Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

Gezi Parkı olaylarına Müslümanın bakışı nasıl olmalıdır?

Dünyada yaşanan olayları doğru ve sağlıklı anlamak ve yorumlamak için batılı kavramları bir daha gözden geçirmek gerekiyor. Çünkü yaşanan olayların bir görünür yönü vardır bir de arka bahçesi. Müslümanlar, eşya ve olaylara Allah"ın nuru ile bakmakla mükelleftir. Sadece gazete bilgileri, radyo ve televizyon haberleri kâfi değildir. Öyle ise aşağıdaki mesajımızı dikkatlice okumanızı ve üzerinde kafa yormanızı önemle istirham ediyorum.

Galat-ı meşhur: Yanlış olduğu halde herkes tarafından kullanılan kelime demektir.
Galat-ı meşhur, lügat-i fasihten evladır: Yaygınlaşmış, herkesçe bilinen söz, hatalı da olsa doğru söze tercih edilmelidir. Galat-ı meşhura bir örnek verelim, "hoşgörü" kelimesi.
Hoşgörü, halkımız arasında yeni tutunmuş bir sözcüktür.
Hoşgörü: Göz yumma, bir suçluya karşı şiddet göstermeyip geçiverme, aldırış etmeme, kayıtsız kalma.
Tolerans kelimesine gelince, latincedir. Bir sıkıntıya, bir zorluğa, rahatsız edici bir şeye katlanmak. Şerre ve ağrıya katlanma yeteneği.
Müsamaha + tolerans + hoşgörü, aynı yere konulmuş ve hoşgörü öne çıkarılmıştır.
Neticede; olumsuz bir hal, durum karşısında, olumsuz bir tepki göstermeme hali olarak anlaşılmıştır.
Bu durum zamanla Müslümanlar arasında, tepki göstermemeyi, vurdumduymazlığı, nemelazımcılığı, cesaretsizliği, olumsuz, yanlış, hatalı şeyi onamayı, tasvip etmeyi ortaya koymuştur.
Müsamaha, hiçbir zaman hoşgörüyü ifade etmez. Niçin?
Olumsuz, hatalı, yanlış dediğimiz tüm olumsuz durumlar, kişilik haklarımızı ilgilendiriyorsa, bununla alakalı tavrımız bellidir. Yok, eğer, olumsuz durumlar doğrudan doğruya İslâmiyet"i ilgilendiriyorsa, o zaman, Müslüman insan tavrını, davranışını kendisine göre değil, İslâmî ölçülere göre düzenler.
İslâm"ın bizzat kendisine, kurallarına, prensiplerine, ahlâkına aykırı olan bir şeye karşı, Müslümanın ne yapacağını Kitap ve Sünnet belirler.
İşte bu durumda toleransı, hoşgörüyü cankurtaran simidi gibi gören gizli güçler, "hoş gör"üyü servis yaparlar.
İyiliği emretmek, kötülüğü yasaklamak, dayanma gereken yerde dayanıp sabretmek, kötü olan her şeyi sevmeyip kötülüğü reddetmek, Müslümanın temel vazifesidir.
Müslüman, kendi istek ve arzusuyla değil, dinin ölçü ve emirlerine göre hareket eder.
Müslüman ahlâkı, hoşgörü üzerine değil, müsamaha üzerine inşa edilmiştir.
Müsamahayı inşa eden, ortaya çıkaran etkenler; "Adalet, İhsan, Merhamet, Sabır ve Af"dır. Hoşgörü, çok zaman insanın artist gibi davranmasına kapı açar ki, Kur"an bunu münafıklara yakışan bir sıfat olarak açıklar.
Netice: Olumsuz bir durum karşısında, olumsuz bir tepki göstermeme haline işaret eden hoşgörü, Müslümanı pasif bir davranış biçimine iterken; olumsuz bir durum karşısında nasihat, vaaz, irşad, tavsiye, iyiliği emir, kötülükten nehiy, sabır, tahammül güzelliklerini bünyesinde barındıran müsamaha, Müslümanı aktif hale sokar.
Dillerde daha çok kullanılan hoşgörüyü, batı normlarına göre değil, İslâm"ın ölçülerine göre değerlendirirsek hem vazifemizi yapmış olur ve hem de vicdan azabından kurtulmuş oluruz.
Gezi Parkı bağlantılı tüm olayları, gelişmeleri bu mesaj ışığında bir daha gözden geçirip, ne yapılacağını anlamaya çalışalım. Ve sizlere Peygamberimizden (sav) iki hadis-i şerif hatırlatarak, bu haftaki mesajımıza da nokta koyalım:
" Biriniz kötü bir şey gördü mü onu eliyle değiştirsin. Buna gücü yetmez ise diliyle o kötülüğü men etsin. Buna da gücü yetmez ise gönlüyle reddetsin onu. Bu tavır ise imanın en zayıf derecesidir."
Hadis âlimlerince sıhhat derecesi tartışılan, Hâkim"in el Müstedrek isimli eserinde rivayet edilen hadis, çok dikkat çekicidir:
 "Yeryüzünde Yüce Allah"ın önem verdiği bir kişi dahi kalmaz, hatta kadın götürülüp alenen, güpegündüz yolun ortasında zina edilir. Bu durumu gören hiçbir kimse kınamaz hale gelinceye kadar kıyamet kopmaz. O günün en iyisi: Yoldan biraz kenara çekeydin, diyebilendir. İşte o kişinin o toplumdaki yeri, bugün aranızda Ebu Bekir ve Ömer"in yeri gibidir."
Selâmlar.

yeniakit

Bu yazı toplam 1418 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar