Dünya, bölge, ülke olarak insanlığın başına bir şeyler gelecek ama, ne zaman ve nasıl gelecek bilmiyorum. Bildiğim biz ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. Ahir zaman fitnesini yaşıyoruz. Bu anlamda eğer, tevbe edip, haram edinimlerden yakamızı kurtarıp Allah’ın ipine tutunmazsak gelecek günler geçen günleri aratacak.
İstanbul depremini beklerken, susuzluk geldi kapımıza dayandı. Aralık ayının ortasına geliyoruz, barajlarda doluluk oranı dip de. Bir çok ilde, göller, barajlar kurumuş vaziyette. Nehirler dereye döndü. Su kalitesi düştü. Sulardaki canlıların hayatı da tehlikede, uçan kuşlar, kanatlılar, faydalı böcekler, 2 ayaklı, dört ayaklı havanlar dahil, bütün canlı hayat tehlike altında. Tarım alanları aynı şekilde tehdit altında. Topraklarımız zaten zehirlendi, kullanılan gübreler topraklarımızı toza çevirdi. Hava, su, toprak zehirlenince geldiğimiz noktada olanlar yetmiyormuş gibi bir de Chemtrails ile başımızdan zehir yağdırıyorlar.
Eksoz’dan kaçalım derken, elektrikli arabalar, güneş, rüzgar santralleri, hepsi, pillerle dünyamızı kirletmeye devam ediyor aslında. Deterjanlar, plastikler, karayı bitirirken denizleri de kirletmeye başladılar..
Önce insan kirlendi. Ahlak kirlendi. Allah (cc) de üstümüze pislik yağdırıyor işte, işlerimizi sarp dağlara sardırıyor. Hata yaptığımızı kabul etmeye yanaşmıyoruz ve övünmekten tevbe etmeye fırsat bulamıyoruz.
Bizim hem necasetten ve hem de Hades’ten taharete ihtiyacımız var. Riba pisliktir mesela, Alkol-uyuşturucu, zina da öyle, kumar da. Allah (cc) bunlar olunca ömrün de, zamanında, malın da, paranın da, ürünlerin de bereketini kaldırır.
Kapımızda bekleyen öyle afetler var ki.. İrtidad aldı başına gidiyor. VEHN salgını var. Birileri Allahtan başka herkesten korkuyor ve güce tapınıyor. Yeryüzünde bir cennet ve ebedi bir hayat hayalleri kuranlar da var. Adaleti sadece adliyede aramayın, hayatın her alanı adaletsizliklerle dolu. Ahlaksızlık belki de en büyük afetlerden biridir. Birileri Afet’i fiziki sebeplere dayandırıyor da, insanoğlunun azgınlığından dolayı yer titrer, gökten ateş yağar.
“Biz insanız” insanlık tehdit altında kimsenin umurunda değil. “Biyolojik insanın sonu”ndan söz ediyor ama, sokaktaki kalabalıkların bu konu umurunda değil, zaten bilgisi de yok.. Siz istediğiniz kadar geçmişle övünün ve gelecek için büyük hayaller kurun. Birilerini “kurtarıcı” görmeye devam edin, gerçekler ortada.
Deprem şehri yıkınca herkes ayakta, bir afet, bütün ülkede aileleri ve gençliği tehdit ediyor, kimse de bir hareketlilik yok. CoVID sonrası sürüleştirilen, güdülenen bir takım topluluklar çıktı ortaya. Üzerinde en çok bilgi sahibi oldukları, fikir yürüttükleri konu Futbol..
Futbol bu anlamda bir Afet aslında. Orada derin devleti de bulursunuz, yabancı ülke istihbaratını da, Uyu, oyna ve maç anlat. Epsteine uzanan bir kapı da aralanır futbol üzerinden, kara para, kumara uzanan bir kapı da aralanır.
Bir yandan tepemizden kimyasal püskürtüyorlar, insanlara böcek muamelesi yapıyorlar, öte yandan hava, su, toprak zehirlendi kimsenin umurunda değil. Yediklerimiz, içtiklerimizin çoğu sağlıklı değil. Bir ülke için bunlar depremden daha yıkıcı olabilir. RF üzerinden ülkemiz siber savaş orduları tarafından işgal ediliyor, ama mevzuatta böyle bir düşman ve güvenlik tanımlanmadığı için herkes rahat. Tepemizdeki Starlink’ler her yeri gözlemlemekle kalmıyor, Laser ve RF silahlarını ile istediği, noktayı ya da hareket halindeki cismi vurabiliyor.
Şeytan bütün esbabı cefasın toplamış gelmiş, ins ve cin dostları ile topyekun saldırıyorlar. Beynimiz, kalbimiz, Midemiz, damarlarımız işgal ediliyor.
AFAD 5G’nin içinde nasıl bir Afet gizlediğini biliyor mu? Ya da her evdeki internet erişimi için kurulan RF’lerin, yapay zekanın, BioRezonans yöntemlerini kullanarak canlı ve cansız ortama karşı silah olarak kullanılabilme kapasitesinin farkında mı?
Maddi ve Manevi yönlerden insanlık büyük bir tehdit altında. Bu konuda insanları uyandırma görevi de Alemlere rahmet olarak gönderilen ahir zaman peygamberinin ümmetine düşüyor. İnsanları kendimize, kendi liderlerimize, örgütlerimize değil, Allaha, resulüne ve kitaba çağırmamız gerek. Bütün peygamberler böyle yaptı. Biz de Siyaset kanımızı zehirleyene kadar insanları kendi liderlerimize, tarikatlarımıza, mezhebimize çağırmıyorduk. İnsanları camiye, daha doğrusu Allaha, resulüne, kitaba çağırıyorduk. Zamane Müslümanları, cami cemaatı’nı kendi dergahına çağırıyor.
Belki de en büyük afet, Müslümanım diyenlerin tevhid’den uzaklaşmaları sonucunda dünyanın eşiğine geldiği büyük sosyal afetlerdir. İnsanlığı yok etmek için plan yapan Şeytani örgütler var ve uluslararası sistem onlara boyun eğmiş vaziyette. Bunlara “Hayır” diyecek olanları hedefe koyuyorlar. İnsanların eliyle insanların sonunu getirecek bir komplo ile karşı karşıya insanlık..
Nesli korumaya giden yol, fıtrat ve ahlakı korumaktan geçer. Peygamberimiz, “ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” diyor. Hz. İbrahim dine geçişte Ahlak ve akletmekle işe başladı. Aklımız kadar iman eder, aklımız kadar bir şeyler yaparız. Aklı olmayana iman da gerekmez. Sakın aklımızı kiraya vermeyelim. Bu anlamda dini, siyasi, ideolojik kanaat önderlerini mutlaklaştırıp, onları İlah ve Rab edinmeyelim. Hılful Fudul ahlak üzere kurulmuş bir hareketti. Ve hemen sonra FITRAT konusu geliyor. Fıtratı korumaya Hava, su, topraktan başlayacağız, bitki ve hayvanlar üzerinden insan sağlığı ve beslenmesine gelecek iş.
Şeytan da daha “Elestü bezmi”nde “onların Fıtratlarını bozacağım” demedi mi?
mRNA insanlık için büyük bir kırım sebebi oldu. Şifacı maskesi ile geldiler, ölüm saçtılar. Bugünde yediğimiz-içtiğimiz şeylerin çoğu zehirli. Yine “ıslah edicileriz” diye geliyorlar ve “bozgunculuk” yapıyorlar. Bu katliamı “içimizden birileri” ile birlikte yapıyorlar. “İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allah’ım”! Bu cinayet şu anda da bütün vahşeti ile devam ediyor. Birilerinin ise gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyor, kalpleri var hissetmiyorlar.
Maddi manevi afetler yaşıyoruz.. Fuhuş, Uyuşturucu, Kumar, Riba, bunlar içtimai afetler. Kuraklık kapımıza dayandı, yağmur yağdığında ise afete dönüşüyor. Depremden beter sonuçlarla karşı karşıya kalıyor insanlar.. Yoksulluk hızla yayılıyor. İşletmeler iflas ediyor. İnsanlar kısırlaşıyor, sakat doğumlar artıyor, gençlerin, yaşlıların, kadınların hali malum. Zaten aile çöktü. Terörün yerini intihar ve katliamlar aldı.. Nufusumuzu kaybediyoruz.. Gelen günlerin geçen günleri aratmaması için aklımızı başımıza almalıyız. Umutsuz olmayalım ama umudumuzu canlı tutmak için, Allah’ın yardımını almak için, nefsimizi, örgütümüzü, ümerayı, ukelayı (İlmiye, Kalemiye, Siyasiye ve Seyfiye’yi) aklamak yerine suçumuzu itiraf edelim ve tevbe edelim. Unutmayalım ki, Allah’ın kolaylaştırdığından kolay, zorlaştırdığından zor bir iş yoktur. Övünmeyi – dövünmeyi bırakalım da gelin Allah’ın ipine tutunalım. Yoksa halimiz yaman. Bu dünya hayatı böyle de ahiret hayatı bundan daha beter olabilir.
Selam ve dua ile.
MİRATHABER