28 Şubat"tan günümüze... Askerin değişen tavrı!

Hasan Karakaya

Bu gelişmeyi "hayra" mı yormak lâzım, yoksa "konsept değişikliği"ne mi, bilemiyorum. Kim bilir, belki de; "Normalleşme"ye yormak lâzım. Biliyorsunuz; "28 Şubat süreci ve sonrası"nda, Genelkurmay"la aramız hiç iyi olmadı... Vakit"i ve Akit"i "yok" saymak için ellerinden geleni yaptılar. Ne "brifing"lere davet ettiler, ne de "bilgilendirme toplantıları"na!.. Bırakın "brifing" veya "bilgilendirme toplantıları"na davet etmeyi, "askerle ilgili bir iddia"yı sormak üzere aradığımızda, "telefon"larımıza bile çıkmadılar... "Sorularınızı yazılı gönderin" dediler, "faks"la gönderdik, yine tık yok!.. Açıkçası, "muhatap" almıyorlardı!.. Hadi, "muhatap" alınmaktan vazgeçtik, meğer "kuyumuzu kazıyorlarmış" da, haberimiz yokmuş!.. ASKERİN HEDEFİNDEYDİK! Yıllar sonra öğrendik ki; Org. Şener Eruygur"un Jandarma Genel Komutanlığı döneminde "illegal" olarak kurulan Cumhuriyet Çalışma Grubu"nun, "tam 12"den vurulacak hedef"ine oturtulmuşuz!.. "Gazeteyi dâvâ bombardımanına tutmayı!.. Çalışanlarımızı kaçırmayı!.. Eş ve çocuklarımızı taciz etmeyi!.. Gazetemizin elektriklerini kesmeyi!.. Dağıtım araçlarımıza sabotaj düzenlemeyi!"... Hasılı kelâm; "Bizi bitirmeyi" plânlamışlar!.. Hakkımızda "kumpas"lar kurulduğunu, "sabotaj"a varıncaya kadar "yok etme" plânları yapıldığını elbette bilmiyorduk!.. Ne zaman ki "Ergenekon Operasyonu" başladı, ne zaman ki "iddianame" hazırlandı, işte o zaman öğrendik ki; Akit ve Vakit"e karşı, "legal ve illegal faaliyetler" başlığı altında "andıç"lar hazırlanmış!.. Allah"a şükürler olsun, ufak-tefek "hasar"lar dışında başarıyla atlattık bu süreci ve alnımızın akıyla çıktık!.. Yine yıllar sonra; Nokta dergisinde yayınlanan "Özden Örnek Günlükleri"nden öğrendik ki; Vakit"e açtıkları "312 General Dâvâsı" da, bir "plân" dahilinde, "emir-komuta zinciri" içinde açılmış!.. Hatta; "Dâvâ açan generaller arasında bulunmayan" dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök ile yine dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman arasında "sert tartışmalar" yaşanmış!.. O kadar sert tartışmalar ki, Org. Aytaç Yalman; dâvâ açmayı reddettiği için, Org. Hilmi Özkök"ü, "AK Parti yanlısı" olmakla bile suçlamış!.. Daha nice "badire"ler atlattık, nice "kumpas"lardan kurtulduk... "Dâvâ bombardımanı" kapsamında açılan "binlerce dâvâ"ya maruz kaldık. BAŞBUĞ VE KOŞANER DÖNEMİ Bu durum, Org. İlker Başbuğ"un Genelkurmay Başkanlığı döneminde de devam etti. Artık biliyorduk ki; ellerine fırsat geçse, bizi "bir kaşık suda boğacak"lar!.. "Bilgi"ler, "belge"ler, "fişleme"ler ve "andıç"lar ortalığa dökülünce, "tezgâhlanan oyunları" görmeye başlamıştık ki; Org. İlker Başbuğ da gitti, yerine Org. Işık Koşaner geldi. Ne yalan söyleyelim; Org. Işık Koşaner"in Genelkurmay Başkanlığı döneminde, bir nebze de olsa rahat nefes aldık ve artık "muhatap alınmaya" başlandık. Herhangi bir "telefon" açtığımızda veya bir "soru" yönelttiğimizde, anında muhatap bulabiliyor, sorularımıza cevaplar alabiliyorduk. O kadar ki; Herhangi bir yazı veya haber yayınlandığında, eğer "teknik hata" veya "eksiklik" varsa, Genelkurmay"dan bir "tuğgeneral" telefon edip, "olayın aslını" anlatıyor, çok "kibar" bir üslûpla; "Durum bu... Yine de siz bilirsiniz" diyordu!.. Yani, "höt-möt" yoktu!.. Hele hele; "Mâbâdına süngü takıp, cephe cephe dolaştırırım!" demek hiç yoktu!.. "Yağlı kazığa oturtup, Kızılay Meydanı"nda sergilemek" ise, zaten tarihe karışmıştı!.. Uzun lâfın kısası; "Normalleşme" başlamıştı!.. En azından "diyalog" kurabiliyor, "medenî insanlar" gibi, karşılıklı konuşabiliyorduk!.. ORG. ÖZEL VE ŞEFFAFLIK! Derken, o "malûm istifa" olayı yaşandı... Org. Işık Koşaner ve 3 Kuvvet Komutanı "istifa" etti, yerine Org. Necdet Özel Genelkurmay Başkanı oldu. Peki, ne değişti?.. En azından; O günlerde, "Hac" için "Kâbe"de bulunan dönemin Başbakanı merhum Necmettin Erbakan"a, 17 Nisan 1997 tarihinde Artvin"de düzenlediği bir basın toplantısında; "Adam olan, gidip o krala misafir olmaz. Kusura bakmayın... Adam olan; devletin bilmem nesini kiralayıp, o krala misafir götürmez!.. Ben bunu kabul etmiyorum. Başbakan değil, bilmem ne bakanı olursan ol!" diyen Osman Özbek gibi "ağzı bozuk" generaller ve onu savunmak için; "Boşalma hakkını kullanmış!" diyen komutanlar yerine, "yaptığı" veya "yapmadığı" bir işi "savunmak" için, "demokratik yöntem"lerle "cevap hakkı"nı kullanan "komutanlar" geldi. İşte benim, yazımın başında "hayra" mı yormalı, yoksa "değişen konsepte" mi, dediğim olay bu!.. Efendim, olay şu: Malûm; 22 Ağustos tarihli Akit"in manşetinde, Ankara Temsilcimiz Yener Dönmez imzalı, "karargâhta çok gizli zirve" başlıklı bir haber yayınladık!.. Haberde özetle deniliyordu ki; "Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Hayri Kıvrıkoğlu"nun talimatıyla, Balyoz sanıklarını kurtarmak için Genelkurmay Adlî Müşavirliği"nde çok gizli bir toplantı gerçekleştirildi... Toplantıya şunlar, şunlar katıldı." Yener Dönmez"in haberi "doğru"ydu!.. Çünkü, Genelkurmay da, haberin çıktığı gün yaptığı açıklamada; "Böyle bir toplantının yapıldığını" doğruluyor ama amacın "Balyoz sanıklarını kurtarmak" olmadığını açıklıyordu. Güya, Hükümet"e sunulmak üzere, bir "kanun taslağı" üzerinde çalışmışlar!.. Pek "inandırıcı" bir açıklama değildi ama, yine de bir "açıklama ihtiyacı" hissedilmesi, olumlu bir gelişmeydi!.. En azından; Asker, iddiaların üzerine "şal örtmeye" değil, "şeffaf olmaya" çalışıyordu... Üstelik, Org. Necdet Özel, onun-bunun üzerine atmadan; "Benim bilgim dahilinde" diyordu!.. Zaten, hep demiyor muyduk; "Bütün bu işler Genelkurmay Başkanı"nın bilgisi dışında yapılamaz!.. Asker bünyesinde sinek uçsa, Genelkurmay Başkanı"nın haberi olur!.. Andıç"lardan da haberi olur, Darbe Plânları"ndan da, Islak İmza"lardan da!" Ki, Albay Dursun Çiçek itiraf etmişti; "İnternet Andıcı doğrudur... Ben bu işi sıralı komutanlarımın bilgisi ve izni dahilinde yaptım!" Böylece; Org. İlker Başbuğ"un da, "internet andıcı"ndan haberi olduğunu ifade ediyordu ama Başbuğ"da tık yoktu. Oysa, yeni Genelkurmay Başkanımız Necdet Özel, gizli-kapaklı işler çevirmek yerine, işte açıkça ifade ediyordu: "Karargâhtaki toplantı bilgim dahilinde yapılmıştır!" Dedim ya; En azından "şeffaflık" geldi!.. Hem de, ne şeffaflık!.. KIVRIKOĞLU İMZALI FAKS Düşenebiliyor musunuz; Son 10 yıldır, bırakın "muhatap" alınmayı, "ilk fırsatta yok edilmesi gereken bir hedef" olarak görülen bu gazeteye, "ilk" defa, Kara Kuvvetleri Komutanı açıklama gönderiyor. Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Hayri Kıvrıkoğlu, önceki gün saat 11.47"de çektiği "faks"ta; "Karargâhta Gizli Zirve" haberine açıklık getirip, diyor ki; "Kara Kuvvetleri Komutanı olarak; Genelkurmay Başkanlığı ve diğer Kuvvet Komutanlıkları personeline, toplantı düzenlenmesi konusunda hukuken emir verme yetkim bulunmamaktadır. Fiilen de, tarafımdan böyle bir emir verilmemiştir. Ayrıca, haber konusu yapılan çalışmaya katılmadığım gibi, başkanlık da etmedim." Dikkat ederseniz; Sayın Hayri Kıvrıkoğlu, "Böyle bir toplantı yapılmadı" demiyor. "Ben emir vermedim!.. Toplantıya katılmadığım gibi, başkanlık da etmedim" diyor. Biz de aksini iddia etmiyoruz. Biz, haberimizde; "Kıvrıkoğlu da katıldı" demedik ki!.. Sadece "talimat verdi" dedik!.. Şimdi öğreniyoruz ki; "Talimat da vermemiş!" Ama, o toplantı "yapılmış!.." Burada önemli olan, "o toplantının yapılmış olması"dır!.. Kimin "emir" verdiği elbette önemlidir ama, yine de "teknik bir ayrıntı"dır!.. Asıl önemli olan; Bir Kara Kuvvetleri Komutanı"nın kendisiyle ilgili bir haber konusunda "hassasiyet" gösterip, "açıklama" göndermesidir!.. İşte bu, Türkiye"nin "normalleşme"ye başladığının bir göstergesidir. Sayın Kıvrıkoğlu"na, bu "hassasiyet"inden dolayı "teşekkür" ediyor ve Genelkurmay"ın, her zaman böyle "şeffaf" olmasını istiyor ve bekliyoruz. Öyle ya; Hiçbir iş "gizli" kalmıyor artık!.. İşte, daha önceki Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner"in "acı itirafları" da çarşaf çarşaf döküldü ortalığa!.. Kötü mü oldu?.. Elbette iyi oldu... Hiç olmazsa, "askerin zaafları"nı ve 30 yıldır "terörle mücadele"yi niçin kazanamadığımızı öğrendik!.. Uzun lâfın kısası; Teşekkürler sayın Hayri Kıvrıkoğlu... "Normalleşme"ye hoş geldiniz!.. Umarımız böyle devam eder. ================
BU DA SIVIL ORUÇ!
Ramazan bitti, bitiyor... İşte bugün, Kadir Gecesi... Yani, "bin aydan hayırlı" bir gece... Öncelikle, bu mübarek gecenin hepimiz için "gerçek kurtuluş"a erenlerden olmamıza vesile olmasını diliyorum... "Rahmet" dedik, "mağfiret" dedik, inşallah "kurtuluş"a erer ve inşallah Cenab-ı Allah"ın cennetine kavuşuruz... Evet; Ramazan bitti, bitiyor... Artık son günlerdeyiz... Ne yalan söyleyeyim, bugüne kadar "BDP"liler Ramazan"da ne yapacak?" diye merakla bekledim. Niye bekledim?.. Çünkü efendim; "Kadınlı-erkekli sivil Cuma namazı" kılan BDP"liler acaba Ramazan"da ne yapacak, acaba nasıl bir "sivil oruç" tutacaklar, merak ettim. Ama, "oruç"a hepten karşı olmalılar ki; "sivil"ini icat edemediler!.. Eğer "sivil oruç" tutsalardı, herhalde "çadır"lara girerler, "fosur fosur sigara"yla birlikte, "bira"larını içerlerdi!.. Bengi Yıldız öyle yapmış ya... "Oruç tutmadığı" bilinmesin diye, kalkıp Bodrum"a kaçmış!.. Bodrum plajlarında "Sivil Ramazan" yaşamış!.. Kendisi "kokteyl"i sever ya; Diyarbakır"da "molotofkokteyli" Bodrum"da "içki kokteyli!"... Eh, yanında da çıplak bir bayan!.. Düşündüm de; "karısını aldatan, hiç Kürtleri aldatmaz mı?" "Sivil Cuma"dan sonra, "sivil oruç" da böyle bir şey olsa gerek!..
 
akit