‘Avrupa Ordusu’ fikrine karşı, USA yeni entrikalar hazırlayabilir!

Selâhaddin Çakırgil

100 yıl önce, 11 Kasım 1918’de Fransa’da, Compiègne Ormanı'nda imzalanan ‘Ateş-Kes’anlaşması ve 3 ay sonra da Versailles Sarayı’nda, 18 Ocak 1919’da (Versay Andlaşması)’nın imzalanmasıyla sona eren 1. Dünya Savaşı, en az 30 milyonun insanın canına mal olmuştu. 

Bu kayıpların üçte bir kadarını, en başta da Osmanlı Devleti, 624 yıllık hayatına vedâ ederek ve de Müslüman halklar verdi.   

***

Avusturya-Macaristan İmp. Arşidükü/ Veliahdı Ferdinand ve hanımının Saraybosna’da 28 Haziran 1914 günü bir sırp nasyonalisti tarafından öldürülmesiyle başlayan ve bütün dünyayı içine çeken o savaşın böylesine korkunç sonuçlar doğuracağı başlangıçta tahmin edilemezdi, hâliyle. Ve savaş sonunda imzalanan -ve ‘Barışı yok eden barış’ diye nitelenen- Versailles Andlaşması’nın mağluplara yüklediği çok ağır hükümleri ise ortaya Adolf Hitler’i çıkarmıştı. Bu yüzden, 20 sene sonra da 1939’da, 6 yıl süren 2. Dünya Savaşı patlak vermiş ve amma Almanya bir daha yerle bir edilmiş; B. B. Amerika, Japonya’nın Hiroşima veNagazaki şehirlerine attığı Atom Bombaları’yla bir anda yüzbinlerce sivil insanı kavurmuş, o savaş da, bu nükleer silahla esir alınarak noktalanmıştı. Ama bu kez de 45 yıl sürecek olan bir ‘Soğuk Savaş’ dönemi başlamış; dünya, kapitalist (BATI) ve komünist (Doğu) olmak üzere iki kutuplu hâle gelmiş, kapitalist dünya NATOkomünist dünya ise, Varşova Paktı’nı oluşturarak, çılgın bir psikolojik savaş ve nükleer silah yarışına girilmişti.   

*** 

Doğu Bloku’nun lideri olan Sovyet Komünist İmparatorluğu ve Varşova Paktı’nın 1990’da çökmesiyle bu durum da sona ermiş ve Avrupa kıtası, bu iki müthiş nükleer gücün arasında yaşamak korkusundan kurtulma ümidine kapılmış, amma, bu kez de USA emperyalizmi, kendisini dünyaya, ‘Yeni Dünya Düzeninin tek jandarması’ olarak dayatmıştı.   

*** 

Buna rağmen, 1991’de Napoli’de toplanan NATO Liderler Zirvesi’nde, Fransa Başkanı F. Mitterand -Almanya lideri Helmut Kohl’ün de teşvikiyleVarşova Paktı feshedildiğine göre, Avrupa’da artık NATO’ya da gerek yoktur ve biz kendi güvenliğimizi sağlayacak güçteyiz!’ diye konuşunca, Amerikan Başkanı (Baba) Bush, önce, ‘Amerika istenmediği yerde kalmaz’  diye Avrupalıları umutlandırmış; ama ikinci gün, ‘2. Dünya Savaşı sonrasında yeni Avrupa’yı biz kurduk, biz koruyoruz ve buradan gidecek de değiliz’ deyivermişti.   

*** 

Ama USA emperyalizmi bununla yetinmedi. Avrupa’ya, kendi meselelerini, Amerika olmadan halledemeyeceği de gösterilmeliydi. Nitekim Yugoslavya dağılırken ortaya çıkan kanlı savaşlar ve hele de 250 bine yakın Müslüman’ın katledildiği Bosna Faciası AB tarafından yıllarca halledilemedi. Dünya kamuoyuna ‘Amerika nerede, NATO nerede’dedirtildi. Dönemin USA Sav. Bakanı Warren Christofer ise ‘Bosna’da Amerikan menfaatlerine zarar veren bir durum yoktur!’ diye nazlanıyordu. 

Ve sonunda Clinton Amerikası, ‘Dayton Andlaşması’ denilen bir ucûbeyi taraflara zorla kabul ettirdi ve Avrupa’ya da, ‘Avrupa’nın mes’elelerini ben olmadan halledemezsiniz’mesajını vermiş oldu.   

***

27 yıl sonra yine bir Fransa Başkanı Macron ‘Rusya, Çin ve Amerika tehdidine karşı bir Avrupa Ordusu kurmanın zamanı gelmiştir’ diyerek eski arzuyu tekrarladı. Ama USA Başkanı Trump ‘Çin ve Rusya'nın yanında Amerika’nın da tehdit olarak gösterilmesini‘aşağılama’ olarak niteledi. 

Almanya Başbakanı Merkel ise ‘Avrupa'yı sadece daha güçlü bir Avrupa savunur’ diyerek Macron’a destek verdi, ‘Bu ordunun, NATO'ya karşı değil, NATO içindeki transatlantik işbirliğine paralel bir güç olacağı’ gibi bir ihtiyatlı ifadeyle de olsa. Rusya Başkanı Putinde, Avrupa Ordusunun çok kutuplu dünya düzenini pekiştireceği’ ümidini belirtti. 

*** 

İmdiii.. USA emperyalizminin, ‘vazgeçilemezliği’ni ve sahneye ‘kurtarıcı’ olarak çağrılmasını sağlamak üzere Bosna örneği gibi nice entrikaları tezgâhlaması da beklenmelidir. 

*** 

NOT: 17 Kasım Cumartesi saat 15.00’de, Sebilurreşad dergisinin Ankara- Denizciler Caddesi- No: 7’deki programında bulunacağım, inşaallah..

 

stargazete