Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Yeni PDY ve Türbülans

Cumhurbaşkanı Erdoğan “Pelikancılar” diye bilinen grubun karargahını ziyaret edip orada bir buçuk saat kaldığında şaşırmıştım.

Grubun adı, en etkin biçimde Davutoğlu’nun tasfiyesinde gündeme gelmiş, o zamandan bu yana da liderlik adına racon kesme eylemlerinde rol oynadığı konuşulmuştu. Erdoğan’ın ziyareti kaçınılmaz olarak Davutoğlu’na karşı yürütülen Pelikan operasyonu ile irtibatlandırılacaktı. Şaşırmıştım, demek sayın Erdoğan böyle algılanmasında bir beis görmüyordu. 

Erdoğan’ın ziyareti Davutoğlu’nun yeni parti oluşumu sürecine denk geldiği için Ak Parti çevrelerinde yadırganmamış olabilirdi. 

Ama diyelim Erdoğan’a yıllarca konuşma metinlerini yazacak kadar yakın olan Aydın Ünal, bu yapıyı “partiyi zehirleyen sinsi örgüt” diye tanımlamış, “Eğer durdurulmazlarsa, partiyi tüketinceye kadar asla durmayacaklar.” demişti.

Davutoğlu partiden ayrıldı. Ama partide “Pelikan eksenli türbülans” devam ediyor.

Hani bir PDY vardı ya… Paralel Devlet Yapılanması.

 

Ak Parti iktidarı “PDY”ye uyanıncaya kadar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın referandum sonrasında söylediği gibi atı alan Üsküdar’ı geçmişti.

Devletin her kurumunda bir “İmam” vardı. Hani o zamanların “Cemaat imamı.”

Biliyoruz ki o “İmamlar” oralara iktidarın bilgisi – iradesi dışında gelmemişlerdi. Mesela, “Bunların bu kadar yoğunlaşmaları yanlış olmaz mı?” itirazlarına karşılık “Alnı secdeye gelen adamlar” denilerek Yargı’daki örgütlenmeleri meşrulaştırılmıştı.

Birlikte yargı operasyonu yapmak için böyle “gözü kara” sözüm ona hakim ve savcılara ihtiyaç duyulmuştu. Aynı şekilde Emniyet’in stratejik noktaları da sonunda “Paralel Devlet Yapısı” olacak şekilde yığılmıştı.

Sonra? Sonrası malum. Fecaat. 

***

Paralel Devlet Yapılanması bir gün, Emniyet – Yargı işbirliği ile bumerang gibi onların oralarda örgütlenmelerine imkan veren siyasi iradeyi yutmaya kalkmış, bildiğimiz acılı günlere gelinmişti.

O PDY ile mücadele sürüyor. Adı FETÖ oldu. Yani terör örgütü. O mücadelenin de iktidara ödettiği bir bedel var. Çünkü herkes biliyor ki mücadelede at izi it izine karıştı, sapla saman karıştı, ibadetle ihanetin sınırları çizilemedi vs…

Ve Ak Parti düşüş trendini gördü.

Şimdi “Pelikan” ile ikinci PDY olayı yaşanıyor. Eminim ki herkes benim bildiğimden çok fazlasını biliyor. Aman Allahım, ne kulisler dönüyor, her gün kimin gidip kimin kalacağına, Pelikancıların bugün kimin kuyusunu kazdığına, bu işten Reis’in haberinin olup olmadığına, Pelikancıların Reis adına ve onun haberi olmadan kumpaslar kurduğuna, Reis’ten sonrası için hazırlık yapılırken bu gidişle bir gün Reis’in ayağına basmanın kaçınılmaz olduğuna dair ne kulisler ne kulisler…

Türbülans halinde uçağın içini kontrol etmek kolay değildir. Kimin neye yapışarak kurtulmaya çalışacağı öngörülemez.

Şu anda Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün hedefe konduğu bir gündem söz konusu. İşin içinde “Pelikanla iltisaklı – irtibatlı” bir medya grubu var. Artı onun hınk deyicileri çıkıyor peyderpey meydana. Bakan da kalktı “FETÖ’cülerle aynı maklubeye kaşık sallayanlar”ın operasyonuna dikkat çekti.

Belli ki bu bir bakan yeme operasyonu. Gözlerine kestirdiler Adalet Bakanı Gül’ü. Ancak bu gidişle Reis’e toslamak da ihtimal dahilinde. Rivayet o ki, Yargı’da yapılan her şeyden, tıpkı daha önce olduğu gibi Reis’in haberi var. Yine rivayet o ki, “FETÖ’cü” diye suçlanan kişinin Yargıtay’a seçilmesinde Cumhur İttifakı’nın “müttefiki”nin ricası söz konusu. Şu şerhi de düşeyim: Böyle zamanlarda her haberi ihtiyatla karşılamak gerekiyor.

Ama karmakarışık bir sürecin işlediği muhakkak. Meselenin en karmaşık yanının da Yargı alanında gerçekleştiği bir gerçek. “Fettah Tamince olayı”na bakanlar, Üstad Necip Fazıl’ın “Bizde kanunlar eşek arılarının delip geçtiği bal arılarının yakalandığı ağlara benzer” sözünü hatırlamadan edemiyorlar. Kim kurtuluyor kim yıllarca içerde ömür tüketiyor?

Bereket ki Yargıtay’ın 16 Ceza Dairesi “Adalet” adına ümit verici farklılıklara imza atıyor.  Bana göre Cumhuriyet’le ilgili son kararın gerekçesine göre hareket edilse, içerde FETÖ ile iltisaklı-irtibatlı diye 9-10 yıl ceza verilenlerin büyük kısmı beraat eder. “Terör örgütü olduğunu bilerek ve isteyerek destek verme”yi ana gerekçe olarak nitelediğinizde insanları bu çerçeve içine sokmak kolay değildir.  Ancak “mensubiyet”i örgüt üyeliği gibi tanımladığınızda piknikte futbol oynamak bile örgüt faaliyetine dönüşebilir. Bu bizde bir çok örgüt davasında devreye giren uygulamadır. Maalesef sürüyor. 16. Daire bir pencere açmaya çalışıyor, bakalım “FETÖ suçlamaları”na maruz kalmadan ne kadar açabilecek?

Bu yazı toplam 923 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar