500 Milyar Dolar’ını kaybeden, egemenliğini de kaybeder!

Hasan Karakaya

Irak’tan söz ediyorum...

Haydar el İbadi’nin “Başbakan” olduğu Irak’tan!.. “Amerikan, İngiliz, Rus, İran tecavüzleri”ne ses çıkarmayıp, “Türk askerleri”ne kafa tutma cür’etinde bulunan Irak’tan!..

Olayı biliyorsunuz...

5 Aralık Cumartesi günü “ajans”lara ve televizyonların “son dakika”larına; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Siirt 3. Komando Tugayı’ndan askerlerin ve “25 tank”ın IŞİD kontrolündeki Musul’un 13 kilometre yakınında bulunan Başika kasabasına gönderildiği haberi düştü.

Gönderilen asker sayısı üzerine, basında farklı kaynaklardan farklı bilgiler yansıdı. BBC, “en az 100” olarak geçti haberi. Anadolu Ajansı’na göre 150, Milliyet’e göre 1200, Hürriyet’e göre ise en son gönderilen 400 askerle birlikte toplam 600 asker gönderilmişti.

Irak Dışişleri Bakanlığı, Türkiye Büyükelçisi’ni çağırdı ve Türkiye’nin askerleri geri çekmesini istedi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Cemalimzasıyla yayımlanan açıklamada, “Türk askerleri Bağdat yönetiminin bilgisi olmadan Irak toprağına girmiştir. Irak, Türk askerlerinin varlığını düşmanca bir davranış olarak görüyor” denildi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu ise, aynı gün; Türk-İş 22. Olağan Genel Kurulu’nda Başika kampının 1 yıldır faaliyette olduğunu, 2 binden fazla Musullu’ya eğitim verildiğini ve izinli olduğunu söyledi ve ekledi: “Bu eğitim faaliyeti Musul Valiliği’nin talebi ve Irak Savunma Bakanlığı’nın koordinasyonuyla başlatılmıştır”.

l Irak’ta eski Musul valisi Etil El Nuceyfi ise, Türk askerinin eğitim amacıyla Musul’a gelmesinin Başbakan Haydar El İbadi ve Parlamento Başkanı Selim El Cuburi’nin haberi doğrultusunda gerçekleştiğini açıkladı...

NE EGEMENLİĞİ?

Ne var ki;

İlk başlarda “rutin” ve “sıradan bir haber” gibi görünen bu olay, daha sonra, o kadar büyütüldü ki; bir anda “dünyanın sorunu” haline getirildi...

ABD, bu “askeri konuşlandırma” için, “Koalisyon aktivitelerinin bir parçası değil” derken, bunca “işgal ve tecavüz”e rağmen kendini hâlâ “devlet”zanneden Irak’ın Başbakanı Haydar El İbadi, asker konuşlandırmaya sert tepki gösterip, dedi ki;

“Türkiye bu adımla Irak’ın egemenliğini ciddi bir şekilde ihlal etti. Türkiye’nin, iyi komşuluk ilişkilerine saygı göstererek derhal Irak topraklarından çekilmesi gerekir.”

Breh!.. Breh!.. Breh!..

Ulan, siz ne zaman “devlet” oldunuz, ne zaman “egemenlik” derdine düştünüz!..

Şu anda “İran’ın işgali” altında olan bir ülke, hangi egemenlikten söz ediyor?

Sizin, “Irak” dediğiniz ülkenin “yolgeçen hanı”ndan ne farkı var?..

Gelen geçmiş, gelen geçmiş!..

Buna rağmen; “bağımsızlık” ve “egemenlik” ha!.. Adama gülerler!..

Ne bağımsızlığı, ne egemenliği?..

Be adam;

“Irak, fiilen 3’e bölünmüşken, sen hangi bağımsızlıktan, hangi egemenlikten söz ediyorsun?..  Ortada devlet yok ki, bağımsız olsun!..”

DAEŞ’TEN KAÇAN KİM?

Hele hele, Irak Parlamentosu Güvenlik Komisyonu Başkanı Hâkim el-Zamili’nin bir demeci var ki; bu sözü duysa, kargalar bile münasip yerleriyle gülerler!..

Demiş ki Hâkim el-Zamili:

“Irak Hava Kuvvetleri’ne bağlı savaş uçakları Türkiye’den gelen işgalci güçleri vurmak üzere harekete geçmek için emir bekliyorlar!”

Gel de gülme!..

Ulan, “Türkiye’den gelen işgalci güçleri”(!) vuracak o uçaklar; “ABD ve İngilizler ülkenizi işgal, kadınlarınıza tecavüz ettiğinde” neredeydi?..

O uçaklar;

“DAEŞ’in teröristleri Şam’dan çıkıp, Musul’a doğru konvoy halinde ilerlerken neredeydi?.. Arkasına bile bakmadan, silahlarını da bırakıp kaçan askerler, Irak askeri değil miydi?”

O uçaklar;

İran gelip, topraklarınıza çöreklendiğinde ve Hükümet’in tepesine “Şia bir Başbakan” oturttuğunda neredeydi?..

Neymiş; uçaklar “işgalle mücadele” için emir bekliyormuş!..

Pöh!.. Pöh!.. Pöh!..

Ulan, o uçaklar ne zaman “işgalci güçleri” vurdu, ne zaman “zafer”kazandı ki, “Türk askeri”ne kafa tutsun?!?..

500 MİLYAR DOLAR NEREDE?

Hem sonra; bir ülkenin “özgürlük” ve “egemenlik”ten söz edebilmesi için, bir “egemenlik sembolü” olan “para”sına da sahip çıkması gerekmez mi?..

Peki, “Türkiye’ye kafa tutma” cür’etinde bulunan Haydar el İbadi adlı İran kuklası; “Irak’ın parası”na sahip çıkabilmiş mi ki; bugün kalkmış“egemenlik”ten söz ediyor?!?..

Herhalde duymuşsunuzdur...

Irak Parlamentosu Hakikat ve Yolsuzluğu Araştırma Komisyonu Sözcüsü Adil Nuri, Anadolu Ajansı’na yaptığı ve 27 Ekim 2015 tarihinde yayınlanan“özel açıklama”sında diyordu ki:

“Irak’ın 500 milyar doları kayıp!”

Nasıl yani?..

Adil Nuri’nin açıklamasına göre;

“Irak’ın Hazinesi’ne 8 yıl içinde 1 trilyon dolar girmiş ancak bunun yarısı ortada yok veya nereye gittiği belli değil!”

Peki, bu 1 trilyon doların yarısı nereye gitmiş olabilir?..

Adil Nuri demiş ki:

“Dünya yolsuzluk tarihine gidip bakalım, hiçbir ülkede bu kadar süre içerisinde 500 milyar doların çalındığı görülmemiştir. 

2006’dan 2014’e kadarki 8 yıllık süre içerisinde, sadece ülkenin petrol gelirlerinden elde edilen para miktarı yaklaşık 822 milyar dolardır. Bunun yanında ABD başta olmak üzere Irak’ın kalkınması için yapılan para yardımı da 250 milyar doların üzerindedir.

Irak’ın hazinesine 8 yıl içerisinde yaklaşık 1 trilyon dolar geldi ancak bunun yarısı ortada yok veya nereye gittiği belli değil... Daha net bir ifade ile, ülkenin parasının yarısı çalınmış vaziyette!..

Toplamda, yaklaşık 600 yetkili hakkında yolsuzluk yaptıkları gerekçesi ile dava açıldı. Bunların içerisinde bakan, bakan yardımcıları, danışmanları, genel müdür ve diğer önemli yetkililer de vardır. Bazı yetkililer hakkında mahkeme kararı kesinleşti ve 130 yıl hapis cezası alanlar bile var.

Yolsuzluğun, daha çok silah alımı sırasında yapıldığını tesbit ettik... Açılan ihalelerde hayalet şirketler kurulmuş ve bu şirketler üzerinden işler yürütülmüş... Soruşturma sırasında sadece şirket ismi mevcut ancak ne bir adres ne de bir sorumlu var... Aynı şekilde, silah alımı yapıldığına dair belgeler elimizde var, ancak alınan askeri malzemeler ve uçakların tamamı kullanılmış veya eski.

Yolsuzluk kaynağı ise; hayalet memurlar... Geçen aya kadar, Irak Savunma Bakanlığı’nda çalışıyor gözüken ve düzenli bir şekilde maaş alan yaklaşık 57 bin kişi ortaya çıktı... Bu insanlar, 2007 yılından beri maaş alıyorlar ama bir gün bile işe gitmemişler!”

Söyleyin Allah aşkına;

Böyle “devlet” mi olur?..

Şu hâle bakın;

“Irak Hazinesi”ne 1 trilyon dolar giriyor ama 500 milyar doları çalınıyor!.. Kimin çaldığı, nasıl çaldığı ve nereye götürdüğü belli değil!..

İşte böyle bir “devlet”(!)e Başbakanlık yapan Haydar el-İbadi ise, kalkmış“egemenlik”ten dem vuruyor!..

Ne egemenliği be adam;

Egemenliği zaten İran’a kaptırmışsın.

Sen “para”yı bul, parayı!..

İRAN, HİÇ KONUŞMASIN!

Olayın, bir de “İran” boyutu var ki; tam kepazelik... Hem de komedi...

“Türkiye’nin Musul’daki Başika kasabasına konuşlanması” üzerine, İran Dışişleri Bakan Yardımcısı Abdullahiyan başta olmak üzere, İranlı yetkililer demişler ki:

“Türkiye’nin Musul’a intikal ettirdiği askeri birlik, her şeyden önce bölge güvenliğini tehlikeye atıyor! Türk Hükümeti’nin hamlesi kaosa yol açacak!.. Türkiye; terörle mücadele etmek istiyorsa Irak Hükümeti ile işbirliği yapmalı ve Bağdat’tan izin almalı!”

Hani derler ya;

“Sever misin,

Sabaha mı bırakırsın?”

İran da öyle!..

Ulan, siz; “Irak’a Başbakan tayin ederken kimden izin aldınız?”

Suriye’ye girerken, ya da Yemen’e giderken, aklınıza hiç “kaos” geldi mi?..

Suriye’de hem “Ruslar”la, hem “Katil Esed”le işbirliği yapıp, hem“Türkmen”lere saldırıyorsunuz, hem de “PKK’nın Suriye kolu PYD’ye destek” verip, Azez’in “PYD’nin kontrolü”ne geçmesi için çalışıyorsunuz!.. Peki, bu konuda, hiç “Türkiye ile işbirliği” yaptınız mı?.. “PYD’ye silah yardımı” yaparken, Ankara’dan izin aldınız mı?..

ABD önünde yaltaklanan siz!..

Rusya önünde takla atan siz!..

PKK ve PYD ile iş tutan siz!..

Söyle be İran, nesin sen?..

“Devlet” mi, “işgal gücü” mü?..

“Türkiye”ye lâf söylemek, senin haddine düşmez!.. Sen, kendinin; “askeri, diplomatik, mezhepsel ve ekonomik işgaller”ine bak!..

Irak’ı işgal eden biz miyiz?..

Suriye’ye çöreklenen biz miyiz?..

Lübnan’ı işgal eden biz miyiz?..

“Yemen’i işgal etme” ve “Suudi Arabistan’a dayanma” plânı yapan biz miyiz?..

Söyle be İran;

“Yayılmacılık” konusunda, “Terör Devleti İsrail”den ne farkınız var?..

Oturun, oturduğunuz yerde!..

Açtırmayın kutuyu!..

 ********************************************************

Ha İsrail, ha İran... Ha DAEŞ, ha PKK!

Irak, Afganistan ve Yemen’i mezhepçi politikalarla karıştıran Kasım Süleymani adlı “komutan görünümlü kasap” eliyle Suriye’yi kan gölüne çeviren İran; bu “yayılmacı ve Müslümanları katledici” politikasıyla, hiç de“Terör Devleti İsrail”i aratmıyor!..

Ha İsrail, ha İran!..

Biliyorsunuz; El Kaide ve Taliban; Afganistan’da “Buda heykelleri”ni, terör örgütü DAEŞ’in militanları da Palmira’daki heykelleri yıktığında, dünya ayağa kalkmış; El Kaide, Taliban ve DAEŞ hakkında “nefret bildirileri”yayınlanmıştı!..

Peki, Diyarbakır’ın Sur ilçesinde, “Osmanlı’nın ilk eseri” olan “500 yıllık Kurşunlu Camii”ni yakan “PKK’lı Sorospu Çocukları”nın, Palmira’yı yok eden DAEŞ’ten farkı ne?.. DAEŞ diyebilir ki; “Ben, inancıma aykırı heykelleri devirdim... PKK ise cami yaktı!.. Bizi aynı kefeye koymayın!”

“İnanç” kim, DAEŞ kim?.. Orası ayrı mesele... Ama, haksız da sayılmazlar!.. DAEŞ “heykel”leri devirdi, “PKK’lı Sorospu Çocukları” ise, “UNESCO listesindeki 500 yıllık cami”yi ateşe verdi!.. Üstelik, “yangını söndürmeye”giden itfaiyeye saldırmışlar, iyi mi?..

“İslâmi hassasiyet”lerinden zerrece kuşku duymadığım Kürt halkı, bu“İslâm ve insanlık düşmanı Sorospu Çocukları”na daha fazla yüz vermemeli, onlarla arasına mesafe koymalıdır!..

Çünkü, bu “köpek”lerin eceli yaklaştı!..

 
yeniakit