Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

Bize ‘Din’imizi Putin bile hatırlatınca; ‘Ona ne?’ diyememek!

Geçen ay Samsun’dan Ordu- Giresun ve Trabzon’a kadar uzanan bir haftalık yolculuk boyunca tebessüm ettirici bir nükte işitmiştim. 100 yıllık laik dayatmaların savunucusu olan mâlum bir muhalefet lideri Trabzon’a gittiğinde bir hemşehrimiz, -sevimli laz şivesiyle- o liderin karşısında, güyâ, ‘Ha, sizin Butin’le ne alıp veremedüğüüüz var?’ demiş. O siyasetçi de,‘Bizim sayın Putin’le bir derdimiz yok!‘ diye karşılık vermiş. O vatandaş ise ‘Yoo, sizin bu tinle bir alıp veremediğiniz var, göreyruk; kör teğülük..’ diye ısrar etmiş.. 

Hemşehrimiz ise ‘Sizin (Putin’le değil) bu din ile ne alıp veremediğiniz var?’ diyordu, o siyasetçiye…

***

Müslümanlar olarak geldiğimiz nokta acıdır. Biz Müslümanların bu din’le, dinimiz İslâm’la bir alıp veremediği olmalı ki Müslümanların İslâm adına yaptıkları karşısında, Putin bile -bazı Müslüman toplumların başındaki rejim veya yöneticileri, Kur’an âyetlerini hatırlatarak durdurmaya çalışıyor gibi...

***

Evet, 17 Eylûl günü, Ankara’da Türkiye, İran ve Rusya Başkanları Erdoğan, Ruhânî ve Putin arasında Suriye konusunda yapılan üçlü toplantıda sırasında, Rusya Başkanı Putin’in yaptığı konuşma, diplomaside pek görülmediği için, daha bir dikkatleri üzerine çekti. Çünkü Yemen’den Suûdî rejiminin petrol tesislerini hedef alan son füze saldırılarının ortaya çıkaracağı daha büyük bir savaş ihtimali ortaya çıktı. 

Yemen’de -Milyonlarca mensubu olan ve son iki yılı aşkın zamandır başkent San’a’yı da ele geçiren Hûsî Kabilesi’nin örgütlü güçleri tarafından fırlatıldığı söylenen bu füzelerin arkasında İran’ın olduğu ileri sürülüyor. Bu da yarınlarda, Suûdî rejimiyle İran arasında bir savaş çıkabileceği ihtimalini daha bir güçlendirdi. Üstelik menhus Suûdî rejiminin arkasında, Amerikan Başkanı Trump’ın ve onun kuklası M. bin Selman isimli Suûdî Veliahdi’nin, (gerçekte ise, fiilî kralın) olduğu açık..

***

Husî’lerin son bir seneyi aşkın zamandır Suûdî rejimi üzerine fırlattıkları füzelerin İran yapımı olduğunu reddetmek kolay değil... 

Gerçi, İran makamları bu saldırının kendileri tarafından yapıldığı iddiasını reddediyor ama âdetâ kabul eder gibi bir açıklama da yapıyor. Çünkü ‘Suûdî rejimi bunun bir ihtar olduğunu anlamalı’ diyor. Ayrıca RuhânîYemen halkının kendisini savunma hakkını kullandığından da söz ediyor. Halbuki, Hûsîler, Yemen halkının sadece yüzde 30 kadarı. Ve ellerindeki yüzlerce km. menzili olan füzeleri onlara kim veriyor? 

Aynı Ruhânî, Ankara’ya gelirken yaptığı açıklamada da Suriye’de barışın kurulması için, İdlib’deki terör odaklarının sindirilmesi gerektiğini söylüyordu. Yani orada, 4 milyon kadar insanı korumaya çalışan silahlı gruplar, terör örgütü oluyor; ama, Hûsî’ler, -sözde- Ensârullah/(Allah’ın Yardımcıları..)!? 

Fesubhanallah..

***

Suûdî makamları İran’ı cezalandırabilecek güce sahip olduklarını da söylüyorlar. Çünkü, M. bin Selman, geçen sene Trump’la tam 110 milyar dolarlık bir silah alım anlaşması yapmış ve bu rakam, Cemal Kaşıkçı Cinayeti’nin ört-bas edilmesi için, tam 450 milyar dolar’a çıkarılmıştı. 

Ama şimdi zihinleri meşgul eden sual şu: Bu çok güçlü Amerikan füzesavar sistemleri, nasıl oldu da devreye gir(e)medi? Yoksa Büyük Şeytan Amerika, Müslüman coğrafyasının ortasına ve sahneye daha bir ‘kurtarıcı’ olarak çıkmak için planlar peşinde mi? 

Bu ihtimal gözardı edilmemelidir. 

Bu ihtimali Putin de hissetmiş olmalı ki, Kur’an-ı Kerîm’den, Âl-i İmrân Sûresi’nin 103. Âyetinin rusça meâlini okudu, beklenmedik şekilde. Bu âyette, -meâlen- ‘(…) Toptan, Allah’ın ipine sarılın.. Ayrılmayın.. Allah’ın size olan nimetini anın, unutmayın.. Düşmandınız da, O’nun nimeti sâyesinde kardeş oldunuz.. Bir ateş çukurunun kenarında idiniz, sizi oradan kurtardı. (…) ’ ikaz ve ihtarı vardı. 

Evet, bu âyetin üstelik de bir gayrimuslim lider tarafından hatırlatılması acı değil mi? 

Bu yazı toplam 918 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar