Alevi Açılımı - 2 tutar mı?

Ahmet Taşgetiren

İktidarın özellikle İçişleri Bakanlığı üzerinden yürüttüğü Alevi – Bektaşi dergahlarına yönelik faaliyeti, Cumhurbaşkanlığı seviyesinde düzenlenen birkaç Cem evi – Bektaşi dergâhı ziyaretinin ardından en son Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilan ettiği “Alevi – Bektaşi Kültür ve Cem evi Başkanlığı” formülü ile sonuçlandı.

Geçmişte yine Ak Parti iktidarlarının geliştirdiği “Alevi Açılımı” 7 toplantının ardından Cem evlerine “ibadethane statüsü” verilmesi noktasında tıkanmıştı.

Anlaşılıyor ki Hükümet hala o noktayı aşmış değil. Yani Cem evlerine ibadethane statüsü verilmesi yaklaşımına katılmıyor.

Yine anlaşılıyor ki, Hükümet işi “kültür” noktasında tutmak ama bu arada Cem evleri ve Bektaşi dergahlarının binaların bakımı, elektrik – su giderleri, Dedelere maaş gibi kimi ihtiyaçlarının karşılanması çerçevesiyle sınırlamak istiyor.

Hükümetin yaklaşımının kimi Alevi muhitlerde karşılık bulduğu tahmin edilebilir. İçişleri camiası, valiler – kaymakamlar kanalıyla alanda temaslar yürütüyor. “Veren el alan el”i etkiler. Bu siyasi kültürün önemli tespitidir.

Seçim sürecine girildiği ve iktidarın “Artı bir” hesabıyla yanıp tutuştuğu bir zamanda, Alevi camiasına da “Ne gelirse…” yaklaşımıyla baktığı düşünülebilir.

Niye istediklerinin tamamını vermedi öyleyse, diye sorulursa, orada da bir hesap devreye girmiş olabilir. “Biz ne verirsek verelim Alevilerden bize oy gelmez” diye düşünülmüş olabilir.

Ama bence orada, Erdoğan’ın düşünce – inanç dünyasının kırmızı çizgileri ve muhtemelen büyük harflerle “DEVLET”in derince güvenlik kaygıları devreye girmiş olabilir. O arada “Devrim Kanunları”nın bile gündeme gelmiş olması mümkündür.

Erdoğan’ın düşünce – inanç dünyası deyince, Aleviliğin – Bektaşiliğin belki Şianın, tamam Sünnilikten farkı biliniyor ama, daha geniş anlamda İslam’la ilişkisinin nereye oturacağı meselesi gündeme geliyor. “İçinde bir mezhep”in getireceği yorumlar başka, “Dışında”nın, “Ayrı bir din” tanımının getireceği yorumlar başka. Aleviliğin Sünnilikle ilişkisinin hangi dozda değerlendirileceğinin getireceği yorumlar da başka. Türkiye’nin laik bir sistemle yönetiliyor olmasının, bunun içinde bir Diyanet’in tesis edilmesinin, Dinin devlet kontrolünde mi, yoksa bağımsız mı yorumlanacağının değerlendirilmesi başka. Gayrı Müslimlerin statüsü ile Aleviliğin statüsü arasındaki kıyaslamalar yine başka. Son derece girift konular.
“DEVLET”in olayı hangi boyutuyla “Güvenlik” alanına soktuğunun değerlendirilmesi de bambaşka.

Dışarda Aleviliğin gördüğü ilgi içeriye yine bir sorun alanı olarak yansıyor.

Alevi dernekleri beklendiği gibi tepkiyle karşıladılar Erdoğan’ın ilan ettiği statüyü. Açıklamalara bakılırsa, Cem evleri, İslam’ın başından beri ana ibadet mekânı olarak bilinen Cami’den başka bir ibadet merkezi olarak statülendirilmek isteniyor. Bu yönüyle bir tür etnik – dini farklılaşma söz konusu. “Dernekler ne kadar kapsıyor Alevi camiasını?” o da tartışılabilir.

Belki de iş, Türkiye’nin sağlıklı bir toplumsal barışa ulaşması hedefinde, Sünni kanaat önderleri ile Alevi kanaat önderleri arasındaki iletişimde toplanıyor. Bir ara, İran’da Şiiliğin sisteme hâkim olduğu süreçte, Şii alimler ile Sünni Alimlerin Türkiye’de bir araya geldiği toplantılar düzenlenmişti. O sonuç verdi mi, o da ayrı konu. Ama mezhep farklılığının Türkiye’de olduğu gibi İslam dünyasında da dışardan güdümlenecek bir “kaos potansiyeli” oluşturduğu vakıa.

O bahar gelir mi bilmem ama, “İslam dünyasında İslam barışı” bir başka bahara diye umutlanalım.

ÇELEBİ : TÜRKİYE SİYASETİNİN KALİTE STANDARDI (!)

Mehmet Ali Çelebi.

Türkiye siyasetinin kalite standardını sembolize eden son isim.

Şimdilerde eski tweetlerini silmekle meşgulmüş. Sil sil bitmez o tweetler. CHP’de iken iktidara, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a söylenenler… Hadi tweetleri sildin, Meclis kürsüsünden söylenenleri nasıl sileceksin? Belki de erişim engeli getirilir onlara.

Sonra CHP’den ayrılıp Memleket Partisi’ne geçiş.

Şimdi en acayibi… Ak Parti’ye geçiş.

Süleyman Soylu da Mehmet Ali Çelebi için attığı tweetleri silmiş. O tweetler içinde “Şerefsiz” ifadesi bile bulunuyormuş.

Ak Parti’nin bir RTÜK üyeliğini daha kazanmak için “Meclis’te üye sayısı” hesabıyla Mehmet Ali Çelebi’nin geçmiş hakaretlerini unutması da ayrı bir mide genişliği görselliğini yansıtıyor.

Çelebi oldukça coşkulu konuşuyor. Soylu da coşkulu konuşanlardan… Birbirlerine hakareti unutup kucaklaşmalarının çok çok ilginç manzaralar sunacağı kesin. Türkiye siyaseti budur dostum. Kimseyi idealize etmeye gelmez.