Mehmet GÖKTAŞ

Mehmet GÖKTAŞ

Şehadetin kutlu olsun Eritrelim!

Biz ona Eritreli derdik, o bizim Eritrelimizdi, Eritreli Bahaddin"imizdi. O dönem Erzurum Üniversitesinde okuyan bütün kardeşler onu Eritreli Bahaddin olarak bilirdi.

Gerçi o zaman henüz gitmemişti Eritre"ye, hatta ülke dışına hiçbir yere çıkmamıştı. Fakat onun yüreğini hiç kimse bu ülkenin sınırları içine hapsedemezdi.

Onun aklı, fikri, düşüncesi ve konuşmaları hep dışarılardaydı, zulme uğrayan, işgal edilmiş yerlerdeydi, müslümanca mücadele verilen uzak diyarlardaydı.

Konuşmaya başladığında gözleri uzaklara gider, "Moro" derdi, "Filipinler"  derdi, "Filistin" derdi, "Keşmir" derdi ve illa ki "Eritre" derdi ve başka bir şey demezdi. Biz de ona Eritreli Bahaddin dedik.

Gecenin kısa bir anında Erzurum"un bütün caddelerini afişlerle donatıverirdik, bizden iki dönem sonra olmasına rağmen bu konuda o bizim ekip başımızdı, biz onun çömezi olurduk. Eritrelimiz önümüze düşmeye görsün, kısa bir zamanda şehrin bir ucundan girer öbür ucundan çıkardık. Onsuz bir eylemimiz olmazdı.

O zaman henüz Afganistan işgal edilmemişti, cihad başlamamıştı, Bosna cihadı yoktu, Çeçenistan o kadar gündemde değildi.

Söz konusu yerlerde cihad başlar başlamaz artık Eritreli Bahaddinimizi kim tutabilirdi ki? Nerede olması gerekiyorsa oradaydı Bahaddin Yıldız. Nerede zulme başkaldırı var, nerede cihad var, Bahaddin Yıldız oradaydı. Savaşılacaksa savaşılacak, yardım götürülecekse yardım götürülecek, ona düşen neyse onu yapıyordu mutlaka.

Son olarak Afganistan"da bir yetimhane kurmak için yola çıkmıştı, geride kendisi beş tane yavrusunu yetim bıraktı. Rabbim ecrini katlaya katlaya versin!

Dikkatle baktığınızda dünyaya hiç yakıştıramazdınız onu, iğreti bir duruşu vardı, minderin ucuna şöyle bir ilişivermiş, biraz sonra kalkıp gidecek bir yolcu gibiydi. Tedirgindi, düşünceliydi, endişeliydi, dertliydi.

Çünkü Bahaddin Yıldız, ümmetin bütün acılarına bizzat şahidlik eden birisiydi.

Yine dikkatlice baktığınızda onun yüzünde şehidliği görebilirdiniz, yaşayan bir şehidi, yeryüzünde yürüyen bir şehidi seyrettiğinizin farkına varırdınız.

Sadece Bahaddin Yıldız için söylemiyorum, eğer iyice dikkat ederseniz, şehadetin resmi şehid olacak kişilerin yüzüne önceden gelip yerleşiyor. Gerçekten diğer insanlardan ayrı bir simaya sahip oluyorlar. Düşünceleri, tespitleri ve özellikle geleceğe dair projelerinin diğer insanlardan çok çok farklı olduğunu görüyorsunuz. Bir de bakmışsınız hakkında böyle bir tespitte bulunduklarımızın şehadet haberi gelmiş.

Hele siz bu tespitleri, yani şehadet gerçekleşmeden önce ayan beyan ortaya çıkan işaretleri, rüyaları ve benzer durumları, bir de bizim gibilerden değil de, cephelerde onlarla yan yana olanlardan, en yakınlarından dinleyin.

Bir toplumun içinde söylediğimiz özelliklere sahip ne kadar yürüyen şehid varsa, ne kadar şehid adayı varsa, o toplum öylesine mübarek  ve ayrıcalıklı bir toplumdur.

Ömrünü bu ülkenin sınırlarını aşarak ümmetin coğrafyasına adayan bir kişinin, şehadet haberinin bu şekilde uzaklardan bir yerlerden geleceği zaten belliydi. Bahaddin Yıldız kardeşimiz, Allah yolunda birlikte görev yüklendiği Faruk Aktaş"la birlikte ömrünün en değerli yıllarını feda ettiği Afganistan topraklarında bir uçak kazasında şehid düştüler, Rabbimiz şehadetlerini kabul buyursun, onlara merhametiyle muamele buyursun!

Müslüman gençlik çok değerli abisini kaybetti, başları sağolsun!

Müslüman gençlere aynı zamanda eserler bırakarak  Rabbine gitti o. Savaşan Afganistan, Savaş Günlüğü, Güllerin Vedası, Kar Çiçeği, Kardaki Ayak İzleri, Bahaddin Yıldız"ın kaleme aldığı kitaplarıdır.

Fakat biz şimdi onunla birlikte cephelerde ömrünü geçiren, yardım çalışmalarında hep onunla birlikte olan kardeşlerimizden istirham ediyoruz. Bahaddin Yıldız kardeşimizi bizim bilmediğimiz yönleriyle Müslüman gençlere daha yakinen anlatın.

 


doğruhabergazetesi

Bu yazı toplam 3924 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar