Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

X Plânı

Herkesin bir planı var. Elbette kadir-i mutlak ve bir olan Allah’ın da bir hükmü vardır. Sonuç ne olursa olsun, olacak olan Allah’ın iradesi içindedir. Bu süreçte kim ne yaptı ise karşılığını eksiksiz olarak görecektir. O zaman ne gam!

Hep söylüyorum, sadece kazanılan savaşların kahramanları yok, kaybedilen savaşların da kahramanları vardır.

100 yılda 3 dünya savaşı yaşadık. 1., 2. dünya savaşı ve soğuk savaş. Faşizmden sonra komünizm de çöktü, şimdi sıra kapitalizmde.. Kanla ve zulümle kurulan uluslararası bir düzenin yıkılıp yerine yeni bir düzenin kurulması, hemen ve çok kolay olacak bir iş değil. Dünya siyasi anlamda zor bir döneme giriyor..

Herkesin A, B , C planları var. Bir de en kötü senaryo için, korkuları ile besledikleri, şuuraltlarında gelişen, genetik kodlarında yazılı reflekslerle, teolojik öngörüler ve kehanetlerle besledikleri X Planları var. O da savaş..

Akdeniz’e gelen savaş gemileri oraya Akdeniz turu için, safari ya da piknik yapmak için gelmiyorlar..

Rusya Hazar denizinden Suriye’deki hedefleri vurmaya çalışırken aslında gerçek zaman ve mekanda kendi teknolojisini ve uzmanlarının kapasitesini test ediyor olmasın. Savaş oyunu değil, gerçekten bir savaşa hazırlık eğitiminden söz ediyorum.. Fiili müdahalerle kim nasıl hareket ediyor, onu da test ediyorlar. Kendi iç ve dış dinamiklerini gözlemliyorlar, dahası kendi yurttaşlarını psikolojik olarak bir savaşa hazırlıyorlar..

Kriz aynı zamanda fırsat demektir. “Dünya 5’den büyük” diyorsanız, bu eğer sadece siyasi bir slogan değilse, bunun gerçek hayatta karşılığını görmek istiyorsanız, böyle bir çatışma aynı zamanda sizin için bir fırsat anlamına da gelebilir.. Kurulu düzen işler bu iddianızı gerçekleştirme şansınız çok az. Kimse imtiyazlarından vazgeçmek istemeyecektir.

Mesela bu kriz zamanı, kim gerçek dostunuz, kim değil, görmek için iyi bir fırsattır, aynı zamanda.. Gideceği yeri bilenler için kriz korkulu bir rüya değil hayalleri ve umudu canlandıran bir motivasyon aracıdır aynı zamanda.. Kriz gerçek kahramanlar için er meydanıdır. “Mert dayanır, namert kaçar, meydan gümbür gümbürdenir”. “Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik, bin atlı, o gün dev gibi orduları yendik” demek için, poetikayı politikaya döndürmek için fırsattır kriz. “Hak şerleri hayreyler, sen sanma ki gayreyler” diyorsanız, bunu insanlara göstermenin vesilesidir bu işler. Bakalım şiirlerde söylediğiniz gibi “hazır ol cenge, istersen sulhu salah” diyebilecek misiniz.

“Sırdaşım kiramen katibin, Cebrail, İsrafil, Mikail ve Azrail benim dostum” diyebiliyor musunuz.. “Ölüm asude bir bahar ülkesidir bir rinde” Ölümlü dünya bir sürgün yeridir aslında. Ölüm dediğiniz, acıların hazlarla yoğrulduğu dünya sürgününün sonudur. Ruhun bedenin tutsaklığından kurtuluşudur. Anayurda dönüş.. Suyun akış yönü bu. Hayat ırmağı ebediyete akar bu şekilde. Sahi, bizi bu dünyaya böylesine bağlayan ne. Suçluluk duygusu mu yoksa. Ahiret bir mükafat, özgürlük, güven içinde olmak, zamanın ve mekanın ötesine geçmek size heyecan verici gelmiyor mu.. Dünyaya bağlılığımız, zaafların, geçici hazların ve acıların kutsanması mı yoksa. Yorulmamak, acıkmamak, doymamak, korkmamak, bizi korkutan bu mu? Elbette günahkarların cehennem korkusunu anlıyorum.. Ah şu apaçık bir düşman olan, kör, sağır, akılsız Şeytana bende olan insan.. Aklını Şeytana kiralayarak ekmeli mahlukat, eşrefi mahlukattan olmaktan akılsızca belhum adal olmaya koşan zavallı insan.

İnsanlar bazan kaçtığını sandığı şeye doğru koşar.

Akacak kan damarda durmaz. Aslında bizi korkutan ecelimiz ömrümüzün kefilidir aslında. Kader, rızık, ecel... İnsanlar tam zamanında gelir dünyaya ve tam zamanında giderler. Ne bir saniye önce, ne bir saniye sonra. Azrail hep altın vuruşunu yapar. İnsanların, toplumların, ülkelerin de kaderleri içinde rızıkları ve ecelleri vardır.

Dönüşü olmayan bir yolculuk olduğu için mi korkar insan ölümden! Oysa her ölünün gitti yerdeki yakınları her zaman yaşayanlardan fazladır. Ve o yaşayanların da sırası geldiğinde gelecekleri yer orasıdır.

Evet, “ağzımızın tadını kaçıran ölümü sıkça analım.” Resulullah öyle der, “bildiğimi bilseydiniz, çok ağlar, az gülerdiniz”

Herkes bu gelişmelerin nereye varacağının kaygısını taşıyor. İnsanların şuuraltı korku üretmeye devam ediyor. İnsanlar açıkça konuşmasa da, kimi teolojik beklenti ile kimi kahinlerin kehanetleri ile kimi yaşanan sıcak olaylardan yola çıkarak, gelecek günlerin geçen günleri aratması endişesi taşıyor.

Ben derim ki, karanlığın en koyu anı, aydınlığa en yakın olduğu zamandır. Bize hayır gibi gelen şeylerde şer olabileceği gibi, şer gibi gelen şeyler hayra dönüşebilir. Bizi gören, duyan, bilen, kadir-i mutlak olan, hüküm sahibi bir Allahımız var. Evet her şey olabilir. Bütün ihtimallere karşı hazırlıklı olmamız gerek. Şuna dikkat edelim, Allah cahil ve zalim bir topluluğa yardım etmez. Allah’ın muttaki kullarına ise, hiç kimse onun iradesi dışında zarar veremez.

Selâm ve dua ile..

yeniakit

Bu yazı toplam 850 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar