Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

‘Düşmanımın düşmanı, dostumdur..’ pragmatizmi devrede

Müteveffâ bir yazar, çok hızlı bir marksist olarak yazı yazdığı 60’lı yılların ortalarında, yazılarında, ortaokulda okumakta olan oğullarına, ‘Din dersinden sınıfta kalın, size bisiklet alacağım..’  dediğini açıkça yazardı, bir gazetedeki köşesinde..

Çocuklarını, inanç, düşünce ve dünyaya bakış konularında böyle şartlandırmalarla yetiştiren bir kişinin ve çocuklarının, içinde yaşadıkları toplumun büyük kesimlerinin inanç sistemine hangi mesafede olacağı açıktı..

***

Bu çocuklar büyüdüklerinde, birisi tarihî konulara sarmalanmış, pornografi soslu romanlar yazmaya başladı. Diğeri ise, -sanırım, sosyo-politik-ekonomik konularda- akademisyen oldu.

Romancı olanı,  20 sene öncelerde, Milliyet’te, ‘Atakürt’ başlıklı ve filan resmî kişi, Selanik’li değil de, meselâ Musul’lu bir Osmanlı Paşası olsaydı, bize hepimizin kürd olduğu, sadece kürdçe konuşmamız gerektiği ve ‘Ne mutlu kürdüm diyene..’  gibi sloganları dayatacağı ve kendisine de ‘Atakürt’dedirttireceği..’ kabilindenbir makale yazınca hemen ertesi gün, gazetesinden kovuldu; arkasından yargılama ve resmî ideolojinin ve rejimin (1)  numaralı isminin hatırasına ‘saygısızlık’ gerekçesiyle, 5816 sayılı kanuna aykırı hareket ithamıyla yargılandı ve 5 sene hapis cezasına mahkûm edildi. Ama, bu kanunla ilgili olarak o konudaki başka suçlulara asla uygulanmayan bir yöntemle o ceza, ‘aynı suçun, 5 yıl içinde tekrarlanmaması şartıyle’‘tecil’ edildi ve o da 15-20 yıl kadar bir süre o konuda bir daha kalem oynatmadı.

***

3 Kasım-2002’de  AK Parti iktidara geldiğinde.. Sıkı bir özgürlükçü havasında yeniden yazmaya başladı; hattâ, 10 Temmuz 2012 günü, Gn. Yy. Md. olduğu gazetesinde, 'İttihadçıların izinden giden Mustafa Kemal, Türk'ü bir çizgi roman karakterine dönüştürmüştü, (...)Anlaşılıyor ki ... kendisi öldü ama hastalığı yaşıyor' gibi satırları bile kaleme aldı.

Hele bir ara,  100 yıl öncelerdeki Lübnanlı hristiyan arab şair ve yazarı Halil Cibran’dan mülhem, müslüman genç neslin duygularını okşayan ilginç yazılar da yazdı.

***

Son birkaç senedir ise kalemini siyasî ve sosyal konulardan çekti, yeniden alıştığı roman türüne yöneldi.

Ama, 15 Temmuz- Darbe hıyaneti’nden sonraki sorgulamalar sırasında gözaltına alındı, tutuklandı.

 

Ancak, bu romancının, tutuklu kaldığı süre içinde, kendisini ziyaret eden CHP m.vekilleriyle konuşurken, bir zamanlar, uygulamalarını zorbalık, diktatörlük  olarak nitelediği resmî ideoloji dokunulamazı’na sığındığı, ‘Bugün Atatürk'ü arar hale geldik..dediği açıklandı; ‘Düşmanımın düşmanı dostumdur..’ mantınca..

***

Aynı durumu müteveffa Aziz Nesin de sergilemişti. O da, 1980’ler öncesinde, ‘Laik olan Müslüman olamaz, Müslüman olan da laik olamaz!’ diye ilginç denklemler kurmakta ısrar ve de şimdilerde arabaların arkasında bile sergilenen ünlü imzasını atmayı, ‘Agop Dilaçar’isimli bir ermeniden öğrendiğinden dolayı M. Kemal ile alay ederken.. Sonra, 1990’lerde , yükselen İslamî eğilimlerden ürkerek, ‘Onun büyüklüğünü yeni anladım..' gibi cümlelerle M. Kemal’e yeniden tutunmaya başlamıştı.

Bu da, ’Düşmanımın düşmanı dostumdur. şeklindeki ‘menfaat ve maslahat için dost ve düşman olmayı prensip edinen’  pragmatist mantığın bir yansımasıdır.

***

S. Demirelde, komünizm karşıtı olarak bilinirken; Sovyetler Birliği dağılıp, Kafkasya ve Orta Asya’da  müslüman halkların yaşadığı coğrafyalarda ‘İslam tehlikesinin olduğu’ndan söz eden Amerikalıları, ‘Hiç endişelenmeyin, onları komünizm dümdüz etti.. diye teselli etmişti.

Yani, aynı pragmatist  mantık..

***

Bu yüzden, ‘Ebu Cehl’e düşman olmak değil, Hz. Peygamber (S)’e dost olmak asıldır’denilmiştir.Çünkü, Ebu Cehl’e düşman olanın, Peygamber’e de düşman olmasımümkündür. Ama ‘Hz. Peygamber’e dost olanın, Ebu Cehl’e de dost olamayacağı’kesindir.

Asıl mes’ele, realiteden de öte, verite’yi, Hakikat’i kavramaktır. Yoksa kişi, menfaatlere göre savrulur durur.

stargazete

Bu yazı toplam 1554 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar