AK Parti'nin yüzde 50'yi geçmesi için...

Hakan Albayrak

Siyasetle meşgul olan bir grup arkadaşın bana da makul görünen bir zihin jimnastiğini sizinle paylaşmak isterim:

AK Parti'nin 12 Haziran 2011'de yapılacak olan genel seçimlerde en az % 50 veya üstünde oy alması gerekmektedir. Bu zorunluluğun nedenleri;

-% 50'nin üstünde oy alındığı takdirde sivil ve demokratik bir anayasayı yapabilmek için gerekli olan TBMM çoğunluğu elde edilmiş olacaktır. Aksi takdirde anayasayı referanduma götürecek meclis çoğunluğu sağlanmadığı takdirde CHP ve MHP'nin engellemeleri ile anayasa değişikliği şansı imkânsız duruma gelecektir.

-AK Parti'nin üçüncü dönem %50'nin üstünde oy alması bürokratik oligarşinin psikolojik direncini kıracak ve yapılan reformlara güçlü toplumsal destek sağlanmış olacaktır.

-Önümüzdeki dönemde yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik olarak psikolojik destek sağlanmış olacaktır.

AK Parti'nin anayasal çoğunluğu elde edebilmesi yani en az % 50 ve üstü bir oy desteğini sağlayabilmesi için 12 Eylül referandumundaki "Evet Cephesi"nin çatısı olarak seçime gitmesi gerekmektedir. Seçimin demokrat cephe ile statükocu cephenin ayrışması olarak tecelli etmesi için mutlaka iki yapılı bir siyasi yapının ortaya çıkartılması gerekmektedir. Bunun içinde AK Parti dışındaki sivil, demokratik tüm siyasi oluşumların AK Parti çatısı altına davet edilmesi zorunludur.

Herhangi bir seçim ittifakına gerek duymayan ve şimdiden tek başına iktidarı garantileyen AK Parti'nin küçük partilerle seçim ittifakına ihtiyacı olmadığı iddia edilebilir. Yapılması gereken bir seçim ittifakından ziyade AK Parti'yi sivil-demokratik kesimin çatı oluşumu haline getirmek ve anayasa değişikliğinin tartışılacağı önümüzdeki dönemde tüm sivil ve demokrat siyasi kişiliklerin TBMM'de bulunmasını sağlamaktır. Böyle bir oluşum öncelikle sayın Başbakan'ı sivil-demokrat ve muhafazakar kesimin tek lideri ve temsilcisi haline getireceği gibi AK Parti'yi de çoğulcu ve tüm demokrat kadroların tek adresi haline getirecektir.

Anayasa'nın tartışılacağı önümüzdeki dönem Türk siyasal hayatının topografyası belirlenecektir. 21 inci yüzyılın Türkiye siyasal hayatının tanzim edileceği bu dönemde TBMM'de ne kadar çok geniş katılımlı temsil imkanı sağlanırsa o kadar meşru bir yapının ortaya çıkma imkanı olacaktır. AK Parti ve Sayın Başbakan, tüm "Evet Cephesi"nin AK Parti listelerinde seçime girmeye davet ettiğinde hem % 58'lik kitlenin meşru ve tem lideri olacak hem de MHP ve CHP'yi statükocu cepheye itmiş olacaktır. Seçimin bu dinamik üzerinden gitmesi durumunda AK Parti çok rahat bir şekilde anayasal çoğunluğu elde edeceği gibi uzun vadede kendisine rakip olması muhtemel tüm sağ-muhafazakar oluşumları da kendi bünyesine katmış olacaktır.

Bunun için açık ve resmi bir seçim ittifakı çabasına girmeye gerek yoktur. Zaten böyle bir şeye AK Parti'nin de ihtiyacı yoktur. Yapılması gereken Sayın Başbakan'ın sivil, demokrat ve çoğulcu bir anayasadan taraf olan herkesi açıkça AK Parti saflarına davet etmesi ve AK Parti'yi bir demokratik güçbirliği olarak takdim etmesidir. Bu durumda başta Numan Kurtulmuş olmak üzere yeni bir anayasadan taraf olan tüm siyasetçiler zorunlu olarak AK Parti'de yer alacaklardır.

Numan Kurtulmuş başkanlığındaki HAS Parti'min mevcut oyları % 2 civarında görülmekle birlikte seçime doğru etkin bir muhalefet -özellikle merkez medyanın desteği ile- bu oranın % 4 düzeyine çıkması muhtemeldir. Bu durumda AK Parti hem belirli seçim bölgelerinde en azında 20 milletvekili kaybedeceği gibi % 50 civarında oy alma imkanı da zayıflayacaktır. AK Parti saflarında Numan Kurtulmuş'un yer alması Has Parti'nin alacağı oylardan daha yüksek oranda AK Parti'ye oy sağlayacağı gibi, AK Parti'nin demokratik güçbirliği iddiasını da güçlendirecektir. Milletvekili sayı pazarlığına girmeyecek Numan Kurtulmuş ve yakın arkadaşlarını sadece ve sadece yeni anayasa sürecinde TBMM'ye taşımak AK Parti ve Sayın Erdoğan'ın liderliğini güçlendirecek ve alternatifsiz hale getirecektir.

Bu durumun gerçekleşebilmesi için Sayın Başbakan'ın açıkça aşağıdaki şekilde bir çağrıda bulunması gerekir. Böyle bir çağrının oluşturacağı sosyolojik baskı, Kurtulmuş vb. birçok aktörü AK Parti'ye katılmaya sevkedebilir:

"Siyasetin içinde olan, 12 Eylül 2010 referandumunda bürokratik oligarşiye karşı sivil demokrasiden yana tavır alan herkesi; iktidarımıza, partimize, icraat ve eğilimlerimize karşı muhalefet ve eleştirilerini saklı tutmaları kaydıyla, önümüzdeki dönemde yapılmasını planladığımız sivil, demokratik ve çoğulcu anayasa yapım sürecinde yer almak amacıyla AK Parti saflarında seçime girmeye davet ediyorum. Bu bir seçim ittifakı daveti değildir. Bu demokratik güç birliğine destek verme ve milletimizin hak ettiği yeni anayasa yapım sürecinde rol amaya ilişkin bir tekliftir. Gelin hep beraber 12 Eylül Anayasası'nı değiştirelim. Burası tüm demokrat düşünenlerin çatısıdır."

yenişafak