Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

Peygamberimizin Masumluğu

İnsanlara dini iletmek ve onu pratikte bizzat yaşayarak göstermek güç bir görev olduğundan, bu görev herkese verilmez. Bu görev ancak belli özellikleri olan kişilere verilir. Bu insanlar öncelikle “Allah’ın koruması ve terbiyesi” altındadırlar. Nitekim bu özelliklerinden ötürü Allah onlara Kur’an’ında “seçilmiş” (Mustafa) demiştir. Vahiy gibi ağır bir görevi sıradan insanlar kaldıramaz. Bunların çok zeki, keskin kavrayıcı, emin olma gibi bir takım özelliklere sahip olmaları gerekir. Buna rağmen vahiy gelirken Resulullah’ın yüzünün sarardığı, terlediği ve çok ağırlaştığı haber verilmektedir.

Bunun yanında peygamberlerin ruhsal ve fiziksel yönüyle de arınmış bir kişiliğe sahip olmaları gerekmektedir. Bu bakımdan birçok günahların işlenmesi sair insanlar için kaçınılmaz iken peygamberler için mümkün değildir. İşte biz bunlara İslam ıstılahında “Masumluk” deriz. Masumluk, şeytandan, hatalardan günahlardan, zulümden arınmak demektir. Zira kendisi günah işleyen ve zulmeden birinin başkalarını bunlardan alıkoyması bir çelişkidir. Masum olmayan peygamber olamaz. Ehl-i sünnet inancına göre yalnızca peygamber masumdur.

Şimdi gelelim meselemize: Peygamber acaba niçin masumdur? Yalnızca kendisine indireni anlayıp yalnızca kendisi yaşamak için mi? Yoksa bunun yanında indirileni noksansız ve hatasız olarak pratikte göstererek bizlere aktarmak için mi? Sünnet düşmanları şüphesiz ki ikinci şıkkı kabul etmeyeceklerdir. Eğer birinci şık kabul edilip ikinci reddedilirse bu peygamberin görevini daraltıp onu basit bir posta memuruna yahut da bir teyibe indirecektir. Zira eğer peygamberlerin görevi sadece Kur’an’ı alıp bize aktarıvermek olsaydı o zaman onların gönderilmesine gerek kalmazdı. Bu basit iş için bu kadar zahmete ne gerek vardı ki? Allah, kitabını topluca bir melek tarafından gönderiverir, insanlar da kafalarına göre anladıklarını hayatlarına aktarırlar, anlamadıklarından da sorumlu tutulmazlar olur biterdi.

Halbuki şurası bir gerçektir; Allah peygambersiz kitap asla göndermemiştir ama kitapsız peygamber göndermiştir. İnceleyin! Kaç kitap gelmiş, kaç peygamber gelmiş. Bu neyi anlatır? Peygamberin fonksiyonunun yüceliğini mi, yoksa aksini mi?

Peygamber bir örnektir. Bakın ölçü kabul edilen Kur’an’ın Ahzap sûresinin 21. âyetinde Rabbimiz peygamberde bizim için güzel örneklerin bulunduğunu haber vermektedir. Nedir bu örnek? Biraz açalım. Istılah olarak “Usve” iktida olunacak arkasından gidilecek, kendisine uyulacak, taklit edilecek örnek timsal demektir. Şimdi sormak lazım: Peygamber acaba geçmişte sadece ashab için mi örnekti? Yoksa bizim içinde mi örnektir. Sünnete karşı olanlar yine ucuzca bir yöntemle yine birinci şıkkı kabul edip ikinciyi red edeceklerdir. Diyecekler ki; efendim bu âyetin nüzul sebebi işte bir savaşta ashab ikaz edilmiş de bu ashabı ilgilendirirmiş... Eğer bunu böyle kabul edersek, yani her bir âyetin sadece nüzul sebebini ilgilendirdiğini söylersek o zaman Kur’an’da bize hitap eden bir tek âyet kalmaz. Çünkü her âyetin o devirde bir sebeple indiğini biliyoruz.

Nitekim Haşır sûresinin 7. âyeti için de aynı şeyi söylüyorlar “Rasul size neyi verirse onu alın, sizi neden men ederse ondan sakının.” Dikkat edilirse âyette “emretme ve yasaklamadan bahsedilmektedir. Bu da gösteriyor ki; Allah Rasulü hayatımızda “Amir ve Nahiy”dir. Yani emretme ve yasaklama yetkisine sahiptir. Biz böyle bir peygambere inanmazsak ne kıymeti var o peygamberin.

Ama sünnete inanmayanlar bu âyeti şöyle izah ederler: Efendim bir savaştan elde edilen ganimetleri paylaştırırken ashab densizlik etti de âyet onlar hakkında indi. Yani bu âyet onları ilgilendirir, bizim için bağlayıcı bir yanı yoktur derler. Dedik ya bize hitap eden âyet yok Kur’an’da! Hepsi ashabı ilgilendirir! Devamı haftaya.

yeniakit

Bu yazı toplam 1104 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar