Bayramı karşılarken

Merve Kavakçı

Türkiye bir süredir arasının açık olduğu Rusya ile ilişkileri yumuşatıyor. İsrail’le ise one minute rest çekmesinden sonra ilk defa ilişkilerde bir düzelme var. İkincisinden bugüne kadar Türkiye siyasetinin gündemi önemli miktarda değişti bir taraftan. Değişmeyenler de var tabii. Mesele ağaç değil sen hâlâ anlamadın mı sorusu Türkiye’nin maalesef ki değişmeyenlerine daha doğrusu değişemeyenlerine tekabül ediyor. Din düşmanlığı, İslam üzerinden dışlamaların ötesinde bir de değişenler var tabii. Üç milyon küsur mültecimiz bunlardan. Bir kısmı küçük Suriyeli çocuğun büyüyünce ne olacaksın sorusuna cevabında gizli. Türk olacağım. Onlar burada ve kalmak üzere burada. Yeni nesil Türkiyeli içinde sadece Kürt asıllı vatandaşlarını barındırmayacak aynı zamanda Arap asıllı halkı da kapsayacak. Ümit edilir ki kucaklayacak. Bu önemli. Bir taraftan Türkiye’nin yeni demografisinin değişimi gerçekleşirken diğer taraftan da Türkiye’nin ve geniş ölçekte de dünyanın mobilize insanlar sorunu bariz bir hal aldı. Öyle ki sonra değil hemen şimdi çözüm üretilmesi gereken sorunu halinde.

Öleceğini bile bile, bir umut, belki bir şans, belki yiyeceğimiz ekmeğimiz, alacağımız nefesimiz vardır düşüncesi içinde kendini Akdeniz›in çılgın dalgalarına bırakmak güdüsü... Türkiye’ye sağsalim vasıl olan Suriyeli kadının neden bu riski aldınız, ölme tehlikesi ile karşı karşıya kalacağınızı bile bile sorusuna verdiği cevapta olduğu gibi. Kaybedecek bir şeyimiz kalmadı ki. “Belki” burada bir umudu, gayba dair bir temenniyi temsil ediyor. Yolu uzun mültecinin. Türkiye bir han. Bir basamak. Gitmek istediği Avrupa, gerçeğinden çok hayali ile düşüncelerini süslüyor. O da biliyor bir hayal Avrupa. Gerçek olmayan bir rüya. Ama adı üstünde rüya işte. İçinde hülyalar barındıran bir rüya. Gerçek olmasa bile, gerçek olmayacak olsa bile, gerçek olamayacak olsa bile hayaliyle güzel bir Avrupa. Gerçek bambaşka. Mülteciyi satılık inek ve koyunlar sürüsünden farklı görmeyen bir Avrupa. At alıyor olsa, dişine bakacak gibi, tavuk olsa yumurtasını sayacak gibi, koyun olsa yününe bakacak gibi bakıyor mülteciye. Kolundaki bileziğe, diplomasına, bankadaki parasına puluna. Kaşının şekline, gözünün rengine neredeyse. Sonra da burun kıvırıp istemeyiz diyecek kadar cur’etkar.

Şimdi bayram geldi. Hepimizin bayramı bu. Ümmetin kutlaması bu. Bu sefer hep beraber. Amerika’da Müslüman topluluğun dışındaki halk pek şaşardı hep halimize. Kimisi bir gün, diğeri ertesi gün, bir diğeri daha da ertesi gün yapardı bayramını. Oysa bu sene hep beraber. Ümmetçe, tek bir milletçe. Peygamberimiz Aleyhi selatu ve selamın milleti olarak birlikte! Bayramınızı kutumbitigledim :)

yeniakit