Yine Celal Bayar... Bîtaraf olan, bertaraf olur!

Hayatta en “gıcık” olduğum şey; “gerçeklerin bir kısmının anlatılıp, bir kısmının gizlenmesi” ve dolayısıyla, insanlarda;olay ya da kişi hakkında “yanlış bir algı” oluşmasına sebep olunmasıdır!..

Bunun en son örneği; “Validebağ Korusu”ndaki “tamamen beton” olan ve şu anda sosyetenin “otopark” olarak kullandığı alana “cami” yapılmak istenmesine karşı çıkan  “mobil provokatörler”in toplumda “yanlış bir algı” oluşturmaya çalışmasıdır!..

Diyorlar ki;

“Üsküdar Belediyesi Validebağ Korusu’ndaki ağaçları keserek, oraya inşaat yapmak istiyor!”

Lütfen dikkat;

“İnşaat” diyorlar!..

“İnşaat” denilince, insanların aklına ne gelir?.. Zannederler ki, oraya “toplu konut inşaatı”yapılacak!.. Ya da, oraya; “AVM” yani “Alış Veriş Merkezi” dikilecek!..

Oysa; Validebağ Korusu’ndaki “tamamen beton” olan ve şu anda sosyetenin otomobillerini parkettiği bir “otopark” olarak kullanılan ağaçsız alana yapılmak istenen, “cami”dir!.. Yani, ne“toplu konut”tur, ne de “AVM”dir!..

“İnşaat” diyerek, “gerçeğin bir kısmını gizliyorlar” ve toplumda “yanlış bir algı” oluşmasına yol açıyorlar.

Nitekim, bu “algı” neticesinde, “tepki” göstermek için “inşaat alanı”na giden vatandaşlar;“Bizi aldatmışlar” deyip, ekliyorlar: “İnşaat dedikleri, meğer cami inşaatıymış... İnşa edilecek cami de, korunun dışına ve bir tek ağaç bulunmayan alana yapılacakmış!”

ULUSALCILAR VE AMERİKANCILAR!

Herkesin “inşaat alanı”na gelip, gerçeği yerinde görmesi elbette mümkün değil!..

Ya “ulusalcı gazeteler”in, ya da “yerli Amerikan televizyonları”nın haberlerine göre hareket ediyorlar!..

Meselâ, Cumhuriyet gazetesi!..

Meselâ Fox Televizyonu!..

Her ikisi de, Validebağ’dan “ikinci bir Gezi” çıkarma çabasında!..

Haberlerinde diyorlar ki;

“Validebağ Korusu’nun yanındaki parka yapılmak istenen inşaata!!!”

İyi de, ne inşaatı bu?..

İnşaatın “cami inşaatı” olduğunu “özellikle gözden kaçırıyorlar” ki; “nüfusunun yüzde 99’u Müslüman” bir ülkede, “tükürük yağmuru”na maruz kalmasınlar!..

“İnşaat” ifadesini özellikle vurgulayan ama, onun “cami inşaatı” olduğunu gizleyen Fox Televizyonu, “Amerikalı Yahudiler’in kontrolünde olduğunu” cümle aleme gösterircesine“algı operasyonu” yürütüyor!..

Tabiî, “Paralel’in kontrolündeki Cumhuriyet gazetesi” de, “Fox’un yazılı versiyonu” olarak“Hizmet”(!) vermekten geri kalmıyor!..

Bunların “ağaç-mağaç” diye bir derdi yok!.. Sırf “Müslüman”ları çağrıştırdığı için “yeşil”i de hiç sevmezler!.. Bunların tek derdi; oraya “cami” yapılmasın, “ezan” sesi duyulmasın!..

Zaten, bu niyetlerini de, “Gezi kalkışması” esnasında çok açık deklâre etmişlerdi: “Mesele üç-beş ağaç meselesi değil; sen hâlâ anlamadın mı arkadaş!”

Anladık... Anladık!..

Hem de,  çok iyi anladık!..

Bu “provokasyon”un perde arkasında da “cami ve ezan düşmanlığı” olduğunu anlamamak için, “aptal” olmak gerekir!..

SENİN AİDİYETİN NE?

Yazının başında da, dedim ya;

“En gıcık olduğum şey, gerçeğin bir kısmının gizlenmesidir!”

Oysa; “gerçek” bütün çıplaklığı ile ortaya konulmalı ve “olayın ne olduğu” herkes tarafından bilinmelidir!..

Sadece “olay” değil; “görüş”ler, “fikir”ler, “kişilik”ler ve “aidiyet”ler de net olarak ortaya konulmalıdır ki; insanlar ona göre karar versinler!..

Bilmem, hatırlar mısınız;

Geçmişte bir “bürokrat”la ilgili bir şeyler yazmış ve “Sen necisin?” diye sormuştum.

O bürokrat, bana bir “açıklama” göndermiş ve demişti ki;

“Benim hangi sosyal katmanlardan geldiğim, herkesçe biliniyor!”

İyi de, “sosyal katman”ın adı ne?

“Solcu” musun, “Sosyal Demokrat” mısın, “Marksist” misin, “Komünist” misin, “Ülkücü”müsün, yoksa “Milli Görüşçü” müsün?..

Hangi “sosyal katman”dansın arkadaş?

Niye açıkça söylemiyorsun?..

Belli ki, “denge hesapları” yapıyorsun!.. Net ve açık söylemiyorsun ki, “diğerleri”ni karşına almayasın, onlarla da “al gülüm-ver gülüm” ilişkilerin devam etsin!..

“Net” olacaksın arkadaş!..

“Ne” isen, hangi “ideoloji”ye sahipsen, hangi gruba aitsen, bunu açıkça söyleyeceksin ki, insanlar seni tanısın!..

“Bir o yana, bir bu yana” diyerek, herkese “mavi boncuk” dağıtırsan, “sahipsiz” kalırsın!..

Tıpkı, o bürokrat gibi!..

“Herkesten” göründü ama;

“Hiç kimse”den destek alamadı!..

REKTÖR’ÜN AÇIKLAMASI

Mevzu ile doğrudan ilgisi yok ama; bu örneklerden hareketle, sözü, yeniden “Manisa Celal Bayar Üniversitesi’ndeki rektörlük seçimleri”ne getirmek istiyorum...

Dünkü yazımda;

“11 rektör adayı” ile ilgili bir “fotoğraf” ortaya koymuş, hangi adayın; hangi görüşlere sahip olduğunu, kimler tarafından desteklendiğini göstermeye çalışmıştım... Malûm; mümkün olduğu kadar “objektif” olmaya, “montajsız bir fotoğraf” çekmeye gayret etmiştim... Ama, yine de biliyordum ki, herkesi memnun etmem mümkün değil... Bazı “itiraz”lar geleceğini tahmin ediyordum.

Nitekim, geldi...

Hakkında yazılanlar için ilk itiraz eden mevcut Rektör Prof. Dr. Mehmet Pakdemirli oldu...

Onun, için; “Paralel’in adayı olduğu söyleniyor” diye yazmıştım ya, dün gönderdiği açıklamada demiş ki;

“Herhangi bir görüşün veya yapının rektör adayı değilim... Bütün üniversitenin rektör adayıyım... Üniversitemize 4 yıl boyunca 280 değil, sadece 149 öğretim üyesi alınmıştır... İki kız kardeşim vardır ve hiçbirisi Sağlık Bakanlığı’nda çalışmamıştır... Hükümetin adayı olduğumu kesinlikle söylemedim... Kimsenin hizmetinde bulunmadım... Cumhurbaşkanımız ve YÖK haricinde kimseden talimat almadım!”

Yazının başında dedim ya;

Beni en çok “gıcık” eden, “her tarafa çekilebilecek” bu tür açıklamalardır!.. Rektör Bey;“Herhangi bir görüşün veya yapının adayı değil, bütün üniversitenin rektör adayıyım”diyor.

Ne yani, sizin bir “görüş”ünüz, bir “mensubiyet”iniz yok mu?..

Madem öyle, açıkça; “Paralel Yapı’nın adayı değilim, Fetullah Gülen’le de hiçbir bağım, bağlantım yoktur” desenize!..

Demiyor!..

Niye?.. Çünkü, “Paralelci”lerden, “Ulusalcı”lardan, ya da “Solcu”lardan gelebilecek oyların hesabını yapıyor!..

Oysa, insan “açık” olmalı ve “mensubiyet”ini açıkça belli etmeli değil mi?..

2 ADAYDAN AÇIKLAMA

Mesela, adaylardan Prof. Dr. Naci Kemal Kuşçu, kendisi hakkındaki “İtikadî mânâda ciddi sorunları var” şeklindeki iddialara itiraz ediyor ve diyor ki; “Çocukluğumdan beri oruç tuttuğumu, uygun oldukça da Cuma namazlarına gittiğimi yakın çevremdeki öğretim üyeleri bilir.”

Adaylardan Prof. Dr. Nurettin Lüleci ise; hiçbir zaman “AK Parti Genel Merkezi tarafından desteklendiğini” ve “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ameliyatında bulunduğunu”söylemediğini, basın açıklamalarında da “Paralel Yapı” ile ilgili söylemleri dillendiren tek adayın kendisi olduğunu söylüyor ve ekliyor:

“Yaklaşık 200 kadar farklı TV kanalında doktor kimliğim ile konuk olarak yer aldım... Bunlar internet kayıtlarında mevcuttur. Yaklaşık 5 yıl öncesine kadar sanırım 4 defa STV veya benzeri kanallara doktor olarak konuk oldum... Program yapmadım.

İmam-Hatip mezunuyum... 28 Şubat’ta Refah-Yol Hükümeti’nin Çalışma Bakanı rahmetli Necati Çelik beyin danışmanlığına uygun görülmemden dolayı akademik hayatım sonlandırıldı. Ancak idari mahkemece göreve iade edildim. Doçentliğimi almama rağmen 4 yıl kadrom verilmediği için akademik hayatıma İstanbul’da devam ettim. Ve Maltepe Üniversitesi’nden Profesörlüğümü aldım. Dışarıdan aday değilim. CBÜ Tıp Fakültesi kurucularındanım. 10 yıl bu üniversitede görev yaptım.”

PROF. GÜLMEZ ÇEKİLDİ

Bu vesileyle, “Celal Bayar’daki son gelişme”yi de aktarayım...

Prof. Dr. Nurettin Gülmez; dünkü yazımdan bir-iki gün önce, “adaylıktan çekildiğini”açıklamış...

Çekilirken de demiş ki;

“Başarılı olacağımıza inancım tamdı... Fakat, son dönemde farklı ve beklenmedik gelişmeler oldu... Bunun üzerine, arkadaşlarla yaptığımız istişareler sonunda, rektör adaylığından çekilmeme karar verildi... Ben de bu karara saygılıyım... Sadece oyumu kullanacağım!”

Bu açıklamayı da yayınladıktan sonra, “Celal Bayar Üniversitesi” konusuna, şimdilik ara veriyorum...

Son olarak şunu söyleyeyim:

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sık sık vurguladığı gibi; “Bîtaraf olan, bertaraf olur!”

Her aidiyet, açıkça ortaya konulmalı, net olunmalı ve “denge hesapları” güdülerek yola çıkılmamalıdır!...

“Herkesin adamı” olan, “hiç kimsenin adamı olamaz!”

Bilmem anlatabildim mi?..

 ****************************************************************

“Paralel Yapı”dan sonra, “Paralel PKK” mı?..

Çevre ve Ormancılık Bakanı Veysel Eroğlu, dün demiş ki: “Paralel Yapı engellenmeseydi, Türkiye’nin başına çok ağ örerdi!”

Gerçekten öyle... İnsanın, neredeyse; “İyi ki 17-25 Aralık kirli operasyonu oldu” diyesi geliyor!.. O kirli operasyonlar olmasaydı, bu “yapı”nın ne olduğunu hiç kimse anlayamaz ve Türkiye “kaos”tan kaosa sürüklenirdi... Bereket ki, başaramadılar... “Kirli operasyon”ları da engellendi, “seçimlerdeki kirli ittifakları” da!.. Malûm, “HSYK seçimleri”nde de hüsrana uğradılar!.. Ama, hâlâ “yeni tuzak, fitne ve nifaklar” peşindeler!.. Türkiye, son bir yıldır“Paralel Örgüt” ile uğraşırken, şimdi de “Paralel PKK” gibi bir oluşumla karşı karşıyayız!..

Öyle bir “PKK yapılanması” ki;

“karar verici” kimdir, belli değil!..

Örgütü Abdullah Öcalan mı yönetiyor, Murat Karayılan ya da Cemil Bayık mı?.. Selahattin Demirtaş mı yönetiyor, PYD’nin başındaki Salih Müslim mi?.. Yoksa, “onların da üstündeki irade” mi?..

Baksanıza... Çözüm Süreci, belki de son aşamasına gelmişken, “Kobani’deki Kürtlere sahip çıkılmıyor” bahanesiyle, Türkiye’yi yangın yerine çevirdiler!.. Peki, sahip çıkılmasını istedikleri Kürtler, zaten Türkiye’ye sığınmadı mı?.. Baştacı yaptıkları PYD, daha geçen yıl “Haseki’deki Kürtleri Türkiye’ye süren” örgüt değil mi?..

Anlaşılan o ki; “Paralel Örgüt”ten sonra, bir süre de “Paralel PKK” ile uğraşmak zorunda kalacağız!..

Çünkü, her ikisi de; Türkiye’nin başını ağrıtıyor!..

yeniakit

Bu yazı toplam 554 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar