Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Bu gidiş nereye?

Fe eyne tezhebu! Yokuş aşağı koşar gibi gidiyoruz. Birçok kişi ya da topluluksa, aslında kaçtığını sandığı şeye doğru koşuyor sanki!

Dikkat “Fitne zamanı”dır!

Fransa’daki kriz sürerken akıllardaki soru şuydu: Sıradaki ülke hangisi?.

Avrupa’dan bekleniyordu yeni hamle ya da Ortadoğu’dan. Kim derdi ki, Sri Lanka’dan vuracaklar. İslam, Budist, Hindu, Hristiyan ne ararsan var. Sri Lanka’da 4 kilise ve 4 otelde patlama meydana geldi. Patlamalarda son bilgilere göre en az 290 kişi öldü ve 500 dolayında kişi yaralandı. Toplamda sekiz patlama gerçekleşti. Son olarak ajanslardan geçen bir habere göre Başkent Colombo’daki merkez havaalanı yakınında da bir bomba bulundu ve etkisiz hale getirildiği bildirildi. Saldırıları henüz üstlenen olmadı ancak yetkililer patlamalara ilişkin 13 kişinin gözaltına alındığını açıkladı.

Pazar Ayini’nin Paskalya Bayramı’na denk gelmesi sebebiyle kiliselerin normalden daha kalabalık olduğu belirtiliyor. Sri Lanka polisi patlamaların intihar saldırısı olabileceği ihtimali üzerinde duruyor.

İzmir›in Buca ilçesinde bulunan NATO lojmanlarının bulunduğu sokakta iki kişi tarafından pompalı tüfekle ateş açıldı. Olayda yaralı veya can kaybı yaşanmazken, olay yerinden kaçan iki şüpheli, polis ekipleri tarafından yakalandı. Şüphelilerin üzerinde yapılan aramalar sonucunda 25 adet mermi, kar maskesi, eldiven ve bıçak ele geçirildiği öğrenildi.

Bu arada Ankara’da şehid cenazesinde Kılıçdaroğlu’na bir saldırı oldu. Bu olay şehid cenazesinin önüne geçti. İmamoğlu ise, İstanbul’da Maltepe’de mehter eşliğinde zafer kutlaması yapıyordu. Bakın bu olaylar bir kışkırtma, komplo olabilir ya da sosyal bir refleksten kaynaklanıyor da olabilir. Sebebi ne olursa olsun, bu tür olaylar yaşandıktan sonra, eğer siyasiler, polis ve media doğru bir rol üstlenmez ise, birileri bu olayları kullanarak önü alınamayacak tehlikeli bir yöne yönlendirebilirler.. İçeride karışıklık çıkarmak isteyen birileri için önemli bir fırsat sunulmuş olabilir.

Hep söylüyorum, siyasiler bir şey yaparken, söyledikleri ya da yaptıkları şeylerin toplum tarafından nasıl anlaşılacağını ya da birilerinin bu olayı nasıl kullanacağını hesap etmesi gerekir. Aynı şekilde birilerinin de nerede nasıl davranacağını, yaptığı işin, söylediği sözün nasıl anlaşılıp kullanılacağını iyi hesap etmesi gerek. “İyi niyet” her zaman makul bir gerekçe oluşturmaz. Cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir. Bu işleri yapanlar, bu şekilde ulaşmak istedikleri hedeften uzaklaşırlar. Rakibiniz olan bir kişiye bir yumruk atarken, ait olduğunuz koskoca bir topluluk bundan zarar görür. Kaş yapayım derken göz çıkarırsınız. Bu tür yaklaşımlar rakibinize mağduriyet gömleği giydirir. Haklıyken haksız duruma düşersiniz. “Kahramanlık” göstereyim derken, “provokatör” damgası yersiniz. Yanlışa yanlış demeyi bilmemiz gerek. “Haklı olmak, başkalarına haksızlık yapma hakkı vermez.” Hakkınızı haklı yöntemlerle savunmalısınız.

Tekrar Sri Lanka saldırısına dönecek olursak, neyse ki failler çatışma sonucu yakalandılar. Saldırganlar Sri Lankalı. Saldırıyı DAEŞ mi yoksa TAMİL gerillaları mı yaptı sorusu hâlâ gündemde. Ama şu an için asıl şüpheliler TAMİL gerillaları. 1983’te başlayan ve 26 yıl devam eden iç savaş 100 bine yakın insan terör eylemlerinde hayatını kaybetmişti. 2009’da Hindu ve Hıristiyan Tamil azınlığın hakları için yola çıktıklarını açıklayan TAMİL gerillaları, Sri Lanka ordusu tarafından yenilgiye uğratılması ile çatışma fiilen sona ermişti. Tabii, bu arada şu soru da cevapsız: Tamiller Hristiyanların da haklarını savunuyorsa, onlar için bir bayram günü niye kiliseye saldırsınlar!

Daha önce, Seylan’a 11 bin km uzaklıktaki Yeni Zelanda’da, bir Hristiyan fanatik, camiye saldırmıştı. Yeni Zelanda’daki saldırıda 50 Müslüman hayatını kaybetmişti. 

Görünen o ki, terörün yeni adresi Afrika ve Asya! Dikkatler Avrupa ve Ortadoğu’dan Asya’ya kaydırılıyor. O zaman Hindistan, Rusya ve Çin’e dikkat! 

Bu arada Fransa’da 17 Kasım’da akaryakıt zamları ve ekonomik durumu protesto için başlayan sarı yelekliler eylemleri, Fransız devriminden 230 yıl sonra, 68 eylemlerinden 51 yıl sonra ve sarı yelekliler eylemlerinin başladığı ilk günden sonra eylemlerin 23’üncü haftasında sürüyor.. 68 kuşağı solcuydu ama eylemleri kışkırtanlar kapitalistlerdi. Böylece doların saltanatı korunmuş olacaktı.

Genel kanaat bundan sonraki eylemlerin adresi Almanya, İtalya ve İngiltere idi. Bu ülke Almanya olmamalı idi. Bu gerilim bütün Avrupa’yı sarsardı. İtalya da olmamalı idi. İspanya üzerinden tekrar Fransa, bu da Fransa’da geri dönüşü mümkün olmayan birtakım gelişmelere sebeb olabilirdi. Kabak İngiltere’nin başına patladı.

Zaten anlaşmazlıkların merkezinde de İngiltere vardı. Brexit’den beri zaten İngiltere diken üstündeydi. Fransa’daki sarı yelekliler olayına benzer bir eylem karşısında daha şimdiden polisin yetersiz kalacağını düşünerek, yedekleri askere çağırabileceklerini ifade ederek, yedeklere hazır olmaları konusunda yazı bile göndermişlerdi.

Fransa’yı AB üzerinden mi vurmalıydılar, İslamofobiüzerinden mi, ekonomik durum ile ilgili olarak mı olayları başlatmalıydılar. İnsan hakları, terör, çevre bir bahane bulmaları gerekiyordu. Buldular: “İklim ve ekolojik acil durum”. Çevre üzerinden gittiler. Konuyla ilgili haber şöyle: İngiliz hükümetinden «iklim ve ekolojik acil durum” ilan etmesini isteyen çevreci kampanya grubu “Extinction Rebellion”ın Londra’nın merkezi yerlerinde gerçekleştirdiği işgal eylemleri bir haftadır devam ediyor. Polisin sert müdahalede bulunduğu eylemcilerden 682’si gözaltına alındı. İngiltere’deki durum bizdeki “Gezi Parkı” olaylarına benziyor. Yani mesele çevrecilik filan değil. İngiltere, Green Peace üzerinden yıllarca çevreye duyarlı grubları, belli hükümetlere karşı kullandı. Haklı gerekçelerin arkasında başka niyetler gizli idi. Yani “ağuyu altın tas içre sunuyorlardı” ve onu da bala karıştırıyorlardı. Bu dünya “etme bulma dünyası”dır. Ava giden avlanıyor. Gün geliyor besledikleri kargalar kendilerine saldırıyorlar. Bu işler böyledir.

CHP’liler mayınlı tarlada top oynuyorlar. Eğer belediyelerde HDP ve İyi Parti’ye kadro tahsisi yapılacak olursa ya da İmamoğlu’nun Maltepe mitinginde yaptığı gibi insanlar, “Mehter marşı ile karşılanıp, İzmir marşı ile uğurlanacak” olursa; “bu ne  perhiz, bu ne lahana turşusu” diye soracaklardır. Bu işin sonunda birileri “Tosya’ya pirince gideyim derken evdeki bulgurdan da olabilir.”

Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 886 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar