Yargıda kadrolaşma… TSE damgalı olmayana iş yok!

 
 
Daha önce de yazdım ya; yargı, bir "kale" midir ki kapatılsın?.. Yargı, "birilerinin elinde" midir ki, başkaları tarafından ele geçirilsin?.. Demek oluyor ki; birileri "cambaza bak" numarası yaparak dikkatleri başka yönlere çekmeye, yani "kendilerini gizlemeye" çalışıyorlar" Yeni yeni anlıyoruz ki; daha önceleri "Çankaya Köşkü" için "kale" diyenler ve orasının "ele geçirilmemesi" (!) için kanlarının son damlasına kadar savaşacaklarını söyleyenlerin bir "kale"leri daha varmış!.. Yargı kalesi!.. AK Parti iktidarının öncülük ettiği ve "milletvekillerinin imzaları" ile Meclis"e sunulan "Anayasa Değişikliği Teklifi"nin "yargıyı kuşatmayı ve hatta ele geçirmeyi" amaçladığını söylüyorlar" Daha önce söyledim, yine söylüyorum; bir yer "kuşatılmak" ve "ele geçirilmek" isteniyorsa, o yer "boş" değildir" Yani, "birileri" tarafından "işgal" edilmiş, "ele geçirilmiş"tir ki, bir başkaları gelip, orasını "kuşatmaya" çalışsın!..
Önce bunu kabul edelim!..
Yargı şu anda "kuşatma" altında mı?..
Ya da, "kimlerin işgalinde?"
Eğer yargının "işgal" altında olduğunu, "kalenin daha önce ele geçirildiğini" kabul ve itiraf ediyorsak; AK Parti"nin bir "kuşatma" düşünüp düşünmediğini tartışmaya başlayabiliriz!..
Ama, önce;
"İşgalin varlığı"nı kabul edeceğiz!..
Tartışma, sonraki iş!..
SİZ CUMHURİYET DEĞİLSİNİZ Kİ!
Hadi, adına "kuşatma" demeyelim de, "yargıya hakim olan zihniyet" diyelim ve bu zihniyete dair, "yaşadığımız bir örnek"ten söz edelim"
Malûm, hemen hemen Vakit"in yayın hayatına atıldığı günden beri; hemen her kesimden insanın büyük beğeni ile izlediği bir "arşiv" sayfamız var" Bu sayfamızda, zaman zaman "küçük iğnelemeler" yapsak da, "yazının aslı"na hiç dokunmuyoruz!..
Saptırmıyoruz" Çarpıtmıyoruz!..
Birkaç yıl önce"
İşbu "Arşiv" sayfamızda, "Cumhuriyet gazetesinden bir alıntı"ya yer vermiştik!..
Hem de, üzerinde hiçbir "yorum" yapmadan!.. Ve de, "noktasına-virgülüne dokunmadan!"
Hatırladığım kadarıyla "PKK ile ilgili bir haber"di!.. Neredeyse, "punto"suyla bile oynamadan "aynen" yayınladık!..
Sonra ne oldu biliyor musunuz;
Hakkımızda "dâvâ" açıldı!..
Avukatlarımız dediler ki;
"Bu sayfa, gazetelerden alıntı sayfasıdır" Buradaki görüşler gazetemize ait görüşler değil, diğer gazetelerin görüşleridir" Eğer bir dâvâ açılacaksa; adı zikredilen gazetelere ve yazarlara açılmalıdır!..
Siz bu haberin yayınlandığı Cumhuriyet"e dâvâ açtınız mı ki; alıntı yapan Vakit"e dâvâ açıyorsunuz?"
Mahkeme heyeti ne demiş, biliyor musunuz;
"Biz, Cumhuriyet gazetesinin ne kadar laik, ne kadar vatansever ve ne kadar Atatürkçü olduğunu çok iyi biliyoruz" Onların Atatürkçülüğünden zerrece şüphemiz yok" Dolayısıyla; Cumhuriyet gazetesi, bu haberi yayınlamakla başka bir maksat taşımış olamaz!..
Ama Vakit"in görüşleri malûm!..
Siz Cumhuriyet"teki o haberi alıntılayarak başka mesajlar vermeye çalışıyorsunuz!"
Sonunda, "Türk Milleti Adına" deyip, vermişler kararlarını: "Vakit"in mahkûmiyetine!"
İnanın abartmıyorum!..
Aynen, böyle bir olay yaşadık!
Ama, "istisnaî" bir olaya bakıp da, "Yargı"nın Cumhuriyet okurları ile doldurulduğunu" iddia edecek değilim" Gerçi, Mehmet Moğultay, bir zamanlar; "Adalet kadrosuna 5 bin kişi aldım!.. Ne yani; o kadroya CHP"lileri değil de; RP"lileri ve MHP"lileri mi doldursaydım?!? Bu bir suç ise, bu suçu işlemeye devam edeceğim" demişti ama, biz yine de, "yargı"nın "CHP"nin arka bahçesi" haline geldiğini söyleyecek durumda değiliz!.. Ki, hakkımızda "mahkûmiyet" kararı veren mahkeme heyeti, pekâlâ "Moğultay"ın hakimleri"nden olabilir!.. Yine de "yargı kararları"na saygılıyız!..
Albay Dursun Çiçek"in ifadesiyle;
"Kazık yemiş olsak" da!..
KARARLAR, KİŞİLERE GÖRE Mİ?
Ama, bir "köşe yazısı"nda Prof. Baskın Oran"a yönelik; "Çanağına yal konulunca ve etli kemik vaadini duyunca yaltaklanan, kuyruk sallamaya başlayan kaniş!.. Uyanık geçinen şapşal!.. Tescilli hain!.. Zavallı" ifadelerini "hakaret" kabul etmeyen yargı;
Sincan Hakimi Osman Kaçmaz"ı eleştirirken "işgüzar" ifadesini kullanan Nazlı Ilıcak"ı 11 ay 20 gün hapisle cezalandırırsa!..
Yeni Asya yazarı Hüseyin Kocabıyık, kendi adını HSYK şeklinde kısaltarak, "ironik bir yazı" yazdığında, "toplam 320 milyar liralık bir tazminat cezası"na mahkûm ederse; işte orada "düşünmeye" ve elbette kafama "zararlı fikirler üşüşmeye" başlar!..
Sorarım o zaman;
"Mahkûm" olanlar "Vakit" gazetesidir de, dokunulmayanlar Cumhuriyet"ten midir?!?
TSE DAMGALI OLACAKSIN Kİ!
Bunları sormaya, sorgulamaya başlamıştım ki, gazetelerin birinde, bir haber çekti dikkatimi"
Başlığı şöyleydi:
"TSE damgalı değilsen,
Yargıda bir yere gelemezsin!"
Allah, Allah, "yargı" ile "TSE"nin birbirleriyle ne ilgisi var ki; "test edildi, onaylandı" denilircesine, bir yerlere gelmek için "TSE damgası" aransın!..
Haberi okuyunca öğrendim ki, iş başkaymış!..
Efendim; yıllarca Anayasa Mahkemesi Raportörlüğü ve Yargıtay Tetkik Hakimliği görevlerinde bulunan, "yaş haddinin dolmasına 7 ay kala da Yargıtay"dan ayrılmaya zorlandığını" söyleyen Cevdet İlhan Günay demiş ki;
"Hâkim arkadaşlarımız derlerdi ki, bir yere gelebilmek için TSE damgalı olmak lazım. TSE ama açılımı Türk Standartları Enstitüsü değilmiş. Onun açılımını Tunceli-Sivas-Erzincan şeklinde yaparlardı."
Demek ki, "TSE" buymuş;
"Tunceli-Sivas-Erzincan!"
Günay, bir örnek veriyor buna:
"HSYK"ya kendi elemanlarını gönderiyorlar. O inançta, o düşünceden, o bölgeden hemşehrilerini, kendilerine yakın insanları seçiyorlar" Yargıtay"da bir dönem doğuda bir ilin ilçesinden 4 tane üye bulunuyordu. Belki o ilçede sadece 4 tane hukukçu vardı, 4"ü de Yargıtay üyesiydi. Bölgecilik, hemşehricilik yapılıyor."
Sonrası malûm;
"Ben sana oy vereyim;
Sen de beni kolla!"
Devam ediyor Cevdet İlhan Günay;
"Böyle geldi böyle gidiyor. Yargıtay üyesi seçildikten sonra sizi seçene oy vermezseniz vefasız olursunuz. Hatta Kurul"da olanlara da vefa borçlusunuzdur.
Hakimler de insandır, dünya görüşleri, siyasi görüşleri olacaktır. Ancak hakimlerin cübbesi at gözlüğü gibidir. Sağı solu görmeyecek. O cübbeyi giydiği zaman siyasi, dini, felsefi, ırki, mezhebi, bölgesel görüşlerini bırakması lazım.
Yeni sistemde Türkiye çapında bir seçim olursa belki bunlar yaşanmaz. Ama Yargıtay ve Danıştay"dan seçilenlerin bir grubun desteğini almadan Kurul"a seçilmeleri mümkün değil. Desteği alan insan da onun dediklerini yapmak zorunda. İşte kast sistemi böyle oluşuyor."
19 TAHLİYE İLE REKOR!
Bu bir "kast" sistemi midir, yoksa "kelleyi korumak" için giyilen "kask" sistemi midir, bilmem" Ama, şurası doğru; "Böyle gelmiş, böyle gidiyor!"
Ama, ne zamana kadar?..
Hani, düşünmüyor değilim;
"Camilerin bombalanmasını, dindar insanların stadyumlara doldurulmasını, bazı gazetecilerin tutuklanmasını" öngören Balyoz Darbe Plânı"nı hazırladığı iddia edilen Emekli Org. Çetin Doğan"ın da aralarında bulunduğu "19 Balyoz sanığı"nı bir günde tahliye ederek "tahliye rekoru" kıran 12. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi Oktay Kuban da, acaba "TSE damgalı" mı?..
Öyle ya; kendisi Diyarbakır"da görev yaparken, HSYK tarafından "özel görevle" getirilmişti İstanbul"a!.. Ve ne gariptir ki; bütün "tahliye" kararları, onun "nöbette" olduğu günlerde alındı!..
Unutmadan söyleyeyim; Albay Dursun Çiçek"i tahliye eden de oydu!..
Bütün bunlardan sonra, sorarım size;
"Tarafsızlık" nerede, "bağımsızlık" nerede?..
Yargı, gerçekten "kuşatma" altında!..
"TSE damgası" olmayana iş yok!..
Öyle mi, Kadir Özbek beyefendi!..
===============
Böyle adama, böyle ödül!
Haberi okumuş olmalısınız" Taksim yürüyüşleri esnasında "Darbeci Baro!.. Taksim"e hoş geldin" pankartıyla karşılanan İstanbul Barosu, bu yılki "Mahmut Esat Bozkurt Ödülü"nü, HSYK Başkanvekili Kadir Özbek"e vermeyi uygun bulmuş!..
Ödül töreni, dün İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi"nde yapılmış" "Mahmut Esat Bozkurt adına" verilen ödül, Kadir Özbek"e takdim edilmiş!
Malûm, bu ödül, daha önce de "367 ucubesi"nin mimarı Sabih Kanadoğlu ile YARSAV"ı, YARSAP haline getiren Ömer Faruk Eminağaoğlu"na verilmişti!..
Ödül verilen isimler, elbette "tartışmalı" isimler" Ama, adına ödül verilen Mahmut Esat Bozkurt da, tartışılan ve hatta "faşist" denilen bir "bakan"dı!..
Malûm, kendisi Cumhuriyet döneminin ilk adalet bakanlarındandı" Bozkurt, 1930"larda "Benim fikrim, kanaatim şudur ki, bu memleketin kendisi Türk"tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir tek hakkı vardır, o da hizmetçi olmaktır. Köle olmaktır" demişti.
"Adına ödül verilen adam"ın sözleri bu olunca; onun adına "ödül" verenlerin ve o ödüle layık görülenlerin kimliğini tartışmaya herhalde gerek yoktur!..
Böyle adama, böyle ödül!.. Yakışır!..

vakit

Bu yazı toplam 1829 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar