İran: Bizim Vekil Gücümüz Yok

İran: Bizim Vekil Gücümüz Yok

Financial Times gazetesine demeç veren İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, bölgedeki direniş gruplarının kendi kararlarını aldığını İran’la onlar arasındaki ilişkinin bir vekalet ilişkisi olmadığını söyledi.

Financial Times gazetesine demeç veren İran Dışişleri Bakanı Emir Hüseyin Abdullahiyan, bölgede yaşanan son gerginliklerle ilgili olarak Amerika veya İsrail tarafından İran’ın Suriye’deki askeri varlığına yönelik herhangi bir saldırı ihtimali konusunda uyarıda bulundu.

Abdullahiyan, “Elimizdeki bilgilere göre şu ana kadar hiçbir İran gücü hedef alınmış değildir; ancak eğer böyle bir şey olursa buna sert karşılık vereceğiz” dedi.

Abdullahiyan’ın Financial Times’la söyleşisinden önemli bölümler şöyle:

- İlk sorumu ABD ile ilgili sorayım. Acaba İran, Gazze konusunda Amerika ile doğrudan müzakere yapmak ister mi?

- Gazze meselesi Filistinlilerle ilgili bir meseledir. Bu macerada asli taraf Filistinlilerdir. Dolayısıyla İran’ın Amerika ile Gazze konusunda doğrudan müzakere yapacak mı sorusu çok da yerinde bir soru değildir.

- Fakat, Filistinli gruplar ve sizin tabirinizle bölgedeki Direniş Ekseni güçleri üzerinde nüfuzu olan bir ülke olarak İran’ın Amerika ile görüşmeleri gerilimin azalmasına yardımcı olamaz mı?

- Bizimle ABD arasında ABD menfaatlerini koruma bürosu olan Tahran’daki İsviçre konsolosluğu aracılığıyla geçtiğimiz 40 gün karşılıklı mesajlar iletildi. Amerikalılar bu diplomatik çerçevede bazı konuları bize ilettiler biz de onlara cevap verdik.

- Bu mesajların ayrıntılarıyla ilgili daha fazla bilgi verebilir misiniz? Hangi kaygılar iletildi?

- Amerikalılar savaşın ilk günlerinde ve haftalarında bize bu savaşın kapsamını genişletme peşinde olmadıklarını belirttiler ve İran’dan soğukkanlı davranmasını istediler. Aynı mesajları Beyrut’a da verdiler ve Hizbullah’tan soğukkanlı olmasını istediler. Ancak kendileri tamamen İsrail rejiminin yanında yer aldılar. İsrail rejiminin ihtiyaç duyduğu tüm askeri imkanları ve silahları sağladılar. Sonuçta savaşın şiddeti arttı. Amerika’nın kendisi savaşın genişletilmemesi sözüne bağlı kalmadı. Savaşın şiddeti arttı, bunun peşi sıra Gazze’de ve Batı Şeria’da katliamlar ve soykırım geldi. Tabi biz de ABD’ye şunu dedik. Biz de savaşın genişlemesini istemiyoruz. Ancak Amerika’nın ve Siyonist rejimin yaklaşımı ve Gazze ile Batı Şeria’da cinayetlerin katliamların durdurulmaması halinde her ihtimal düşünülebilir ve savaşın yayılması kaçınılmaz olabilir.

- Acaba Amerika, İran’a eğer Hizbullah İsrail’le geniş kapsamlı bir savaşa girerse İran’a saldırabileceğine dair bir mesaj iletti mi?

- Biz böyle bir mesaj almadık.

- Hizbullah’ın İsrail’le kapsamlı bir savaşa girmemesinde Amerika’nın mesajlarının etkisi oldu mu?

- Tabi Amerika’nın mesajları Hizbullah üzerinde ters etkiye sahiptir. Amerika’nın mesajı Hizbullah’ı çekingen kılmak bir yana bizim tanıdığımız Hizbullah bundan dolayı çok daha kararlı hale gelir. Kararlarını re’sen alırlar. Önümüzdeki saatlerde veya günlerde Hizbullah’ın hangi adımları atacağı, hangi aşamaları izleyeceği tamamen Hizbullah’ın kendi kararıyla ilgilidir, Amerika’nın Hizbullah’a mesajlarıyla değil.

- Acaba ortaya çıkan bu kriz, İran’la Amerika arasında daha önce yapılan tutuklu takası sayesinde gerginliğin daha azalması ihtimalini ve umutlarını ortadan kaldırdı mı? İran ve Amerika, şimdilik şu anki aşamadan başka bir aşamaya geçemiyor mu?

- Şu an bölgedeki durum, Gazze’de soykırım, Amerikan üslerinden beyaz fosfor gibi yasak olan silahların dahi İsrail’e gönderilmesi gibi hususların bölgede muhtelif sonuçları var. Biz bu süre içinde daha önceki dolaylı müzakereler konusunda Amerikalılarla mesaj alışverişinde bulunmadık. Çünkü Filistin konusu ve Hamas'ın işgalcilere yaptıkları Amerika ve işgalciler için o kadar şoke edici oldu ki sanırım şu an Amerika’nın tüm enerjisi İsrail rejimine yönelik.

- İran’ın enerjisi de aynı şekilde mi?

- Bölgedeki direniş grupları, ana ve köklü bir hareket olarak işgalciliğe karşı kendi çabalarını ve adımlarını sürdürüyor. Tabi bizim de temel önceliğimiz bölgede istikrar ve güvenliktir. Bu çerçevede savaş, şiddet, saldırganlık, soykırım, sadece İran’ın veya Amerika’nın değil, bütün bölge ülkelerinin ve dünyanın birçok etkili ülkesinin dikkatini de üzerinde toplamıştır.

- Amerika, İran Devrim Muhafızları Ordusunun Suriye’nin doğusunda kullandığı mekanları vurduğunu söyledi. Siz İran askeri güçlerinin Suriye’deki mekanlarının Amerika tarafından vurulduğunu teyit ediyor musunuz?

- Suriye ve Irak’taki mevcut gruplar, Amerika’nın bölgedeki yıllarca süren yanlış politikaları sebebiyle ve IŞİD’le mücadele sebebiyle ortaya çıktılar. Bunlar bir kimliğe sahipler. Bunlar kimlikleri, ülkelerinin çıkarları doğrultusunda karar alıyorlar. Amerikalıların kendilerinin yayımladığı üzere bu dönemde Gazze’deki soykırım, İsrail’in Amerika’nın desteği ve ortaklığıyla yaptığı bir soykırım olmasından hareketle bu gruplar kendiliğinden harekete geçerek bazı Amerikan hedeflerini vurdular. Amerikalılar bu grupların İran’la irtibatlı olduğunu iddia ediyor. Bizim bölgede hiçbir vekil gücümüz yok. Bizim Irak veya Suriye’de hiçbir vekil gücümüz yok. Bunlar kendi kararlarını alan ve uygulayan gruplardır. Elbette Amerika bu grupların İran’la irtibatlı olduğunu ve şimdiye kadar da iki defa Suriye’de bunların karargahlarını vurduğunu iddia ediyor. Ayrıca bu hedeflerin İran Devrim Muhafızlar ordusuna ait olduğunu veya İran’a ait olduğunu iddia ediyor. Ben onların vurulduğunu söylediği hedeflerden birini biliyorum. Orası geçmişte bizim askeri danışmanlarımızın terörle mücadele sırasında bu ülkenin güçleriyle birlikte kullandığı bir yerdi. Ancak bu mekanda Amerika’nın saldırdığı dönemde hiçbir güç ve teçhizat bulunmuyordu.

- Acaba şu ana kadar bu saldırılarda İran güçlerinden ölenler oldu mu?

- Şu ana kadar benim sahip olduğum istihbarata göre İran güçlerinden hedef alınan olmadı. Tabi böyle bir şey olursa İran’ın cevabı çok sert olacaktır.

- Amerika’nın Akdeniz’deki donanması İran için büyük bir tehdit sayılır mı?

- Ben asker değilim; ama askeri stratejistlere göre Amerikan donanmasının bizim bölgemizin yakınına gelmesi Amerikan kuvvetlerinin güçlü yanı değil tam tersine bu donanmanın darbe alması ve zarar görmesi yönündeki ihtimalin artmasıdır.

-Yani bölgedeki milis gruplar bu savaş gemilerini vurabilirler mi?

- Bu tür sorulara askerler cevap vermeli.

-Peki buna göre Hizbullah eğer İsrail’e daha fazla saldırırsa ve Amerika da Hizbullah İran’ın vekil gücüdür diye düşünerek biz veya İsrail İran’a cevap vermeliyiz derse İran’ın buna cevabı ne olur?

- İsrail Amerika’nın vekil gücüdür. Fakat bizim bölgede hiç vekil gücümüz yok. Hizbullah, işgalci İsrail karşısında bir direniş örgütüdür. Bağımsız bir kimliğe sahiptir Lübnanlıdır. İran’dan emir almaz; ama İran’la çok iyi ilişkilere sahiptir.

- Sizin söylediklerinizi ne siyasiler ne de askerler kabul ediyor. Sizin söylediklerinizi karşı tarafın kabul etmediğini varsayın. Hizbullah İsrail’e saldırılarını arttırır ve İsrail de bunun cevabını İran’a saldırarak verirse İran’ın cevabı ne olur?

- Hizbullah, işgal altındaki topraklarda operasyonlarını şiddetlendirmek isterse buna kendi başına karar verir ve uygular.

-Sizin bu gruplara tavsiyeniz nedir? Acaba tavsiyeniz bu savaşa girmeyin midir? Örneğin Hizbullah’a bu savaşa girmemeyi mi tavsiye ediyorsunuz? Siz Haşd Şaabi veya Husilere neler tavsiye ediyorsunuz?

- Biz, bölgedeki hiçbir gruba hiçbir şey tavsiye etmiyoruz. Bunlar, veya örneğin Hizbullah, Hamas, İslami Cihat, İsrail işgaline karşı adımlar atıyorlar. Örneğin Haşd Şaabi veya Suriye’deki gruplar, IŞİD’e karşı mücadele ettiler ve ülkelerinin güvenliğini sağladılar. Biz bunların hiçbirine tavsiye de emir de vermedik ve vermeyiz. Onlar kendi çıkarlarına göre karar alırlar. Irak ve Suriye’de IŞİD’e karşı kurulan ve mücadele eden bu gruplar, Filistin’de kendileri gibi Arap ve Müslüman olan insanlar soykırıma uğrarken ve Filistin’deki İsrail cinayetleri sürerken seyirci değiller. Biz kendi eylemlerimizi açıkça söyler ve sorumluluğunu üstleniriz. Örneğin General Süleymani terörüne karşı Amerika’nın Ayn el-Esed üssünü 13 balistik füze ile vurduk ve bunu da üstlendik.

- Sizin görüştüğünüz direniş grupları sizden savaşa girmenizi istiyorlar mı?

- Hayır, onlar imkanlarının olduğunu ve güçlerini İsrail’le kara savaşı için sakladıklarını ve gerçek savaşın o zaman başlayacağını söylüyorlar. İsrail rejimi Amerika’nın sağladığı imkanlarla yalnızca bombardıman yapıyor. Ancak son günlerde savaş sahnesi değişti. Şu an direniş güçleri ile İsrail rejimi güçlerinin yüz yüze savaşının sahnesi oluştu. Bu, direniş güçlerinin haftalardır beklediği bir şeydi.

- Yani savaşta yeni bir dönüm noktası mı oluştu? Siz bunu Hamas lehine mi görüyorsunuz?

- Filistin direnişi, bu aşamayı kendi lehine görüyor. Onlar kara savaşının İsrail rejiminin yere çakılması olduğuna inanıyor. Biz de geçtiğimiz günlerde 80 gelişmiş İsrail tankının ve İsrail buldozerinin direnişçiler tarafından imha edildiğini gördük. Direnişçilerin yaptığı değerlendirmeye göre bu daha başlangıç. Zira direniş güçleri hem insan gücü bakımından hem de silah ve askeri imkanlar bakımından yüksek kapasiteye sahip. Onlar bizden savaşa girmemizi istemediler, kendilerinin kapasitesi yüksek.

- Peki füze veya insansız uçak?

- Her şeye sahipler kendileri üretiyorlar.

- Hamas kendisi mi üretiyor? Nerede?

- Ben ayrıntılarını bilmiyorum; ama Filistin direnişi, kendi silah ihtiyacını üretmek için gerekli kapasiteye sahip. Bazıları, Batı’nın Ukrayna’ya kapsamlı yardımının silah kaçakçılığına zemin hazırladığına inanıyor. Belki Filistinli direnişçiler de onlardan yararlanmıştır.

- Yani Ukrayna’ya varmadan önce mi?

- Ben ayrıntılarını bilmiyorum. Fakat Ukrayna savaşı, dünyada geniş çaplı bir silah kaçakçılığı zemini yarattı.

(Çeviri: YDH, Kaynak: İran Dışişleri Bakanlığı resmi sitesi. https://mfa.gov.ir/portal/NewsView/734195)

Devam edecek.