Bedel

Merve Kavakçı

Bu seçimde ilk defa oy kullanan 18 yaşların bilmediği bir kavram koalisyon. Tevekkeli son haftalarda en çok aranan kelimelerden olmuş sanal dünyanın arama motorlarında. Koalisyon ne demek, öğrenmek istemiş bizim küçükler, çoğu da kimlik ve aidiyet arayışı içerisinde olan, hayatlarında var’larla daha çok var’lar arasında kriz yaşayan çocuklar (geçenlerde bir yazarımızdan okudum bunu çok hoşuma gitti oradan alıntılıyorum, yazar şimdiki çocukların yokluktan anlamadığını ve her birinin imkan sahibi olduğunu sadece imkanları arasında miktar farkı olduğunu söylüyordu) öğrenmek istemiş. Onlara ve unutan veya görmezden gelmeyi seçen büyüklere hatırlatalım…

Koalisyonların hiçbiri hayır getirmedi bu ülkeye. Biri bir tarafa diğeri tam ters tarafa çeken partiler sembolik olarak, sonuç itibariyle de milletimize vakit kaybettirmek için bir araya gelmiş gibi oldular. İki veya çok kutuplu çekişmeler sonucu da erken seçime götüren yolda buldu bu millet her seferinde kendini. Yahut da koalisyon ortaklarından birinin daha baskın çıkmasıyla diğer(ler)i dut yemiş bülbüle döndüler. Yani kendilerinden ve ideallerinden ödün verdiler. Sonuçta da bir sonraki seçimde milletçe sandığa gömüldüler. Hatırlayınız 1999 yılı genel seçimleri öncesi meydanlarda kükreyen bir Bahçeli vardı, da elinde bir ip, önüne geldiği yerde sallıyor, atıyor, Apo’yu sallandıracağız diyordu ve öylece o zamana kadar var olamadığı sandıktan çıkıyor, Ecevit’in titrek ellerinin, Yılmaz’ın içten pazarlıklı sinsi bakışlarının yanındaki yerini bu sefer çırpınan değil, bilakis dut yemiş bülbül misali alıyordu. Hatırlayınız koalisyon ortağı olduğu iki buçuk yılımsı süre boyunca da hiç ağzını açmıyor, gözlerini bile pek yerden kaldırmıyordu Bahçeli. Bilmem belki de düştüğü durumun vahameti, utancı ile böyle “yok” oluyordu… Tabii ne idam, ne asma, ne de MHP’ye destek olan seçmeni kalmıştı ortada…

Şimdi, kimileri AK Parti düşmanlığı ile, kimileri İslam düşmanlığı ile, kimileri Tayyip Erdoğan kıskançlığı ve nefreti ile oylarına yeni bir emanet kapısı bulup oraya bıraktı. Mübarek olsun… Bekleyip göreceğiz, eden bulacak ama ne acı ki bedelini hep beraber ödeyeceğiz. Parlamenter sistemin nasıl tıkandığını, başkanlık sisteminin ne denli daha demokratik olduğunu da uygulamalı olarak müşahede edeceğiz. Winner takes it all-yani kazanan hepsini alır prensibi üzerinden işleyen başkanlık sistemi halkı koalisyonlara mecbur bırakmadan sistemi rahatlatarak devamlılık esası üzerinden halkı önceleyen bir sistem. Partilerin ferdi kaprislerine meydan vermeksizin vatandaşın hizmetinde kesintisizlik sağlayan bir sistem. Sokakta oyun oynayan çocuklar misali, “ben seninle asla oynamam” gibi sözler sarfeden partilerin, blöf, trik, kirli oyunlara başvurarak ülkeye zaman kaybettirmesine mahal vermeyen bir sistem başkanlık sistemi.

Gözüken o ki milletimiz henüz başkanlık sistemine geçmenin ne anlama geleceğini tam olarak idrak edememiş. Bir kere daha vakit öldüreceğimiz ortada. Ama olsun… Milletimiz böyle istedi (!) diyelim… Şeytan diyor, bırakın meydanı AK Parti ve Erdoğan alerjisi olanlara, haydi bakalım kurun düzeninizi, yerine getirin vaatlerinizi deyin… Seçim öncesi bol kepçeden savrulan vaatlerin bir bir çetelesini tutup hesaba çekin… Şeytan diyor ama vicdan da el vermiyor. Onun içindir ki umarız bir an önce birinci parti olan AK Parti’ye destek olur, kişisel garezlerini aşarak “önce millet” derler.

yeniakit