Bir PKK belgeseli: Bakur... Ya da Başsavcı Katili’nden sanatçı!

Hasan Karakaya

Özellikle, “7 Haziran seçimleri”ne hayli yaklaştığımız şu süreçte, “algı operasyonları”na dikkat etmek, “olta”lara  yakalanmamak, “yalan”lara aldanmamak zorundayız...

Bu süreçte;

“Katil”ler, “maktul”,

“Mağrur”lar, “mağdur”,

“Suçlu”lar, “suçsuz”,

“Ürkek”ler, “erkek”,

Ve de, “korkak”lar “kahraman” gibi gösterilip, haklarında “güzelleme”ler yapılabilir, “destan”lar yazılabilir!..

Aldanmayın bunlara!..

“9 koca eskitmiş” kadınları, “kız oğlan kız” diye, “müzelik” kadınları da“liselik” gibi yutturmaya kalkabilirler!..

Sakın aldanmayın!..

HELİKOPTERİ KİM KURŞUNLADI?

Gördünüz işte;

Okyanus medyası ve Aydın Doğan medyası; Ağrı Diyadin’de, “4 askerin yaralanması” ile sonuçlanan “PKK saldırısı”nı bile “HDP ağzı”yla verip;“Bunlar, seçim öncesi AK Parti’ye oy kazandırmaya yönelik provokatif operasyon!.. Gerilla bölgesine asker niye sızdı, o bölgede askerin ne işi var?” şeklinde yazma cür’etinde bulundular!..

Hem bunları yazdılar;

Hem de, “Yaralı askerleri Kürt halkı kurtardı” algısı oluşturup, “HDP hanesine bir artı” koymaya çalıştılar!..

Ama, hiç sormadılar;

“Yaralı askerleri tahliye etmek için bölgeye sevkedilen helikopterlere ateş açıp, bir helikopteri delik-deşik eden kimdir?”

Hiç sormadılar;

“Bahar Şenliği yapılacak bölgede PKK’lı teröristlerin ne işi vardı?.. Kürt vatandaşların can güvenliğini sağlamak için görevlendirilen askerlere, PKK niye ateş açtı?.. Çatışma 12 saat sürdüğüne göre; demek ki, hazırlıklı gelmişler!.. Bahar Şenliği’nde PKK’nın ne işi var?”

Yine hiç sormadılar;

“Yaralı askerleri taşıyan Kürt vatandaşlar, yanlarındaki askerlerle birlikte aynı zamanda yaralı PKK’lı teröristi de helikoptere taşımadılar mı?”

Dedim ya;

Özellikle “seçim süreci”nde “algı operasyonları”na dikkat etmek ve“yalanları, gerçek gibi yutturmaya çalışanlara” karşı uyanık olmak zorundayız!..

BAKUR’A SANSÜR!!!

Bu “algı operasyonları”na, bir örnek daha vermek istiyorum...

Bir “Paralel Darbe Operasyonu” ile, “ele geçirilen” ve uzun süredir“Paralel’le aynı paralelde” yayınlar yapan Cumhuriyet gazetesi ile “PKK sempatizanı” gazetelerde, dün şöyle haberler vardı:

“Bakur’a sansür, sanata çarptı.”

“Bakur’a sansür, festivali bitirdi.”

Ne yalan söyleyeyim;

Bu haberler verilinceye kadar, “Kuzey Irak’ta kurulan örgüt”ün adını taşıyan “Bakur”dan da, “film festivali”nden de, “sansür”den de haberim yoktu...

Haber başlıklarını okuyunca, “ayrıntı”larını da öğrenmek istedim...

Haberlerin ayrıntısında deniliyordu ki;

İstanbul Film Festivali’nde ‘Bakur’ adlı filmin gösterimine izin verilmemesi üzerine festival programında yer alan 22 filmin yönetmen ve yapımcıları bu durumu protesto ederek, filmlerini İstanbul Film Festivali’nde göstermeme kararı aldı. Bu nedenle, yarışmalar ve festivalin kapanış töreni iptal edildi.

İddiaya göre; Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü, 11 Nisan Cumartesi günü, festivali düzenleyen İKSV’ye bir yazı göndererek,2004 yılından beri yürürlükte olan “Sinema Filmlerinin Değerlendirilmesi ve Sınıflandırılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”in 15.maddesi uyarınca festivallerde gösterilecek Türkiye’de üretilen filmlerin“kayıt tescil belgesi” almış olması zorunluluğunu hatırlattı. Bakanlık,filmlerin gösterilmesi halinde hukuki yaptırım uygulanacağını belirtti. 

Bu gelişme üzerine, 12 Nisan Pazar günü saat 16.00’da gösterilmesi planlanan Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu’nun “Kuzey / Bakur” adlı filminin gösterimi, “kayıt tescil belgesi” olmadığı için gerçekleştirilemedi.

Bu gelişme üzerine, festival programında yer alan 22 filmin yönetmen ve yapımcıları bu tutumu protesto ederek, filmlerini İstanbul Film Festivali’nde göstermeme kararı aldı. 

Konuyla ilgili yapılan açıklamada da, “Festivallerde gösterilecek yabancı filmlerden istenmeyen bu belgelerin yerli yapımlar için bir zorunluluk haline getirilmesini kabul etmiyoruz. Bunu bir baskı ve sansür olarak nitelendiriyoruz” denildi.” 

BİR PKK BELGESELİ!

Haberleri okuyunca;

“Allah, Allah” dedim; “Bakur adlı filmin gösterimi niye yasaklanmış, niye sansür(!) edilmiş acaba?”

Derken, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yaptığı “açıklama”ya ulaştım... Bakanlık, “sansür” iddialarını yalanlıyor ve diyordu ki;

“Bakanlığımızın İKSV’ye gönderdiği söylenen yazısına atıfla filmin kayıt-tescil belgesi olmadığından gösteriminin iptal edilerek sansür uygulandığı bildirilmektedir. Ancak söz konusu yazı festival yönetimine yeni gönderilmemiş olup, ilgili mevzuatın hükümlerinin hatırlatıldığı 9 Ocak 2014 tarihinde gönderilen genel bir bilgilendirme yazısıdır. 

Festival yönetiminin eski tarihli genel bir yazıyı yeni gönderilmiş gibi lanse etmesi, kabul edilemez ve maksatlı bir tutumdur.

Hal böyle iken; festival yönetiminin mevcut noksanlıkları ve yanlış uygulamalarını saklayarak, sanki Bakanlık sansür uyguluyormuş gibi bir anlayışa sevk edecek açıklamalarda bulunması bu sorumsuzluğu daha da pekiştirmektedir.

Özgürlük ancak yasaların uygulanmasıyla teminat altına alınabilecek en önemli değerdir ve istisnasız tüm kişi ve kuruluşlara sorumluluk yüklemektedir.

Ayrıca filmle ilgili yapılan haberlerde ‘PKK belgeseli’ nitelemesinin kullanılmasının da işaret ettiği gibi ortada terör örgütü propagandasının söz konusu olması hiçbir şekilde temel demokratik değerlerle ve düşünce özgürlüğünün evrensel kriterleriyle bağdaşmayan bir durumdur.”

Görüyor musunuz “algı operasyonu”nu?..

Hem “kayıt tescil belgesi” almıyorlar, hem de “PKK propagandası”nın yapıldığı filme, “sansür” uygulandığını söylüyorlar!..

Hani, biraz daha yüz versen; “başrollerinde Murat Karayılan ve Cemil Bayık’ın oynadığı bir film” çekecekler, “gösterilmesine izin verilmeyince”de, ortalığı velveleye verip “sansür” diye yaygara koparacaklar!..

Pes doğrusu!..

Bu kadarına da pes!..

BAŞSAVCI’YA SUİKAST

Şimdi sizleri; yine bu “film”le ilgili olarak “2012 yılının Eylül ayı”na götürmek ve bir “suikastı” hatırlatmak istiyorum...

Tarih, 20 Eylül 2012...

O günkü gazetelerde;

“Tunceli Ovacık Başsavcısı Murat Uzun’a düzenlenen suikast” haberi vardı ve şöyle deniliyordu:

“Tunceli’nin Ovacık İlçesi Cumhuriyet Başsavcısı Murat Uzun, öğlen mesaisinden çıkıp evine giderken merdiven boşluğunda kendisine pusu kuran kadın PKK’lı tarafından silahlı saldırıya uğradı. Başına aldığı tek kurşunla ağır yaralanan Uzun,  ambulans helikopterle Elazığ’a götürüldü. Uzun’un duran kalbi helikopterdeki doktorlar tarafından yeniden çalıştırıldı.

Ovacık Cumhuriyet Başsavcısı Murat Uzun’a silahlı saldırıyı düzenleyen ve araçla kaçan biri kadın 2 PKK’lının yakalanması için havadan helikopterlerin de katıldığı operasyon aralıksız sürüyor.”

PKK’LI 2 TERÖRİST!

21 Eylül 2012 tarihli gazetelerde ise, olayla ilgili gelişme anlatılıyordu:

“Tunceli’nin Ovacık ilçesinde uğradığı silahlı saldırıda ağır yaralanan Ovacık Cumhuriyet Başsavcısı Murat Uzun, Elazığ’da tedavi gördüğü hastanede bütün çabalara rağmen kurtarılamadı.

Murat Uzun’un, tedavi gördüğü Fırat Üniversitesi Hastanesi Yoğun Bakım Ünitesi’nde hayatını kaybettiği belirtildi... Antalya Serik’ten Ovacık’a atanan Murat Uzun, evli ve 2 çocuk babasıydı.

Başsavcı’yı öldüren PKK’lıların, daha önce Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ü kaçıran(!) teröristler olduğu bildirildi... Aygün’ü kaçıran teröristlerin kullandığı Doblo marka aracın Başsavcı’nın öldürülmesinde de kullanıldığı bildirildi...

Murat Uzun’a yönelik silahlı saldırıyla ilgili 8 kişi gözaltına alındı.”

Şimdi diyeceksiniz ki;

Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu’nun çektiği “Bakur/Kuzey” filmi ile“Başsavcı’ya suikast” haberinin ne alâkası var?..

Haklısınız... Ama, alakası var...

O TERÖRİST BAŞROLDE!

Dün, Kanal A ekranlarında, Gazeteci Yazar Celal Kazdağlı ve Fatin Dağıstanlı tarafından sunulan “Manşetlerin Dili” adlı programı izleyince;“Bir Gerilla Belgeseli: Kuzey/Bakur” adlı filme “niye izin verilmediğini”daha iyi anladım...

“Bakur filmi neden tescil edilmedi?.. Bu belgeselin başrolünde kim var?.. Bazı medya organları niye sansür diye yırtınıyor?” sorularının cevabını,Celal Kazdağlı, şöyle veriyordu:

“AK Parti’yi aşağıya çekmek amacıyla bir bütün olarak bir algı yönetiminin peşindeler. ‘Bir filme bile izin vermiyorlar, sansür yapıyorlar’ algısı oluşturulmak isteniyor. 

Halbuki bu filmlerde, belgesellerde bir kriter var. Tescil edilmesi lazım. Ancak Bakur filmi tescil edilmemiş. 

Peki neden tescil edilmedi? Sorulması gereken kritik soru bu. 

Cevabı ise net. 

Çünkü bu filmde oynayan başrol oyuncusu kim? Hangi sebepten aranıyor? 

Bu bilinirse gerçek ortaya çıkar.

Filmin başrol oyuncusu kod adı Azad Cüngüş olan ve Ovacık Cumhuriyet Başsavcısı’nı öldüren PKK’lı terörist. Yani aranan bir isim. Bu yüzden kayıt yaptıramıyorlar. Tescil ettiremiyorlar. 

Yani konu, bir PKK kampında günlük hayatın anlatılması değil.

Siz bunu saklarsanız... Bir savcıyı şehit eden katili saklamak isterseniz, aranan bir kişiyi başka bir kimlikle kamuoyu önüne çıkartıyorsanız, burada bir sorun var demektir. Tescil ettirememelerinin sebebi budur.

Bu haber, birçok yayın organında yer alıyor. Ancak hiçbir yayın organında bu gerçekten bahsedilmiyor. Eğer bu film yayınlansaydı, gösterimine izin verilseydi bu kez de Kültür Bakanlığı’na bir savcıyı şehit eden katilin oynadığı filmin gösterimine izin verdiği için tepki gösterilecekti. ‘Katilden sanatçı çıkarttılar’ diyeceklerdi.”

YA GÖSTERİLSEYDİ?!?

“Filmi tescil ettirememelerinin sebebini” şimdi anladınız mı?

Vazgeçtik “PKK propagandası” yapmalarından!.. Ama, görüyorsunuz;“Başsavcı Murat Uzun’un katili”ni, filmde “başrol” oynatma cür’eti bile göstermişler!..

İşte bu filmin gösterimi yasaklanınca; Cumhuriyet başta olmak üzere, bütün “Sol ve solak” gazeteler, başladılar yaygaraya;

“Sansür!.. Sanata darbe!”

Ya o film gösterilseydi?..

Bu defa da “Paralel Medya” devreye girecek ve o da “bir başka algı operasyonu” yapıp, diyecekti ki;

“Katilden sanatçı çıkarttılar!.. Savcı katilinin başrol oynadığı filme, Kültür Bakanlığı izin verdi!”

Demezler miydi?.. Derlerdi!..

Böylece, “bir taşla, iki kuş” vurmuş olacaklardı!.. Biz, bu filmi çok gördük!..

Bugün “sansür” diyecekler, yarın da “Savcı katiline izin verdiler”diyecekler!..

Dedik ya;

“Algı operasyonları”na dikkat!..

Unutmayın;

HDP de aynı filmi çeviriyor!..

Sakın, aldanmayın!..

 *********************************************************************************

Biz de Kemal Kılıçdaroğlu’nu ve reklamcı Ali Taran’ı alkışlıyoruz!..

odatv.com’da, dün Nihat Genç’in bir yazısı yayınlandı... “Biz de sizi alkışlıyoruz Kılıçdaroğlu” başlıklı yazı, özetle şöyleydi:

“Biz de sizi alkışlıyoruz Kılıçdaroğlu!.. Eser, kişilik ve gerçek şöhret sahibi yazarları Halk TV’den telefon edip kovduğunuz için!..

Biz de sizi alkışlıyoruz Kılıçdaroğlu!.. İç ve dış politikada yılların tecrübesine sahip, itibarlı, güvenilir ve birikimli siyasileri harcayıp, dışladığınız ve yerine şaibeli parti geçmişi ve tüzüğüyle dalgasını geçenleri getirdiğiniz için!..

Biz de sizi alkışlıyoruz Kılıçdaroğlu!..

Bir büyük kitle partisini umut olmaktan çıkartıp ‘karikatür’ haline getirdiğiniz için!..

Biz de sizi alkışlıyoruz Kılıçdaroğlu!..

Toplumsal hastalıkları programınıza almak değil, hasta kişilikleri bulup buluşturup, partiye taşıdığınız için!..

Biz de sizi alkışlıyoruz Kılıçdaroğlu!.. Onur, itibar, haysiyet ve sözü geniş kitlelerce dinlenir siyasi ve yazarları sepetleyip, partiyi bir ‘reklamcının’ cin fikirlerine teslim ettiğiniz için.

Reklamcınızı da alkışlıyoruz Kılıçdaroğlu! Cin gibi adam doğrusu! Milyon dolarları cebe atıp seçimi niçin kazanamadık bahanesini daha bugünden trafo kedisine yüklediği için!..

(....)

Büyük buluşunuz bu mudur?.. Biz alkışlayacağız, cukkayı reklâmcılar götürecek, öyle mi?!?

Vallahi helâl olsun.. Sizi alkışlıyoruz!”

yeniakit