‘Anadil karşıtlığı’ resmî ideoloji dayatmasıdır ama, fıtrata aykırı!

Selâhaddin Çakırgil

USA emperyalizminin DEAŞ’la Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk’ün, 'Suriye-İdlib'de terör örgütleri' olarak nitelediği güçlerin mevcudiyetini Türkiye himayesinde gösterip yeni entrikalar peşinde olması ve PKK/YPG’yi en modern silahlarla boğazına kadar silahlandırması ve Barzanî’nin Kuzey Irak’ta yapılacağını açıkladığı referanduma da 'yeşil ışık' yakıp, bir Kürt Devleti kurarak Ortadoğu’da yeni bir güç dengesi oluşturma yolundaki çabaları devam ederken.. 

Geçen hafta, Meclis’in tatile girmeden önceki son birleşiminde, Meclis Başkanvekili Ahmet Aydın ile HDP milletvekili Meral Danış Beştaş arasında ilginç bir tartışma yaşanmış... 

Bu tartışma konumuzla ilgili kısımları, Meclis tutanaklarına göre şöyle:

BEŞTAŞ:(…)Herkes Kürtleri ve diğer farklılıkları Türkleştirmeye çalıştı ama başaramadı. Bir kısmı asimile olmuş olabilir ama ben kendi adıma söyleyeyim: Benim Kürt olmamı, ana dilimin Kürtçe olmasını bu tüzük değiştiremez. Sn. Meclis Başkanvekili 'eşitiz' dedi. Eşit değiliz. Mâdem eşitiz, neden benim çocuklarım ana dilinde eğitim göremiyor?

AHMET AYDIN: Sn. Beştaş, ben de kayıtlara geçsin diye söylüyorum. Annem Kürt, babam Kürt, ana dilim Kürtçe, Türkçeyi sonradan öğrendim. Hiçbir zaman Kürtlüğümü inkar etmedim ama hiçbir zaman hayatımda Kürtçü de olmadım. Kürt olmak ayrı, Kürtçü ya da Türkçü olmak farklı bir şey. Bir zamanlar Beyaz Türkler vardı, kendilerinden başkasını Türk saymazlardı ama görüyorum ki şimdi de beyaz Kürtler var, kendilerinden başkasını Kürt saymıyorlar.

BEŞTAŞ: Hakları savunmuş olmak Kürtçü olmak anlamına gelmez.

AYDIN: "... Türk olmak, Kürt olmak hiçbirimizin elinde değil. Ben insanım diyorum, elhamdülillah Müslümanım diyorum. Gerisi hikaye..

***

HDP milletvekilinin ‘eşit değiliz’ derken getirdiği delil üzerinde, niyeti ne olursa olsun, durulmalıdır ve o mantığa karşı çıkmanın iltihabı, zaman zaman bünyeyi ateşe salmaktadır. ‘Türk’e durmak yaraşmaz, Türk önde Türk ileri..’ temelinde verilen bir ‘kemalist-laik-Türkçü’ eğitimin ve bütün nesilleri tek bir kişinin ismine perestişedercesine bağlamanın, karşımıza, ‘Kürtleri ben yarattım, ben olmasam siz yoktunuz..’diyen Kürt kemalisti bir başta ‘laik- ikon’ çıkardığını unutamayız. 90-100 yılımız bu yanlışların sosyal sancıları, acıları ve derin çalkantıları içinde geçti-geçmekte...

Elbette, bu yarayı kanatmak isteyenler de çıkacaktı karşımıza...

Keşke, Meclis Başkanvekili A. Aydın’ın, yukarıda, altını çizerek aldığımız son cümlesini esas alan bir eğitim temelinde yetiştirseydik kitleleri..

***

Korkmayalım kimsenin ana dilinden.. Ve alalım bu silahı, kötü niyetlilerin elinden.. Nasıl ki, Avrupa ülkelerindeki vatandaşlarımızın Türkçe olan anadillerinin öğretilmesi için çaba harcıyorsak, kendi ülkemizde, anadili farklı olanların arzu ve taleplerine de aynı mantıkla ve sağlıklı şekilde yaklaşabilmeliyiz.

Biz ki, dil ve kavim farklılıklarına rağmen 1400 yıllık bir aynı inanç potasında kaynaşmış İslam Milleti olarak yaşamanın engin tecrübesine sahibiz. Kalb diliyle hem-ahenk olamazsak, ağızdaki dil birlik sağlamaya yetmiyor. Yanlışta ısrar etmek yerine, inancımızın mantığına teslim olalım, bu iltihaplı yarayı ancak onunla temizleyebiliriz.

(Bu satırların sahibinin ana dili Türkçedir. Bu fıtrî duruma karşı bir takım dayatmaları kabul etmemek nasıl hakkım ise başkalarının anadili etrafındaki bütün haklarına da saygı göstermem gerekir.

Resmî ideolojinin zehirli faturasını ödemek zorunda olmadığımız gibi, başkalarına ödetmek hakkımız da yoktur.)

Süleyman Soylu Bey’in ilgisi üzerine

31 Temmuz tarihli ve ‘Bir mücadelenin çarpıtılması, bünyeyi zehirliyor’ başlıklı yazıda, benzerlerini dinlediğim nice yanlışlar ya da bilhassa saptırılan yığınla örneklerden sadece birine değinmiş ve ‘Duy bunları İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Bey’ demiştim.

Süleyman Soylu Beyduymuş;  Basın Danışmanı tlf. etti, Bakan’ın emri üzerine..

Gerekli hususlara tekrar değinildi ve Bakan Bey’in ilgilenmesinden duyulan memnuniyet de dile getirildi. 

stargazete