19 Mayıs ve dahası

Merve Kavakçı

Totaliter zihniyetlerin ortak paydaları onları sadece mizaçları itibariyle değil görünürlükte de benzer kılar. Evet, bu rejimler halkın hakimiyetini kâle almazlar mesela. Ya serbest seçim hakkını topyekün yok sayarlar veya seçim sonuçlarını kâle almaz çeşitli yöntemlerle sistemin altını dinamitler. Darbe vesaire turu müdahalelerde gördüğümüz gibi. Yine bu grup içerisindeki sistemlerde istisnasız polis devlet anlayışı hakimdir. Çünkü devletin bekası her şeyin önünde ve üzerinde addedilir.

Devleti halkından koruyacak birileri var olmalıdır. İkincisini ezmek ve gerekirse yok etmek anlamına gelecek olsa da birincisi korunup kollanmalıdır. Bunun için de birincinin gözü kulağı olmak, nerede, kim, ne yapıyor her an bilmek gerekir. Enformasyon toplamak gerekir. Fişleme sıkça başvurulan bir yöntemdir.

Ayrıca işler her zaman istenilen şekilde gitmeyebilir. O zaman da müdahil olmak gerekebilir. Birileri asayişi sağlamak yerine kaosu da çıkaranların tâ kendileri olurlar bu durumda. Totaliter rejimler de kuvvetler ayrılığı esası da eksik kalmıştır. Yargı ile yürütme kol kola olabilir mesela. Belli bir ideolojinin temsilcileri hem resmi anlamda o ideolojiyi savunup hem de hakim ve savcı statüsünde adalet dağıttıklarını söyleyebilirler mesela. Kimse de gıkını çıkaramaz. Çünkü bedeli ağır olur.

Yukarıda bahsettiğimiz tiranik rejimlerin bir de sahaya iz düşümleri günlük hayata yansımış benzerlikleri de vardı. Mesela bu zihniyetteki ülkelere seyahat ettiğinizde ilk dikkatinizi çeken özelliklerden biri her yerin birtakım heykellerle bezenmiş olmasıdır. Ne var bunda her yerde heykel vardır, demeyiniz, çünkü benim işaret ettiğim heykelin varlığından çok çeşitliliğidir. Adeta bir heykel obezitesi vardır yani bir veya birden çok figürün her yerde heykelleri dikilmiştir. Gidiniz Kuzey Kore"ye görünüz mesela. Soğuk savaş dönemi Sovyetleri veya Çin hemen takip edecek örneklerdir ayrıca.

Yine ortak payda heykelin iki boyutlu veya ilkel versiyonu diyelim, resmi ihtiva eder. Her yerde boy boy resimler, olur olmadık, alakalı veya alakasız "ama" her yerde resim savurganlığı vardır. Yine bakınız, Kuzey Kore, SSCB, Çin örneklerine. Bunun altında yatan tapınma duygusuna ise hiç girmeyeceğim...

E bir de ne vardır, merasim otoritesi mevcuttur, adı geçen ortak paydada. Zihniyetin ruh yansımalarına da bu törenlerde rastlanır. Nasıl ki bir insanın nasıl biri olduğunun kodları bazı davranışlarına sinmiştir, ille de ağzını açıp iki laf etmesini beklemeye gerek yoktur, onun gibi, rejimlerin de zihniyetlerinin uzantıları günlük hayat içinde mevcuttur. İlle de o ülkenin siyaseti üzerine okuma yapmak gerekmez. Gözünüz bağlı inseniz, ortamın bazı özelliklerine bakarak kısa sürede fikir sahibi olmanız mümkündür.

Yukarıdaki özelliklerde bir sistemi ayakta tutmak için zorlayıcı birtakım uygulamalara imza atmak, halkı her an teyakkuzda tutacak bir huzursuzluğa sevk etmek işten bile değildir. Bunu başarabilmek için de militarist bir hava pompalanması zorunludur sistemce. Her yer rap rap"dir yani. Sokaklar değil sadece, zihinler de öyledir, işin ilginç tarafı. Herkes aynı yürümeli, giyinmeli, konuşmalı ve de düşünmelidir. Bu tektipleştiriciliğin resmi törenler vasıtasıyla atmosfere pompalanması da sistemin kendini defaatle yeniden üretmesine ve pekiştirmesine zemin sağlar. Bunun için merasim otoritesi önemlidir, totaliter zihniyette. Bakınız, Kuzey Kore örneği. Her halde, en yerinde örnektir, birkaç hafta önceki yaş törenini ve Koreli kadınların ağlayışlarını hatırlarsanız...

Bizde ulusal bayramlarda çocukların, gençlerin "hizalandırılması" da benzer bir izlenime sebebiyet veriyor. Peki, Türkiye rejimi totaliter mi... Polis devleti mi... Darbeci mi... Kuvvetler ayrılığı yok mu... O zaman bu hizaya çekme niye?

yeniakit