Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Bugün meydanlardayız!

Bugün günlerden Cuma. Ramazan’ın ilk Cuması..

Bugün İslam dünyası ABD ve İsrail’e karşı ayakta. 30 Ramazan bu devam edecek.

Bugün dünyanın kalbi Yenikapı’da atıyor olacak. İslam ülkeleri hep birlikte ABD ve İsrail’e karşı, Kudüs kararı ile ilgili olarak tek vücud oldular. ABD ve İsrail insanlığın vicdanı karşısında yapayalnız kaldılar. Eğer geri adım atacak olursak, bu sürecin ardından sıra Mescid-i Aksa’ya gelecek. Siyonistler 3. Mabed için Mescid-i Aksa’yı yıkmak için kolları sıvayacaklar. Mescid-i Aksa’yı yıksalar durmayacaklar, gözlerini Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere’ye dikecekler.

Durmayacaklar, kendilerine “aydın” diyen Fransız “Ebu Cehiller” Kur’an-ı Kerim’deki ayetlerin çıkarılmasını istiyorlar.

FETÖ ile kaleyi içeriden fethetmek istiyorlardı. Akıllarınca “Amerikano bir İslam” icad edeceklerdi, olmadı! Onun için ellerini çabuk tutmak istiyorlar. İş başa düştü. Piyonları bırakıp kendileri doğrudan bu işe el attılar. Maskeleri düştü. Artık demokrasiden, insan haklarından, hukuk devletinden söz etmiyorlar.

Ertuğrul Özkök Sarkozy’ye Kur’an-ı Kerim’deki ayetlerin çıkarılmasını konusunu sormuş. O da demiş ki, “Bunu bir Hıristiyana söyleyebilir misin diye soruyorsunuz. Ben Papa’yla konuştum. Bana ‘İncil’de birçok kötü madde var dedi. Papa bunu söyleyebiliyorsa Müslümanlara niye söylenemesin?”

1-Sui misal misal olmaz. Herhalde Sarkozy ya da Papa böyle düşünüyor diye, biz de öyle düşünecek değiliz. Zira, kılavuzu karga olanın burnu pislikten çıkmaz.

2-Sarkozy doğru söylemiyor, ya da yanlış anlamış olabilir. Papa böyle bir şey söylemiş olamaz. Söylemişse bu ayrı bir rezalet. Kendi varlık ve meşruiyetini dayandırdığı temel belgeyi aşağılayan bir söz, kendi varlık ve meşruiyetini tartışmalı hale getirir.

3-İslam “din”dir. Hristiyanlık “religio”dur. Din “Yaratanın yaratılana vahyettiği bir yaşama biçimidir. Allaha ait sözdür. Ona hiçbir şey eklenemez ya da ondan hiçbir şey çıkartılamaz. Böyle davranılması durumunda kişi eklediği ve çıkarttığı ile baş başa kalır, din aradan çekilir”. Religio ile din, genellikle birbirine karıştırılır. İkisi aynı şey değildir. Nasıl “ahlak” ile “moral” aynı şey değilse, “Din”in kaynağı ilahidir, “Religio” ise İlahi kaynağa ulaşmak için insani bir çaba, “tapınma, büyü vb. ile ilgili geleneksel tören” anlamlarına gelen ritüel, “ruhani hiyerarşi içinde uyulması gereken kural, yol ve yöntemlerin tümü” anlamına gelen seremoni, ayinleri, törenleri ifade eder.. Religio genellikle doğaüstü, kutsal ve ahlakî öğeler taşıyan, çeşitli ayin, uygulama, değer ve kurumlara sahip inançlar ve bütününü ifade eder. Bu inanç sisteminde din büyükleri İlah ve Rab konumundadır. Kutsal kabul edilen resimlerine ya da küçük heykellerle örülmüş bir ikonografik dünyaları vardır.

Religio seküler, yercil, sentetik/yapma, farklı toplum kesimlerine göre, gaye ve yöntem, biçim ve öz açısından farklılık gösteren kutsallık tanımlarından oluşur. Tabular, tabiat üstü güçler, yaşam tarzları, geçmiş, bugün ve gelecekle ilgili olaylarda kozmik ve ezoterik yorumlar sözkonusudur. 

Prof. Dr. Çiğdem Dürüşken’e göre Latince “Religio” kelimesinin, diğer dillere çevirisi kolay değildir. Çünkü bu kavram Romalıların dine bakış ve anlayışları ile ilgilidir. Bu kavram Marcus Tullius Cicero (doğumu: MÖ 3 Ocak 106 - ölümü: MÖ 7 Aralık 43, Latin / Romalı devlet adamı, seküler bir bilgin, hatip ve yazar. Felsefeci) tarafından “biriktirmek, toparlamak, olayın kaynağına doğru giderek incelemek, tekraren gözden geçirmek” fiilinden türemiştir. Tanrı ve tapınma ile ilgili olarak ruhani kişileri ezeli ve ebedi bilgiye ulaşma çabalarının sonucu ortaya çıkan davranışların bütününe bu ad verilir. “Tanrılara tapınmayla ilgili her şey” bu tanımın içine girer. “Tanrıların övgüsünü kazanmak ya da onun gazabından emin olmak için yapılan her şey” bu tanıma girer. Din Allah’tan insan gelen mesajdır. “Religio” ise insanın tanrısına saygı sunmak, onun takdirini kazanmak ve öfkesinden kurtulmak için kendine göre bulduğu yol ve eylemleri ifade eder. Roma’da Religio Hristiyanlık öncesi bir felsefi düşünce akımı idi. Tarsuslu Yahudi Saul (Hristiyan olunca adı: Pavlus), Hz. İsa’dan 50 yıl sonra örgütlediği bu inanç sistemini Hz. İsa’dan 50 yıl önce oluşan bir düşünce kalıbına döktü. Sarkozy gizli bir Yahudi, agnostik, ya da ateist olabilir. Onun bu konudaki sözleri bilgisizliğinden de olabilir. 

İnsan kendi yaptığı şeyi değiştirebilir. Ama Allah’tan gelen şeye insan bu anlamda müdahale edemez.

Batıdaki Religio’nun kaynağında, korku, saygı, suçluluk, vicdan, kaygı, boyun eğme, bağışlanma ile ilgili, bilinmeyi anlama, erme çabası vardır. Kutsanmış, erdemli bir yaşam tarzı, evrenin gizemli sırlarına tanık olma çabası.. Onlar buna “inanç” diyorlar. Hristiyanlık bu anlamda, Şeytani bir plan sonucu sekülerize edilmiş, bireysel planda vicdanlara, toplumsal planda mabetlere hapsedilmiş, toplumsal planda ruhbanlarla sınırlandırılmış bir inanç sistemidir. Bizden de aynı şeyi yapmamızı istemektedirler.

Sarkozy’nin fikri bizim için bir delil ve yön gösterici olmayacağı gibi, Özkökgillerin bu bakış açıları ve yorumları da bizim için sürpriz değil.

Bugün Yenikapı’da, sadece İsrail ve ABD’ye değil, onların işbirlikçilerine, “dinde reform” talepleri ile aynı cehenneme sırtlarında odun taşıyanlara da hep birlikte “hayır” diyeceğiz, inşallah!

Kudüs’ün kurtuluşunun önündeki en büyük engel, ABD ve İsrail değil. Allah’ın yardımının bize ulaşmasını engelleyen, düşmanın gücünün büyüklüğü ve zalimliği değildir. Bizi engelleyen asıl gerçek içine sürüklendiğimiz cahillik, tefrika, tefrikanın sebeb olduğu zulümdür. Biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek. Şunu unutmayalım, Allah’ın kolaylaştırdığından daha kolay, zorlaştırdığından daha zor biri yoktur. Kuyudaki Yusuf’u Mısır’a sultan eden Allah’ın yardımının bize ulaşmasını engelleyen sebeplerden kurtulalım, gerisi kolay. Yoksa Allah için zorluk yoktur. O, “ol” der ve o şey olur. O’nun için imkansız ve zor olan bir şey yoktur. Sonsuz bir güç karşısında sonu olan hiçbir gücün anlamı ve değeri de yoktur. 

Şimdi değişim vaktidir ve değişmesi gereken biziz. 

Allah’ın va’di haktır ve gerçekleşmesi yakındır. “Kim bilir belki yarın, yarından da yakın!”

Allah’ım! Bizim ellerimizle zalimleri cezalandır ve mazlumlara yardım et! Bizi rızanın tecellisinin vesilesi kıl! (Amin). Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 904 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar