Aday belirlerken

Abdurrahman Dilipak

Önce, aday olacakları değil de, asla olmaması gerekenleri elesek.

Zira def-i mefasit, celbi menafiden evladır. Müfsidi tesbit daha öncelikli ve elzemdir. İlkesel olarak “İbaha” sisteminde tanımlanması gereken “Helal”den önce “Haram”dır. Geri kalanı “Mübah”tır.

AK Partililere sesleniyorum. Başkanlık seçiminde sorun yok, ama milletvekili seçiminde hâlâ risk var. Eğer kötü bir aday profili ile çıkarsanız işiniz zor. Muhalefetin sizden daha kötü olması sığınacağınız bir mazeret olmamalı. Aslolan kötülerden en az kötü olanı seçmek değil, iyilerden en iyisini seçmektir.

Bu sene bütün partilerde aday başvurusu geçen senelere göre daha düşük. Bunun sebebi, sadece zamanın darlığı ve yasamanın yetkilerinin sınırlandırılmış olması değil.

Birçok partide şöyle bir durum var. Bu konuda siyasetçi, bürokrat farketmiyor. Para ve kadın ilişkisi artık şüyuu vukuundan beter bir hadise haline gelmiş. Metresine kadro vermiş, yol ve otel parasını da devlete ödetiyor anlayacağınız ve bunlar her kademede ve her yerde varlar. Şimdi bunların bir kısmı aday olma peşinde. Ve tabi yiyici takımdan birileri..

Birilerinin aday olmamasının sebebine gelince, her partide il ve ilçeleri kendi arasında parsellemiş çeteler var. Yerel teşkilat, yerel yönetim, milletvekili, iş adamı, merkezi hükümet ve merkezi teşkilat, aralarında bürokrasiden birilerini de alıp bir çete kuruyorlar. Onların izni olmadan kapıcı bile alınmıyor, bırakın ihale almayı. Basını, STK’yı teslim almak istiyorlar. İlahlık ve Rablik taslıyorlar adeta topluma! Bunlar zamane firavunları!

Bu adamları aday yapanlara bu halk zor oy verir. Şu anda bile bunların borusu ötüyor. Bu siyaset ağalarının, siyasi derebeylerin borusunun kırılması gerekir. Bu adamların devletin başının belası. Bu adamlar menfaatleri için ya da tehdit ve şantajla yarın herkesle işbirliği yaparlar. Esasen FETÖ benzeri yapılar ilk başta böyle oluşuyor. Bir süre sonrası kendilerini eleştiren, kendilerine engel olmaya kalkan, kendilerine rağmen bir şeyler yapmak isteyen kim olursa olsun, tehdite, şantaja başvurmaya başlıyorlar. Mafyalaşıyorlar anlayacağınız. Ve bu adamlar bu noktaya geldiler. Hatta kendi içlerinden biri yapıya zarar verecek olursa onu da cezalandırıyorlar.

Türkiye bu “çapulcular”a bırakılmamalı.

Bakın bir hırsız bir bağdan bir bostan çalarmış, rüşvet alan biri bir bostan karşılığı bir bağı satarmış! Bu hainler devletin içerisindeki düşmanlarıdır.                                  

Bunları konuşurken görseniz, en dindarı, en liberali, en milliyetçisi, en solcusu kendileri sanırsınız.

Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, bu ülkeyi ve bu milleti seviyorsanız, üzerinde yükseldiğiniz gemi, yani bu ülkenin başına bir şey gelsin istemiyorsanız artık bu kirli oyundan vazgeçin ve/veya bu kirli oyunun sahiplerine yüz vermeyin. Bu ülkenin başına bir şey gelirse, o biriktirdiğiniz paralarınız, makamlarınız ve itibarınızı da elinizden alırlar.

Geçen gün internetten bir arkadaş Meclis-i Mebusan Konya Milletvekili Mehmet Zeynelabidin Efendinin Milletvekili olma kriterleri ile ilgili düşüncelerini ifade eden bir makalesini göndermiş.. Kaynak olarak da Konya Yusuf Ağa Kütüphanesi Kataloğu’nda 9521/2’ sayıyla kayıtlı “İslamiyet ve Meşrutiyet” isimli eser gösteriliyor.

Biliyorsunuz, Osmanlı Meclisi Mebusan-ı Osmanlı’nın son döneminde hayata geçirildi. 1. Meşruiyet Meclisinde mi yoksa 2. Meşrutiyet Meclisinde mi bulundu bu zat bilmiyorum. Her ikisinde de görev yapmış olabilir. Zaten 2.’si 1.’sinin devamı mahiyetinde idi ve Ankara’daki 1. Meclis de Meclis-i Mebsusan’ın devamı idi. Bu zatın Ankara’da da Mecliste çok aktif olduğu biliniyor.

İşte o kriterler:

Birincisi: Milletvekili adayı, aday olacağı şehirde uzun süreli oturmuş, yaşamış olmalı, halkın mizacını iyi bilmeli. Bir şehirde oturmamış veya çıkıp gideli uzun zaman olmuş adamların bir kere iyi olup olmadığı bilinemez.

İkincisi: Şehre yarayacak her türlü kanunu ve o şehir halkının saadetini icap edecek şeyleri düşünüp beğenmeye ve böyle bir arayan toplamaya muktedir olmalıdır.

Üçüncüsü: Devletin şan ve şerefini düşünmeyecek kadar cahil olmamakla birlikte, sefih de olmamalıdır. Çünkü kendi malı kendine teslim edilemeyen sefih bir adama bu gibi vazife verilemez.

Dördüncüsü: Hükümetin kanunsuz ve haksız işlerini yüzüne beraber söylemek hususunda kimseden korkup çekinmez ve ölmekten bile kaçınmaz, dünya için kimseye müdane etmez olmalıdır.

Beşincisi: Parayı görünce her şeye boyun eğecek kadar bağrı yufkalardan ve parayı çok sevenlerden olmamalıdır. Yoksa milletin menfaati zayi olmak ihtimali ziyadeleşir ve memleketi açık açık uçuruma sürekler.

Altıncısı: Memuriyetini muhafaza etmek ve başka bir menfaatini korumak için şuna buna yüzsuyu dökmüş (ağlamış), kendisine haksızlık edenlere göz kırpmış, kendisi haksızlık etmiş olmamalıdır.

Yedincisi: Rüşvet almış, para ile onun bunun hakkını satmış, mahvetmişlerden de olmamalıdır.

Sekizincisi: Halk içerisinde zulmü, işkencesi olanlardan olmamalıdır.

Dokuzuncusu: İki sözlü, ikiyüzlü adamlar da milletvekili olamaz.

Onuncusu: Şunun bunun ayıbını arayan, daima iki kişi arasındaki gizli sırları anlamaya çalışan, hiç yoktan tertip türetenler de aday gösterilmemelidir.

Onbirincisi: Milletvekilliği bittikten sonra kendini idare edecek bir işi veya zenginliği olmayanlar da aday gösterilmemeli. Çünkü bu özellikleri olmayan kişiler hükümetin ayıbını örtüp boyun eğmeye mecbur kalırlar.”

Birileri “şan olsun” diye giriyor bana kalırsa bu yarışa. Birileri kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez diye giriyor. Yani bu önce onlardan kurtulmak gerek. Adamların arasında kaşığı belinde dolaşan bir sürü adam da vardır.

Keşke “hemşehricilik” yapmasak, “sahibinin sesi” “vekâlet milletvekilliği” yapmasak. İşi ehline versek. Parti içi çeteleşmelere izin vermesek. Suret-i haktan gözükerek parti saflarına sızmaya çalışan FETÖ’cülere ve benzer kriptolara karşı daha dikkatli olsak. Partililer de, partiye sızmaya çalışan, çeteleşenler hakkında belgeleri ile genel başkanlığa doğrudan ya da dolaylı olarak bir şekilde, bir yolunu bulup endişelerini iletseler ne iyi ederler.

Yoksa bu yolun sonu nereye çıkar bilinmez. Benden söylemesi. Selam ve dua ile.