Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Kriz iyi (mi) dir!

Kriz kötüdür! Sanki bu doğru bir tesbit gibi geliyor insana. Oysa kriz aynı zamanda “fırsat” anlamına da gelir.. Kriz yenileni ezer, onu yöneteni ise yüceltir.. İstihbarat örgütleri, krizleri bastırmak için değil, yönetmek için vardır..

Bir gerilla, üzerine gelen bir tankı imha etmeye, vurmaya çalışır.. Bir istihbaratçı ise, o tankı kullanan kişinin telsiz bağlantısını ele geçirip, onu kendi düşmanına karşı kullanmaya, çalışır..

Bu anlamda istihbarat örgütleri “Terör örgütleri”nin ortadan kaldırmak değil, kontrol etmek, yönetmek isterler..

Belki de bu tür örgütlerin tasfiye edilememelerinin, giderek güçlenmelerinin sebeblerinden biri de budur..

Bu tür örgütler içinde birçok düşman unsurun kullandığı ajan “kardeşçe” (!) bir arada bulunur.. Birbirilerini bilseler de tavırları pek değişmez..

Bu tür örgütler gizlilik esası üzerine faaliyet gösterir, bu gizlilik, öncelikle de örgütün saf militanlarının gerçeğin farkına varmalarının önündeki en büyük engeldir.. Bu gizlilik kuralı, aynı zamanda örgüt içindeki istibaratçıların daha kolay faaliyet göstermelerini sağlar.. Zaten silah ve gizlilik varsa, infazlar peşinden gelir..

Hem kendi elemanınızın kafasına sıkar, sonra da onu “devrim şehidi” ilan edersiniz.. Kahramanlaştırırsınız.. Bir ölümü bahane yapıp, başkalarını cezalandırmak için de bunu vesile yapabilirsiniz..

Bizim bölgemizde, öncelikle 22 ülkenin sınır, rejim ve iktidar yapılarının değiştirilmesi bekleniyor. Bunu normal şartlarda yapamazlar. Onun için krize ihtiyaçları var.. Ama siz kriz çıkartırsanız oklar size yönelecektir. Onun krizi rakibiniz olan birinin üzerinden çıkartmalısınız. O zaman sureti haktan gözükerek, düşmanlarınızı birbirine karşı kışkırtmalısınız.. Onların güç ve enerjilerini birbirine karşı kullanmalarını sağlamalısınız.. Sonra da olanları abartılı bir şekilde dünyaya ilan etmelisiniz ki, o çevrelerde umutsuzluğa, hayal kırıklığına sebeb olsun..

Kim yorulur, yenilmeye doğru giderse onlara yardım edeceksiniz ki, daha çok birbirlerini yesinler.. Silah vereceksiniz, para vereceksiniz, istihbarat sağlayacaksınız.. Media desteği vereceksiniz..

Bunun için marka krizler üreteceksiniz ki, her sene bir vesileniz olsun.. Ses getiren eylemlere imza atmalarını sağlayacaksınız ki, kendi aralarında liderlik mücadelesini tetikleyeceksiniz.. Bu tür yapıların kontrolden çıkmasını engellemek için dengelere dikkat edeceksiniz..

Halkın belli bir kesiminin öfkesini büyütürken, belli bir kesiminin desteğini almak için bir şeyler yapacaksınız..

Biraz kehanet, biraz gerçeküstü yorumlarla işi süslemelisiniz ki, insanlar  maddi ve manevi tatmine erişsinler.

Biraz komplo katacaksınız işin içine ki, kim neye inanacağını şaşırsın. O zaman daha iyi yönetirsiniz..

Elinizde hep iki şey duracak: Havuç ve sopa.. “Hangisini yemek isterlerse” onu göstereceksiniz..

Bu işlerde sonuçta kim daha akıllı, kim daha cesur ve kim daha dürüstse o kazanır genellikle.. Başkalarının başlattığı bir hareketi siz ele geçirebilirsiniz..

Afgan direnişini hatırlayın, Mısır’a, Libya’ya bakın..

Özal’ın ANAP’ının haline bakın.. Özal’a bakın. Nasıl başladı ve nasıl noktalandı hayatı..

Bu işlerde bazan oyunu kuran kendisi kurduğu oyuna gelir, yani kazdığı kuyuya düşer..

Yokuş aşağı koşanlar bilir, bir koşmaya başladınız mı, duramazsınız.. Bu işler de böyledir.. Masum küçük bir heyecan, bir arayışla başlayan hikaye sizi çok farklı vadilere sürükleyebilir.. Uyuşturucuya başlamak gibi.. Küçük bir adım ve ardından geri dönüşü mümkün olmayan ve önceden hiçbir işi planlamak şöyle dursun, hayal bile edemediğiniz işlerle karşı karşıya kalmak..

Örgütçülü ve silahlı, istihbaratçılık oynamayı çok seviyoruz.. 

Şu Cemaat denen yapının haline bakar mısınız.. Bu ne ilk ve ne de son örnek..

Türkiye’deki Hizbullah tecrübesi.. Ya da birtakım tarikatlar, siyasi oluşumlar.. Vakıflar, dernekler..

Ergenekoncular ya da ulusalcıların hali.. Darbecilerin geldikleri nokta..

Birileri Amerika’ya karşı gençleri sokaklara dökerken perde gerisinde oynanan asıl oyun neydi acaba..

Gezi olayları, gerçekten sadece toplumdaki çevreci refleks mi idi? Yok canım!

Sadece solcular, ülkücüler değil, bizim tarikatçılar, hacı-hoca takımının işlerine bakın isterseniz bir de.. Para, iktidar, bilgi ve güç ellerine geçince gizliden gizliye oluşturdukları kişilikleri bir anda gün yüzüne çıkıyor ve her şey bir anda altüst oluyor.

İran devriminin ilk günlerine bakın bir, bir de bugün geldikleri noktaya..

Bu kriz başka krizlere gebe.. Bu krizi çıkaranlar kendi hayallerini gerçekleştirmek için yangına körükle gider gibi krizi körüklüyorlar, ama eğer daha akıllı, dürüst ve cesur olursak, bu kriz, her şeyin dibe vurduğu bir noktada uyanmak, dirilmek için bir fırsat olabilir.

Zira, aydınlık, karanlığın en koyu anına en yakın noktadadır..

Her yokuştan sonra bir iniş, her güçlükten sonra bir kolaylık vardır..

Bana sorarsanız, “bekleyin inananlar, bahar gelecek bahar” Selâm ve dua ile..

yeniakit

Bu yazı toplam 831 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar