Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

CEDAW

14 Ekim 1984, “BM, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi” CEDAW’ın onay günü idi. Bugün İstanbul Sözleşmesini konuşuyoruz ama, bu işin kökleri 1984’e kadar gider. Bu hikaye aslında 12 Eylül’deki darbecilerin başımıza bela ettiği bir konu. Tabii bu iş orada kalmadı. 11 Mayıs 2011.. İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi tarafından İstanbul’da imzaya açıldı. 2014’de Sözleşmeye taraf ülkelerin oluşturduğu “Taraf Devletler Komitesi” kuruldu. Onun da ardından 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” çıktı ve Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM) kuruldu.

BM Sözleşmesi’nin (CEDAW) devamı niteliğinde Avrupa Konseyi’nde başlatılan bir çalışmanın ürünü olan çalışma, İstanbul Sözleşmesi (Kadınlara Karşı Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi) ile sonuçlandı. Sözleşme, Türkiye’nin Avrupa Konseyi Dönem Başkanlığı sırasında İstanbul’da düzenlenen Bakanlar Komitesi sırasında imzaya açıldı ve Sözleşme’yi ilk imzalayan ve çekincesiz olarak ilk onaylayan taraf devlet oldu.

11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açılan Sözleşme, ilk kez Türkiye tarafından 14 Mart 2012’deonaylandı. On ülkenin onayı üzerine 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girdi. Bugüne kadar 34 Avrupa Konseyi üyesi devlet Sözleşme’ye taraf oldu. Sözleşme’yi imzalayan diğer 11 Avrupa Konsey üyesi devlet, ayrıca AB, henüz onay süreçlerini tamamlamadılar.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne Ek 12 Numaralı Protokol 4 Kasım 2000 tarihinde imzaya açılmış ve 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye Protokol’ü 18 Nisan 2001 tarihinde imzalamış, fakat henüz onaylamamıştır. Bu Protokol, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer almasa dahi taraf devletçe hukuken tanınmış olan tüm hakları kapsayacak genel bir ayrımcılık yasağına yer vermekte, böylece ayrımcılık yasağının kapsamını genişletmektedir

Bu sözleşmenin devamı olarak çocuklarla ilgili Lanzarote sözleşmesi geldi. Sözleşmenin tam adı “ÇOCUKLARIN CİNSEL SÖMÜRÜ VE CİNSEL İSTİSMARA KARŞI KORUNMASINA İLİŞKİN AVRUPA KONSEYİ SÖZLEŞMESİ”.. Bu sözleşme 25 Ekim 2007’de İspanya’nın Lanzarote Adasında Bakanlar Kurulu toplantısıyla imzaya açılmış ve 1 Temmuz 2010 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye tarafından 7 Aralık 2011 tarihinde onaylanan Lanzarote SözleşmesiTürkiye’de 1 Nisan 2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Bu 3 sözleşme yıllardır Türkiye’nin gündemini meşgul ediyor. Ve bu gidişle eğer seçimlere kadar bu konuda yeni bir düzenlemeye gidilmezse, bu süreç seçim sonuçları üzerinde belirleyici olacağa benzemektedir. 

Ülkenin önündeki tek sorunlu yasal düzenleme bunlar değil. Mesela şu günlerde TBMM’de görüşülmeye başlanacak “gıda güvenliği” ile ilgili düzenleme de yeni bir kriz odağı olabilir. Yasa gıdaya yönelik ifade özgürlüğünü kısıtlıyor.

Aslında Ankara’nın önünde başka sorunlar da var. Covid, 5G, Great Reset, Neuralink, Starlink, Chip uygulaması, Humanoid gibi daha bir düzine konu var. Yeni Normal döneme ilişkin o kadar çok sorun var ki! Tek başına 5G ve Aşı konusu bile toplumda çok ciddi tepkilere sebeb olabilir.

Bakın, bir digital devrim ile karşı karşıyayız.

Şimdi her şey 3 Kasım’a kilitlendi. 19 gün sonra ne olacak göreceğiz. ABD seçimleri global sisteminin rotasını belirleyecek ya da belirleyemeyecek. 19 gün sonra ne olacak kimse emin değil. Seçimler ertelenebilir. Seçim yapılır, sonuç açıklanmayabilir. Açıklanır, ama başkan seçilen göreve başlayamayabilir. Başlar ama ülke bölünebilir ve iç karışıklıkların önü alınamayabilir. Amerika’nın derin devleti sürece müdahale edebilir.

ABD halkı 3 Kasım’da dünyanın başına bela edeceği musibeti seçecek aslında. Seçimin sonucu sadece ABD’deki güç dengesini etkilemeyecek, bu sonuçlar, Avrupa’yı, Asya’yı, Türkiye’yi, Rusya’yı, Suudi Arabistan’ı ve İsrail’i de etkileyecek.

3 Kasım’da sandıktan çıkacak sonuç, Covid’i, Dolar’ı, Euro’yu, FED’i, LIBOR’u, DSÖ’yü, Pentagon’u, CIA’yı da etkileyecek. Dolar’ın geleceği, Global Great Reset’in de 3 Kasım’da sandıktan çıkacak sonuçla ilişkisi olacak.

Kuşkusuz her şey Allah’ın iradesi içindedir. Biz burada sadece sebebler bağlamında bunları görünen köyün hikayesi olarak anlatıyoruz.

2 haftadan az sonra ne olacağını göreceğiz. Bakarsınız AB ve NATO’da da kriz patlamış. Ya da bugünkü uluslararası sistem de çökmüş olabilir. Dünya çok ciddi siyasi ve iktisadi bir krize de girebilir.

İnşallah korkulan olmaz. Sonuçta bize hayır gibi gelen şeyde şer, şer gibi gelen şeyde hayır olabilir. Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler. Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 633 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar