Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

‘İslam Devleti’ mi, ‘Müslüman Devleti’ mi?

Dünkü yazımın başlığı, ‘İslam Devleti’ idealinin bir ‘gulyabanî’ye dönüşmesini engelleyemedik..’ idi.

Açıktır ki, Müslümanlar pek çok devletler kurdular, bunların bir kısmı kendi çağının- çağlarının en güçlülerindendi. Ama, bunların İslamî açıdan meşruiyyet temellerinin İslam’a uygun oldukları pek tartışılmadı?

Kendisini İslam’a nisbet eden ve hükmetme gücünü de ele geçirdiler mi, İslamî bir devlet ya da en azından şer’an vâcib-ul’itae ve-r’riaye... (itaat ve riayet olunması vâcib / şart)kabul edilen bir çok devletlerimiz oldu. 

Ama, Müslümanların kurduğu devletlere, ‘İslam Devleti’ yerine, ‘müslüman devleti’denilmesinin daha doğru olabileceği; böylece de yanlış uygulamaların İslam’a değil, Müslümanlara nisbet edileceği gibi daha sağlıklı bir yaklaşıma zemin hazırlanmış olunurdu, herhalde...

***

Bu satırların sahibi, IŞİD/DAİŞ  veya DEAŞ, ya da ISIS gibi kısaltmalarla anılan ve son 3-4 yıldır, özellikle de Ortadoğu Müslüman coğrafyalarında etkili olmak isteyen bütün devletleri yakından ilgilendiren örgüt hakkında kesin bir bilgiye sahib olmadığım için, itiqadî bakımdan haklarında niceleri gibi kesin ve ağır suçlamalarda bulunmadım, bulunmuyorum.

Hele de bütün emperyalist güçler suçluyor diye, o koroya katılmaktan kaçınıyorum. Ama, İslam adına, Müslümanlık iddiasıyla sergiledikleri uygulamalarının ve hele de mücadele metodlarının İslam’da yeri olmadığını, çok büyük günahlar işlediklerini düşünüyor ve İslam’ın ve Müslümanların, insanlığa düşman bir sapkınlık, çılgınlık ve vahşîlik üzerinde oldukları gibi kanaatin bütün dünyaya yayılmasına âlet oldukları için de onların uygulamalarından kesinlikle uzak olduğumu her vesileyle belirtmek ihtiyacını duyuyorum.

***

Ama, bu örgütün, bu kadar kısa zamanda ve bütün dünyayı meşgul edecek kadar müthiş bir mücadele azmi içinde olduğunu da görüyor ve onları ortaya çıkaran şartları anlamaya çalışıyorum. Ve, inanıyorum ki, DEAŞ ya da IŞİD, Irak’ın, Amerikan emperyalizmi tarafından işgali ve sivil Müslüman halktan yüzbinlerin katledilmesi ve hele de Ebu Gureyb zindanlarında sergilenen korkunç zulüm ve ahlâksızlıkları, cinayetleri yaşamış ve her şeylerini yitirmiş bir neslin tepkileri olarak ortaya çıkmıştı ve bu kitlelerin çok sağlıklı tepkiler veremiyeceği de ortadaydı.

***

Böyleyken,‘DEAŞ’ı Amerika, İsrail veya başka emperyalist -şeytanî güçler kurdurdu..’ gibi iddiaları da sağlıklı bulmuyorum.  Elbette bu gibi güçlü örgütler değil, daha küçük çaplı örgütler bile ortaya çıktığında bile, hele de Müslüman coğrafyalarının kalbi mesabesindeki Ortadoğu  ile ilgilenmek isteyen devletlerin veya istihbarat odaklarının, devreye girmek istemeleri tabiî karşılanmalıdır. Ama, bu ilgi veya irtibatlara bakarak, -hoşumuza gitmediğinde- hemen emperyalistler tarafından kurdurulduğu şeklindeki iddialar sağlıksız olsa gerek..

Elbette, emperyalistler tarafından özel olarak ve uzun vâdeli planlarla ortaya çıkanlar da olabilir, ama, emperyalistlerin ilgilendiği her hareketi hemen onların oyuncağı olarak görmek de sağlıklı bir yaklaşım olmasa gerek.. Çünkü, emperyalist güçlerin veya Müslüman dünyasıyla kendi çaplarında ilgilenmek isteyen her devlet veya güç odağının ilgi ve irtibatları daima ve en İslamî sayılabilecek hareketlerle de olacaktır.

***

Hatırlayalım, Sovyet Rusya, Afganistan’ı işgalde başarısızlığa uğrayıp, 14 sene sonra çekilmeye karar verdiğinde herbirisinin isminde İslamîlik iddiası bulunan onlarca mücahid teşkilatları bu kez de kendi aralarında korkunç bir boğuşmaya giriftar oldular.

Neticede Tâlibân örgütü ortaya çıktı. Komşu Pakistan  askerî, Suûdî rejimi de malî ve USA emperyalizmi de bu yeni oluşuma diplomatik destek verdi. Ama,  Usâme bin Laden‘in kontrol edilemeyecek bir güç odağına dönüştüğünü gören Amerika, hele de 11 Eylûl 2001 Saldırıları’nı da Usâme’nin üzerine yıkarak, Müslüman dünyaya karşı topyekûn bir savaşın yeni bir adımını attı.

Müslümanlar olarak, evet teslim olmamalıyız; ama, hak ve haysiyetimizi korumak için savaşırken, bu savaşımızın İslam adına sahih olup olmadığını derinlemesine tartışmalıyız.

stargazete

Bu yazı toplam 919 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar