OECD... İsrail... Utanç...


İslam dünyasında gözler, İsrail'in üyelik müracaatının değerlendirileceği OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı) toplantısına çevrilmişti.

Türkiye'nin İsrail'i veto etmesi bekleniyordu.

Öyle ya, Davos'ta İsrail'e "One minute!" demişti Türkiye.

AK Parti Hükümeti, BM Güvenlik Konseyi'nin 1860 sayılı kararını hiçe sayarak Gazze'yi abluka altında tutmaya devam eden İsrail'i mütemadiyen eleştiriyor, bu şartlar altında İsrail'le ilişkilerin düzelmesinin mümkün olmadığı mesajını veriyor ve uluslararası toplumu da Gazze konusunda etkili bir tavır sergilemeye çağırıyordu.

İsrail'in OECD'ye kabul edilmemesi veya hiç değilse üyeliğinin Gazze meselesinde çözüm şartına bağlanması böyle bir tavır olacağına göre -ve iki kere iki dört ettiğine göre- Türkiye elbette ki İsrail'in üyeliğini veto edecek yahut erteletecekti.

Beklenti buydu ve bu beklenti yerinde bir beklentiydi.

Ne yazık ki hükümet, İslam dünyasının beklentisini boşa çıkardı.

Veto hakkını kullanmadı.

"Prensipte tamam, fakat İsrail'in üyeliği için Gazze'de yaşanan insanlık dramının sona ermesini bekleyelim" bile demedi.

Güzel şerhler düştü, evet; '4 Haziran 1967 itibarı ile işgal edilen toprakları İsrail saymıyoruz', 'Doğu Kudüs'ün kültürel kimliğine dokunulamaz', 'OECD üyesi olarak İsrail'in insan haklarına saygı göstermesi gerekir', 'Gazze'ye uygulanan abluka kaldırılmalıdır' vs, vs, vs, dedi, ama ne fayda?

Bunlar İsrail'e ancak yaptırım uygulanarak kabul ettirilebilir.

OECD üyeliğini engellemek yahut geciktirmek gibi bir yaptırım bile uygulanmadığına göre, İsrail bunları niye kabul etsin ki?

İsrail şimdi şöyle düşünüyordur:

"Gazze'ye kan kusturmaya devam ederek uluslararası hukuka meydan okuyoruz ve üstelik de Türkiye vatandaşı bir insani yardım gönüllüsünü OECD toplantısının arefesinde doğru dürüst bir gerekçe göstermeden gözaltına alıp zincire vurduk. Bunlara rağmen Türkiye'nin onayıyla OECD üyesi olabildiğimize göre, zulme rahat rahat devam edebiliriz!"

Türkiye'nin OECD'deki veto hakkı, OECD üyeliğine hayati önem atfeden İsrail üzerinde baskı kurmak için eşsiz bir fırsattı.

Bu fırsat üç kuruşa harcandı.

Üç kuruş dediğim, Kızılay tarafından Gazzelilere iletilmek üzere gönderilen yardımları aylardır bekleten İsrail'in, "Bu yardımları bir an evvel Gazze'ye sevk etmelisiniz" diyen Ankara'ya verdiği cevap:

"Duruma bakacağız."


* * *
İsrailliler, 'OECD üyeliği bizim için tarihi bir zaferdir, rüyamız nihayet gerçek oldu' diye bayram ediyorlar...

Erdoğan'ın "One minute" tavrının OECD'de somutlaşmasını beklemiş olan İslam dünyası ise derin bir hayal kırıklığı yaşıyor...

Utanç içindeyiz.

yenişafak

Bu yazı toplam 2206 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar