17 Aralık Sonrası Şaşıranlar ve Şaşırtanlar...!

Nureddin Şirin

17 Aralık süreciyle birlikte, bu süreçte siyonist-neocon darbecilerin karşısında durarak, "öncelikli görev ve sorumluluğumuz bu haince darbenin etkisizleştirilmesi yönünde adım atmaktır" deyip ...bu minval üzere söylem ve tavırlarımızı ortaya koyduğumuzda, bazı kardeşlerimiz ve dostlarımız sitemle "bizi şaşırttınız" diyorlar...

Bizim açımızdan değişmeyen bir stratejimiz var; her gelişmeyi bu strateji ekseninde değerlendiririz; "emperyalizm ve siyonizmin müdahil olduğu yerlerde onların komplo, tuzak ve saldırılarının karşısında dururuz."

Bu stratejimiz 40 yıldır değişmedi, hiç bir zaman da değişmez. Zira bu stratejinin kaynağı akidemizdir, mektebimizdir ve İslam ümmetinin özgür geleceğini hedefleyen İslam inkılabı ve direniş mihveridir...

17 Aralık süreciyle birlikte, bu darbe girişiminin arkasında emperyalist ve siyonistlerin bulunduğu, buradan hareketle bu haince-şeytanca komplolar karşısında dik durup güçlü ve etkili bir savunma hattı oluşturmamız gerekliliği kendi teşhisimiz olduğu gibi, bir teklif-i şeri olarak önümüzde durdu...

Söylemlerimizi de, tavrımızı da, yayınlarımız ve programlarımızı da bu minval üzere belirledik ve sürdürdük. Zira, bunu tarihi bir sorumluluk ve vaziife addettik, "ümmet-vahdet-mukavemet" misyonu bu duruşu gerektiriyordu...

Zira bu haince ve alçakça komploların hedefinde hem ümmet, hem vahdet ve hem de mukavemet vardı. İslam ümmetinin kazanımları hedefleniyor, müslümanlar arasında ayrılık ve mezhep çatışmaları körükleniyor, mezhepçilik fitnesi ateşleniyor, emperyalizm ve siyonizme karşı karşı direniş hattında yer alan müslümanlar birey, kurum ve hareket olarak hedefleniyordu...

Bu komplonun dışarıdaki şefleri bu yönde açıklamaları ve yayınladıkları bildirilerle kendi yerlerini ve amaçlarıını ortaya koyduğu gibi, içimizdeki uzantıları da, siyonist rejimin çıkarları adına hareket ettiklerini gizlemiyorlardı...

Hiç çekinmeden "asıl sorun İsrail ile yaşanan gerginlik" dediler. Türkiye'nin ABD ve siyonist rejim ile ilişkilerinin zedelenmemesi gerektiğinin altını çizdiler. Türkiye'nin yönünü Batı'dan çevirmemesi, İslam ülkelerine yaklaşmaması, bölge komşu ülkelerle ilişkilerini geliştirmemesi gerektiğini vurguladılar...

Bu süreçte asıl tehdit ve tehlike adı alıtnda yeni örgüt kurgulamalarına girdiler; bunun için birlerce kişinin telefonlarını dinleyip yakın takibe aldılar. Örgüt şemaları çizdiler, bağlantılar kurmaya, casusluk suçlamaları üretmeye çalıştılar. Gazete ve televizyonlarda sürekli bu konu üzerinde yayın yaptılar, hedef gösterdiler...

Ayrıca bugünden geriye doğru gittiğimizde bazı hukuk dışı uygulamaların, bazı gözaltı ve tutuklamaların, bazı yıpratma kampanyaları ve kumpasların kimlerin kontrolünde ve hangi yapıların denetiminde gerçekleştiği de ortaya çıktı.

Bütün bunlar olup biterken, gözlerini emperyalist ve siyonist odakların üzerinden hiç bir zaman ayırmaması gereken bazı kardeş ve dostlarımız nedense tüm bu gerçeklikleri ve gelişmeleri gözardı ederek, küçümseyerek ve önemsizleştirerek, dikkatleri başka yöne çekmeye, başka hedefler üzerinde durmaya çalıştılar...

İnkılabi olmak, velayete tabi olmakla kendilerini tanımlayan bazı kardeşler de, burada inkılabiliğe ve velayete nasıl haince bir tuzak kurulduğunu ciddiye almadılar, gereksiz ve yersiz polemiklerle, savundukları değerlere ölümcül bir saldırı düzenleyenlerin ekmeğine yağ süren söylemleri sürdürdüler...

Ama gel gör ki, yine birilerini şaşırtan biz olduk...!

Varsın öyle olsun, kusur bizde olsun, suç bizde olsun.. Her ne kusurumuz ve suçumuz varsa, "estağfirullahi rabbi ve etubu ileyh"

"Ben olaylara hizbimin, partimin gözüyle bakarım, ben olaylara mezhebimin, grubumun gözüyle bakarım" diyenler, siz hiç şaşırtmadınız mı?

Parti, grup, mezhep asabiyetini ümmetin genel maslahatları önüne çıkartanlar, siz hiç şaşırtmadınız mı?

Hakkınızda dosyalar hazırlayanları, özel raporlar yazdıranları, inançlarınızı, içtihatlarınızı, mektebinizi "törörist"likle tanımlayanları, sizleri fişleyip "iç tehdit" "en büyük tehlike" olarak yaftalayanları görüp de onların kulvarına düşmekle, onların argümanlarını kullanıp silahlarını ateşlemekle hiç şaşırtmadınız mı?

Peki ne elde ettiniz?

Eğer yaptıklarınızda bir şeyler elde ettiyseniz, buyurun bunun keyfini, sevinciini yaşayın...!

Ama yanılttığınız, yanlış yerlere ve adreslere yönelttiğiniz, yaralayıcı ve kırıcı söylem ve tavırlarla tedavi olunacak yaraları daha da kanattırdığınız insanların vebalini taşıyabiilecek misiniz?

Belli değerlerin, belli şiarların ve belli kimliklerin üzerinde oluşturduğunuz yanlış intiba ve yargıların İslami camia içinde ne denli ağır sorunlara ve yarıklara yol açtğını görecek misiniz?

Allah Tebareke ve Teala bizleri basiretsiz bırakmasın. Allah bizleri düşmanlarımızın oyun ve tuzakları karşısında gafil duruma düşürmesin. Allah Tebareke ve Teala bizleri düşmanların ekmeğine yağ sürenlerden eylemesin...

Alllah Tebareke ve Teala bizleri nefsi emmarenin, kibir, hodbinlik ve ihtirasın bataklıklarından çıkarsın....

https://www.facebook.com/nureddin.sirin.kudustv