Asker, bu milleti ne zaman sevecek?

Hasan Karakaya

Genelkurmay Başkanlığı tarafından önceki gün saat 20.10"da yapılan "BN-108/09" nolu açıklamayı herhalde biliyorsunuz... "Ayrıntı"larına ne kadar vakıfsınız, bilmiyorum ama ben, o açıklamayı satır satır, cümle cümle, kelime kelime inceledim... Açıklamada, "İrticayla Mücadele Eylem Plânı" olarak bilinen ve "AK Parti"yi devirmeyi, Gülen cemaatini bitirmeyi" amaçlayan "kirli plân"la ilgili süreç anlatılıyor ve "yeni gelişmeler" ışığında, tekrar "soruşturma" açıldığı bildiriliyor... Açıklamanın "ilk 4 madde"sinde;
"1- 23 Ekim 2009 tarihinden itibaren medyada, "İrticayla Mücadele Eylem Planı"na ilişkin yeni bazı haberler yer almaya başlamıştır.
2- Söz konusu planın 12 Haziran 2009 tarihinde medyada gündeme getirilmesini müteakip, hemen aynı gün saat 10:50"de Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı"nca soruşturmaya başlanılmıştır.
3- Başlatılan soruşturma, 24 Haziran 2009 tarihinde, 12 gün sonra sonuçlanmış ve sonuçlar kamuoyuna açıklanmıştır.
4- Soruşturma, aynen adli yargı teşkilatı içerisindeki Cumhuriyet Başsavcılıkları gibi, Anayasal teminatlar altında bağımsız bir şekilde yargısal faaliyetlerde bulunan Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı tarafından yürütülmüştür.
Askeri Savcılık, yasalar çerçevesinde tüm hususları incelemiş ve bir karara ulaşmıştır.
Askeri Savcılık tarafından verilen karara, bağımsız ve tarafsız bir soruşturma neticesinde ulaşılmıştır. Hukuka saygılı olduğunu ifade eden hiç kimsenin, söz konusu karara karşı saygısız tavırlar içine girme ve karara gölge düşürmeye çalışma hak ve yetkisi yoktur" denilse de; bugün hemen herkes biliyor ki; sözkonusu soruşturma, "dostlar alışverişte görsün" kabilinden bir soruşturma olmuştur!..
BU NASIL SORUŞTURMA?
Bunun böyle olduğunu; "belgenin ıslak imzalı aslı"nı sivil savcıya gönderen "subay"ın mektubundan öğreniyoruz... Sözkonusu subay, "soruşturmanın nasıl yürütüldüğünü" şöyle anlatıyor:
"Sayın Savcım, İrticayla Mücadele Eylem Planı"nın medyaya yansımasından sonra Genelkurmay Karargâhı"nda yaşanan diğer gelişmeleri özetlemek istiyorum:
¥ 1) Genelkurmay Başkanlığı olaydan, söz konusu belgenin medyaya yansıdığı gün sabah saat 04:30 itibarıyla Genelkurmay İletişim Daire Başkanlığı vasıtasıyla haberdar olmuştur.
¥ 2) İKK ve Güvenlik Daire Başkanı Tümg. M. Mutlu Arıkan ve beraberindeki bir Bnb. olayın olduğu sabah olayı incelemek üzere Bilgi Destek Daire Başkanlığı"na geldiklerinde, Bilgi Destek Daire Başkanlığı"nda görevli Alb. Çiçek"in haricindeki diğer iki şube müdürünün mesai başlangıcından önce Dz. P. Kur. Alb. Dursun Çiçek"in şubesinde bilgi ve belge temizliği yaptıklarına şahit olmuşlardır.
¥ 3) Aynı gün mesai başlangıcında Alb. Dursun Çiçek"e Tümg. M. Mutlu Arıkan tarafından "Bunu siz mi hazırladınız?" diye sorulmuştur. Alb. Çiçek panik içerisinde inkâr ederek, "Bunu biz yapmadık, bizim dairenin işi değil" deyince, Tümg. Arıkan "Sen onu bırak, ben sana bu şekilde hazırlanan yüzlerce belge gösteririm, sen bana bu belgenin nereden sızdığını söyle!" diyerek tepki göstermiştir.
¥ 4) Bu olay anında hiçbir mahkeme kararı alınmamıştır. Hiçbir gözaltı gerçekleşmemiştir ve hiçbir ifadeye başvurulmamıştır. Belgeyi tespite yönelik ciddi hiçbir araştırma yapılmamış, gayri ciddi bir şekilde davranılmıştır."
(....)
¥ 7) Albay Çiçek"in evinin aranma işlemi, olay basına sızdıktan beş gün sonra göstermelik bir şekilde gerçekleşmiştir. Aramalara bilgisayarların silinmesinde bulunan Deniz Kuvvetleri MEBS Başkanlığı"nda görevli Üstğ. B.Ş"nin eşi Genelkurmay Askeri Savcı Yardımcısı As. Hak. Yzb. İ.V.Ş. katılmış ve aramalara ciddiyet kazandırmak için evde 5-6 saat vakit harcamış, hiçbir arama yapmamış ve hiçbir şey bulamadan geri dönmüştür. Yavuz hırsız misali sayın Askeri Savcımız, Bilgi Destek Daire Komutanlığı"na geldiğinde "Biz personelimizi böyle koruruz" diyerek tavrını açık açık göstermiştir."
Bu "ihbar mektubu" da gösteriyor ki;
Belge konusunda, "gerçeği ortaya çıkarmak" için değil, tam aksine, "gerçeği örtbas" için çaba harcanmış!..
"Gerçek" bu olduğuna göre, "Genelkurmay"ın savunması"na inanmamızı hiç kimse bekleyemez!..
SIZDIRANI BIRAK, PLÂNA BAK!
Bunu böylece ifade ettikten sonra, gelelim "açıklama"daki diğer ifadelere...
Genelkurmay diyor ki;
"Soruşturmalarda, soruşturmanın gizliliği ilkesinin ve masumiyet karinesinin her zaman dikkate alınması gerekliliği açıktır. Bu kapsamda, soruşturma konusu olaylarla ilgili olarak yargısız infaz sonucunu ortaya çıkarabilecek davranışlardan kaçınılmalı, soruşturmanın gizliliğinin ihlali anlamına gelebilecek bilgi ve belge sızdırma eylemleri önlenmeli ve failleri cezalandırılmalıdır."
Dikkat ederseniz;
Genelkurmay, "belgeyi sorgulamak" yerine, hâlâ "belgeyi sızdıranlar"la meşgul olmakta ve onların cezalandırılmasını istemektedir!.. Belgenin altında imzası bulunan Albay Dursun Çiçek hakkında "ne yapılacağı"ndan hiç bahis yoktur!..
Oysa, kamuoyu; "belgenin kimler tarafından, nasıl sızdırıldığını" değil, "TSK"da, kimlerin ne dolaplar çevirdiğini" ve "onlara ne yapılacağını" merak etmektedir!..
Çünkü, o plânda, "kirli amaçlar" sıralanmakta ve denilmektedir ki;
¥ "AK Parti bölünüyor, algısı oluşturulacak. Kara propaganda yapılarak, okulda ibadet görüntülerinin medyada yer alması sağlanacak.
¥ Askeri suç kapsamında "ışık evler"e baskınlar yapılacak. Bunun için söz konusu evlerde silah ve mühimmat bulunması sağlanacak.
¥ Aleviler provoke edilecek. Baskınlarda, Alevi düşmanlığını körükleyici bilgi ve belgelerin bulunması sağlanacak.
¥ Evrenesoğlu ve Öngüt hazır bekliyor. İskender Evrenesoğlu, Ömer Öngüt gibi hazırda beklettiğimiz elemanlara, diğer gruplarla özdeşleştirilerek eylemler yaptırılacak."
Genelkurmay"ın, bu "ihanet plânı"nı soruşturmak yerine, "plânı sızdıranlar"ın peşine düşmesi; acaba bir "tümgeneral"in dediği gibi; "askeri personeli korumaya" mı yöneliktir?
Bana kalırsa;
Genelkurmay, "hesap sorma" döneminin kapandığını, artık "hesap verme" döneminin başladığını görmek ve tavrını da ona göre belirlemek durumundadır!..
MGSB DE SIZDIRILMIŞTI!
Doğrudur, eskiden herkes "Genelkurmay"ın ağzı"na bakar, gazeteler; bırakın "Genelkurmay" tarafından yapılan resmi bir açıklamayı, "kim olduğu meçhul" bir "üst düzey komutan" tarafından söylenen sözleri bile, "manşet"lerine çekip, "milleti pıstırır"dı!..
Ama, geçti o devirler!..
Millet, şimdi "şeffaflık" istiyor!..
Kaldı ki;
"Belgeleri kimin sızdırdığı"ndan şikayet etmesi gereken en son kurum, Genelkurmay"dır!..
Hele hatırlayın 2005 Ekim"ini!..
24 Ekim 2005 tarihinde toplanan MGK"da, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi görüşülmüş ve kabul edilmişti.
Aaa, o da ne;
MGK"da kabul edilen bu belgenin muhtevası, kelimesi kelimesine "ertesi günkü gazeteler"de yer almıştı!..
"Sızdıran" kimdi acaba?..
MGK"da bir "köstebek" mi vardı?..
Ya da, "kim"di bu köstebek?..
Bu, "hükümetten biri" olamazdı!..
Çünkü, o günlerde Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül, belgenin nasıl ve kim tarafından sızdırıldığını tesbit için, istihbarat birimlerine derhal talimat vermişti.
Sonuç ne oldu, bilmiyorum... "Köstebek" bulundu mu, bulunmadı mı, onu da bilmiyorum.
Ama bildiğim şu:
Şu "gök kubbe"nin altında, hiçbir şey "gizli" kalmıyor!.. "Cinayet" de olsa, "belge" de olsa, bir gün, mutlaka gün yüzüne çıkıyor!..
Hani, "Hiçbir cinayet mükemmel değildir" denilir ya... Bir "parmak izi" veya bir "kıl"dan yola çıkılıp, cinayetler aydınlatılır ya; "ihanet plânları" da öyle!..
O da "gizli" kalmıyor işte!..
Siz istediğiniz kadar "göstermelik soruşturma" yapın, istediğiniz kadar "bilgisayarın beyni"ni silin, istediğiniz kadar "kağıt"ları yakın veya doğrayın, bir yerlerde "iz" bırakırsınız!..
Bir "vatansever subay" da, o "iz"i takip eder ve işte böyle gerçeği açıklar!..
ASKER, MİLLETİ SEVMEYİ DENESE!
Gerçek, bütün dehşetiyle ortaya çıktığına göre; Genelkurmay"ın yapması gereken "ilk" şey, Albay Dursun Çiçek"i görevden almaktır!..
Açıklamadaki gibi;
"Soruşturma devam ettiği sırada, Dz. P. Kur. Alb. Dursun Çiçek; bulunduğu görevden alınarak Genelkurmay Ana Karargahı binası dışında bulunan Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi Akademik Kurulu"nda geçici olarak görevlendirilmiş, 4 Eylül 2009 tarihinde de Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Karargahı"na atandırılmıştır."
Demek, hiç kimseyi tatmin etmez!..
Yapılması gereken diğer şeylere gelince;
Asker, artık "asker"liğini bilmeli ve bu tür "plân"lar ve "andıç"larla "siyasete müdahale" etmekten, "toplum terziliği" yapmaktan vazgeçmelidir!..
Çünkü Genelkurmay, "vatanseverliği test" makamı değildir!.. Bu ülkede, herkes en az "askerler" kadar "vatansever"dir!..
Genelkurmay, şunu çok iyi bilmelidir:
Bu millet, askerini "bağrına basmak"la kalmayıp, onu "baştacı" etmektedir!..
Kısacası, askerini sevmektedir!..
Ama, merak etmektedir;
"Asker, milleti ne zaman sevecek?"
Mesele, işte bu soruda düğümleniyor!..
"Asker, milleti ne zaman sevecek?!?"
Ve "milleti sindirmek"ten ne zaman vazgeçecek?..
===========
Dönüşleri kim engelledi?
Bütün gazeteler ve elbette kamuoyu; "AK Parti"yi devirme, Gülen cemaatini bitirme" plânıyla ilgili gelişmelere odaklanmışken, CHP Genel Başkanı Bay Deniz Baykal, her zamanki gibi; "ortada kuyu var, yandan geç" taktiği uygulayarak, bu konuya hiç girmemiş!..
Dünkü "CHP Grubu"nda konuşurken, meselâ "elma üreticilerinin sorunları"na ve "TRT"yi niye boykot ettikleri" konusuna değinmiş de, "millete ihanet plânı"na hiç girmemiş!.. Daha doğrusu "teğet" geçmiş!.. Sarfettiği bir söz var ki; aslında, "CHP"nin niye iktidar olamadığı"nın da itirafı niteliğinde!
İşte o söz: "Demokratik açılım konusunda ne olmuştur da, büyük heyecan ve umutla uygulamaya konulan bu politikadan 2 gün içinde çarkedilmiştir?.. Bu işi engelleyen ne Başbakan"dır, ne de bir başkasıdır!.. Bu işi engelleyen milletin kendisidir!.. Çünkü millet, yanlışı görmüştür!"
Farzedelim ki, bu tesbit doğrudur... Yani, "PKK"lıların dönüşlerini engelleyen" gerçekten "millet"tir... Başbakan da, "milletin sesi"ne kulak vermiş ve "dönüşlerin ertelenmesi" talimatı vermiştir!..
İyi de bunun nesini eleştiriyorsun ki?.. "Milletin hissiyatı"nı dikkate almak ne zamandan beri suç oldu?.. İşin doğrusu; Tayyip Erdoğan ve partisi; "milletin sesi"ne kulak verdiği için şu anda iktidardadır!.. Deniz Baykal ve partisi ise, "milletten kopuk" olduğu için "ömür boyu muhalefet"e mahkûmdur!..
Ne dersiniz, gerçek bu değil mi sayın Baykal?..