahlaki çıtası düşük sonuçlar da veriyor"

Örneğin açık alanda içki satışını engelleyen doğal bir yönetmelik Hürriyet Gazetesi'nde "barlarda bardakla içki servisi yasak" haline çevrilip, içki yasağı yayılıyor havasıyla haberleştiriliyor. Bu gazete içki yasağı manşetini, iç sayfada haberin devamında yalanlayacak kadar aklını rafa kaldırmış, laikliği kendi yaşam biçimine hapsetmiş aktörler tarafından yönetiliyor"

Örnek çok"

Ve her örnekte çıta biraz daha düşüyor"

Nitekim daha birkaç gün önce aynı gruptan bir başka gazetenin, üstelik son derece ciddi bir gazetenin yayın yönetmeni davetli olduğu İngiliz Kraliçe'si için verilen Çankaya Köşkü yemeği sonrası, televizyonlara ilk söz olarak, yemekte verilen tandırı çok yağlı bulduğunu, su böreklerinin çok küçük kesildiğini, bunun yakışık almadığını, tesettür gibi yağlı tandır, küçük kesim su böreğinin Türkiye'yi temsil etmemesi gerektiğini ima ediyordu.

Şaka gibi ama gerçek"

Zeka, akıl rafta ama sonuçta yağlı tandır bir rejim meselesi olarak karşımızda"

Şu açıktır ki kendi ayrıcalıklarını korumayı demokrasi olarak tanımlayan, laikliği kültürel ve ekonomik tekele indirgeyen, bunu delecek her değişim girdisini reddeden bir anlayış, bir kesim kendi çıkar ve kimliğinin baskısıyla ağrı ve acı çeker hale düşmüş durumdadır.

Açıkçası insanın aklına Güney Afrika'da bir dönemler uygulanan ırk ayrımı sistemi, bu sistemin iyi yetişmiş ama zenciler söz konusu olunca tüm aklını, zekasını, rasyonelliğini rafa kaldıran elitleri geliyor.

Onlara benziyorlar"

Parçalanmış kişilikler, parçalanmış dünyalar, otoriter, dengesiz ve tehlikeli bir ruh halini beslerler.

Ve sonunda kaybederler"


yenişafak