Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Sakarya'da 433., Kocaeli'de 454., Ankara'da 412., Konya'da 329.,

AK Parti de Kendi Özeleştirisini Yapmalıdır!

 

Sakarya’daki 433. hafta basın açıklamasında Türkiye’nin zorlu bir süreçten geçtiği ifade edilerek yaşananlardan ders alınması ve günübirlik politikalardan vazgeçilmesi gerektiği belirtildi

 

Sakarya’daki 433. hafta basın adalet ve özgürlükler eyleminde son dönemde yaşanan siyasi kriz değerlendirildi. Ortadaki krizin bölgesel gelişmelerden bağımsız olarak değerlendirilemeyeceği belirtilen açıklamayı Diriliş Saati Dergisi’nden Muhammed Emin Duman’ın okudu. Duman “Türkiye zor bir süreçten geçiyor. Ortalık toz duman… Başbakanın iddiasına göre ortada siyasi bir komplo var. Komplo dış güçler tarafından planlandı ve Türkiye’deki güvenilir müttefikleri olan Gülen Cemaati tarafından uygulamaya sokuldu. Biz siyasi komplo iddiasının doğru olduğunu kabul ediyoruz. Ancak bu kabul, Ak Parti iktidarını aklamaz. 2002’den bu yana küresel güçlerin kredi açtığı mevcut iktidar ne oldu da kredibilitesini kaybetti? Hükümetin bu süreçteki icraatlarına baktığımızda hiç de bağımsız/milli refleksler vermediğini, aksine Amerika’nın başına çektiği küresel güçlerle işbirliği içinde yol aldığını gözlemliyoruz. Bugün yaşananların temelinde küresel güçlerin strateji değişikliğinin yattığına inanıyoruz.” dedi.

 

Basın açıklamasının devamında “Küresel güçler 30 seneye yakındır desteklediği ılımlı İslam projesinden vazgeçme eğilimindedir. Bunun ilk işaretlerini Mısır’da verdiler. Türkiye yeni bir aşama olarak görülebilir. Temennimiz Türkiye’nin gerçekten bağımsız bir çizgiye gelmesi ve İslam dünyasında örneklik teşkil etmesidir. Ancak, bunun için günü birlik politikalar değil, sosyal/kültürel/siyasi ve ekonomik olarak yapısal değişiklikler öngören orta ve uzun vadeli politikalar geliştirilmesi gereklidir. Bunun mümkün olup olmadığını, Ak Parti’nin ne denli bağımsız bir çizgide seyredeceğini önümüzdeki süreçte hep beraber gözlemleyeceğiz.” denildi. Gazze’deki gelişmelerin de değerlendirildiği açıklamada Gazze İsrail’in boykot çağrısına destek verilmesi gerektiği hatırlatıldı. Roboski’yle ilgili pankart ve dövizlerin taşındığı eylem, “Uludere/Roboski’de gerçekleşen katliamın 2. yıldönümü… Hayatını kaybedenleri rahmetle anıyoruz. Yaşananları unutmadığımızı hatırlatıyor, adalet talebimizi yeniliyoruz.” çağrısıyla son buldu.

 

433. Hafta Adalet ve Özgürlükler Eylemi Basın Açıklaması

 

AK PARTİ KENDİ ÖZELEŞTİRİSİNİ YAPMALIDIR!

 

Türkiye zor bir süreçten geçiyor. Ortalık toz duman…

 

Başbakanın iddiasına göre ortada siyasi bir komplo var. Komplo dış güçler tarafından planlandı ve Türkiye’deki güvenilir müttefikleri olan Gülen Cemaati tarafından uygulamaya sokuldu.

 

Biz siyasi komplo iddiasının doğru olduğunu kabul ediyoruz. Ancak bu kabul, Ak Parti iktidarını aklamaz.

 

2002’den bu yana küresel güçlerin kredi açtığı mevcut iktidar ne oldu da kredibilitesini kaybetti?

 

Hükümetin bu süreçteki icraatlarına baktığımızda hiç de bağımsız/milli refleksler vermediğini, aksine Amerika’nın başına çektiği küresel güçlerle işbirliği içinde yol aldığını gözlemliyoruz.

 

Uluslararası sermayenin at koşturduğu, batılılaşmanın hız kesmeden devam ettiği, Amerika ve batılı müttefiklerinin gazı ile Suriye bataklığına saplanmış bir Türkiye var önümüzde…

 

Bugün yaşananların temelinde küresel güçlerin strateji değişikliğinin yattığına inanıyoruz. Küresel güçler 30 seneye yakındır desteklediği ılımlı İslam projesinden vazgeçme eğilimindedir. Bunun ilk işaretlerini Mısır’da verdiler. Türkiye yeni bir aşama olarak görülebilir.

 

Temennimiz Türkiye’nin gerçekten bağımsız bir çizgiye gelmesi ve İslam dünyasında örneklik teşkil etmesidir. Ancak, bunun için günü birlik politikalar değil, sosyal/kültürel/siyasi ve ekonomik olarak yapısal değişiklikler öngören orta ve uzun vadeli politikalar geliştirilmesi gereklidir. Bunun mümkün olup olmadığını, Ak Parti’nin ne denli bağımsız bir çizgide seyredeceğini  önümüzdeki süreçte hep beraber gözlemleyeceğiz.

 

İsrail Gazze’ye saldırmaya devam ediyor. Geçen hafta içindeki son saldırılarda 3 yaşındaki bir çocuk şehit oldu, 14 kişi de yaralandı. İsrail’in Filistinli Müslümanları hedef alan saldırıları son aylarda artış gösterdi. Gazze Hükümeti Sözcüsü, İsrail’in boykot edilmesi çağrısını yineledi. İsrail’in boykot edilmesi kapsamında yapılabilecek olanları şöyle sıralayabiliriz:

 

1)Tüm Müslüman ülkeler İsrail’le olan her türlü ilişkisini kesmelidirler.

 

2)Tüm Müslümanlar, İsrail/Amerikan menşeli ürünleri kullanmaktan acilen vazgeçmelidirler.

 

3)İsrail ve Amerika’nın İslam coğrafyasındaki ekonomik/kültürel/siyasi/sosyal  amaçlar içeren tüm kurumları boykot edilmelidir.

 

İslam ümmetinin vahdet bilincini kuşandığı, adaletin hakim olduğu bir dünyanın kurulduğu günlerin yakın olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyoruz.

 

Bugün Uludere/Roboski’de gerçekleşen katliamın 2. yıldönümü… Hayatını kaybedenleri rahmetle anıyoruz. Yaşananları unutmadığımızı hatırlatıyor, adalet talebimizi yeniliyoruz.

 

Diriliş Saati Dergisi

YIL BAŞI EĞLENCESİ ADI ALTINDA HIRİSTİYANLAŞTIRMA HAYIR. 454.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI.

Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformunun 9.yıl, 454.hafta basın açıklamasının konusu yaklaşan yıl başı sebebiyle, Müslüman bir toplum üzerinde uygulanmaya çalışılan Hristiyan kültür asimilasyonuydu. Basın açıklamasını İnsan Hakları Savunucuları Derneği genel başkanı Ali Akbaş yaptı. Destek veren vatandaşlar, “İnanca yapılan modern Haçlı seferi, yıl başı eğlencesi” yazılı pankart tuttular.

 

 

BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:

 

KOCAELİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 9. YIL 454. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

 

Değerli halkımız ve basın mensupları 454.hafta basın açıklamasına hoş geldiniz. Hristiyan yılbaşısına sayılı günler kala ülkemizde Hristiyan kültür emperyalizmi yılbaşı yaylım ateşi, son hızıyla sürüyor. Çağdaşlık adı altında, İslamdan 600, günümüzden 2000 sene önce gelen, Hristiyan kültürün yılbaşı, şu Müslüman halka dayatılıyor. Kapitalist sermaye ise yılbaşını kullanarak, içki, eğlence, alış veriş sektöründen büyük karlar elde ediyor. Adım başı gördüğünüz Noel baba denilen kişi bir Hıristiyan bir papaz değil midir?. Her karışı şehit kanları ile sulanmış bu topraklarda, adım başı Hristiyan papazların ne işi var?. Birde utanmadan bu ülkenin gavur işgalinden kurtulduğunu söyleyip, birileri o olmasaydı adınız Yorgo olurdu diyorlar. Bunu söyleyenler gidin o Yorgoların ülkesine de, bir bakın bakalım !, yılbaşı diye sokaklarda Türkiye'deki kadar çok Noel baba papazı görebilecekmisiniz?.

Hiç kimse bu ülkede kurtuluş !! savaşından bahsetmesin !. Düşman bu ülkeyi maşaları vasıtasıyla savaşmadan, sinsice ele geçirdi. Bu gün ülke, Yunanlılar, İngilizler tarafından işgal edilse idi sokaklar da Noel babalardan, Hristiyan yılbaşında farklı manzaralar mı olacaktı?. Müslüman halkımızı uyarıyoruz?, kimse sizin cehaletinizden faydalanıp, sonunda dönüşü olmayan bir yolda cehennem azabına girmenize sebep olmasın. Allah'ın verdiği aklı kullanın, kuranı ve peygamberi rehber edinin. Peygamberimiz s.a.s bir hadisi şeriflerinde buyurdular ki, “kişi benzediği kavimdendir”. İstediği kadar sizin nüfus kâğıdınızda Müslüman yazsın, kendinizi Müslüman zannedin. Hıristiyan yılbaşısında, hıristiyanlar gibi, çalgılı, Noel babalı, çam ağaçlı, içkili bir yılbaşı geçiyorsanız, yarın siz Allahın mahkemesinde bir Hristiyan gibi muamele görecek ve Hıristiyanlar gibi çıkmamak üzere cehennem azabına gireceksiniz !. Akıllı olun, bu geçici dünyada, eğlenceniz 1 yılbaşı gecesi değil, 365 gün de sürse sonunda ölüm var, hesap var, sonrasında cennet ve cehennem var. Aklınızı kullanın, hedefiniz geçici dünya değil, sonsuz cennet olsun. Yılbaşı demek ömrünüzden 1 yıl daha azaldı, mezara 1 yıl daha yaklaştınız demektir. Şeytan insanın akılsızını böyle maskara yapar, ölüme, cehenneme 1 yıl daha yaklaşmasını, güle oynaya kutlattırır.

Yılbaşında Allahın haramlarını hiçe sayarak içki kullanmak, kumar oynamak insanı dinden çıkartır. Peygamber sas. Buyırdu ki, “kişi imanlıyken, içki içmez, zina etmez, hırsızlık yapmaz”. Peygamberin bu sözleri yılbaşı eğlencesinde içki içenlerin dinden çıktığının kanıtıdır. Kumarda Allahın haram ettiği bir pisliktir. Sosyal devlet olmasının gereği, devlet içki, kumar gibi kötü alışkanlıklardan halkını koruması gerekirken, ne yazık ki, ülkemizde Milli Piyango, Toto, Loto adları altında devlet tarafından oynatılmaktadır. Devlete çağrıda bulunuyoruz, sizin göreviniz aldığınız vergiler karşlığında halka hizmet götürmektir, kumar oynatmak değil. Derhal devlet olarak Milli Piyango, Toto, Loto türü uygulamaları bırakın. Vatandaşınızı kumar gibi kötü alışkanlıklardan korumak yerine tam tersi bizzat teşvik ediyorsunuz. İnsanlar aldıkları biletlerle çalışmadan, ter dökmeden zengin olmayı düşünen, ütopya aleminde yaşayan, beleşçi ruha sahip kişiler olmayı hedefliyorlar. Devletin göreviyse, çalışarak, azmederek, alın teriyle bir yerlere gelmeyi hedefleyen gerçekçi, azimli kişiler yetişmesini sağlamak olmalıdır. Vatanadaşın yanlış yönlendirilmesinin önüne geçmek devletin görevidir. Bir STK olarak devleti görevini yapmaya, kontrolundeki her türlü kumarı kaldırmaya çağrıyor, basın açıklamamıza katıldığınız için teşekkür ediyoruz.

İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 412. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.

Son günlerde adliye koridorlarından oldukça dikkat çekici ve bir o kadarda düşündürücü haberler gelmektedir. 28 Şubat Darbesi sanıklarının tiyatrovari bir mahkeme seansından sonra salıverilmeleri ile başlayan süreci, Mehmet HABERAL ve Mustafa BALBAY’ın tahliyeleri izledi. Mustafa BALBAY sürecini emsal gösteren ve tahliye edilmeleri talebinde bulunan BDP’li tutuklu vekillerin ise “o ayrı bu ayrı türünden” trajikomik bir gerekçe ile tutukluluk süreçleri devam etmektedir. Hizbullah davası tutuklularının uzun tutukluluk süreçlerinden sonra salınmasında medya vasıtası ile linç girişiminde bulunanların başta HABERAL ve BALBAY olmak üzere darbecilerin ve darbe teşebbüsünde bulunanların tahliyelerine alkış tutmaları adalet ve eşitlik sloganlarının kişilere ve konjonktüre göre değişebileceğinin göstergesi olarak karşımızda durmaktadır. Yargı üzerindeki şaibeyi artıracak son iki gelişme ise şüphesiz ki; Mavi Marmara ve Yakup KÖSE davalarında verilen kararlar olmuştur. 2010 yılında uluslar arası sularda Mavi Marmara gemisinde korsan yapılanma İsrail tarafından 9 vatandaşımızın şehit edilmesi ile ilgili olarak Kayseri’de Şehit Furkan DOĞAN’ın ailesinin açmış olduğu tazminat davası “İsrail yargılanamaz” ve “Giderken bize mi sordunuz?” diyen bir zihniyet tarafından reddedildi. 28 Şubat döneminin sembol isimlerinden 14 yaşında idam ile yargılanmış ve yıllarını hapishanede geçirmiş olan Yakup KÖSE ve arkadaşımız Tayyar TERCAN’ında aralarında bulunduğu 33 kişiye 7 ila 10 yıl arasında hapis cezası verildi. 28 Şubat dönemi hortumcu sermaye çevreleri ve darbe alkışçısı sendikaların yargılanmasının adının bile konuşulmadığı aksine 28 Şubat darbeci askerlerinin teker teker salıverildiği bir dönemde bu cezalandırmayı tarih ve vicdan sahipleri bir kenara not etmektedir.

Bahse konu ettiğimiz olayların özellikle şu günlerde yoğunluk kazanmış yargı üzerinden Türkiye’nin siyasi sürecine müdahale olayından bağımsız olmadığını düşünüyoruz. Alıntıladığımız olaylar ve daha pek çok sıralayabileceğimiz örnekler, silsilesi ve zamanlaması itibari ile tesadüfler üzere ortaya çıkmış olaylar değil aksine bir plan ve proje dâhilinde uygulamaya konmuş olaylar intibaını vermektedir. Maalesef toplum yargı mensupları eli ile kamplara ayrılmak istenmektedir. Bu platformda sık sık dile getirdiğimiz din, dil, ırk, renk ayrımı yapılmaksızın herkes için adalet söylemimiz maalesef adalet dağıttığını iddia eden makam ve kuruluşlarca ayaklar altına alınmaktadır. Ellerinde bulundurdukları imkânları operasyonel bir güç şeklinde kullanan kişiler bilmelidirler ki gün gelir adalet kendiniz içinde ihtiyaç duyulan bir mefhum olarak karşınıza çıkar. Adalet, bir toplumun olmazsa olmaz en temel unsurlarından biridir. Toplumun her kesimini şahısların kişisel görüşleri ve ideolojik şablonlarına mahkûm kılmayacak yeni bir hukuk sistemi derhal tesis edilmelidir. Hukuk toplumun bir kesiminin hizaya sokulacağı bir sopa olmaktan çıkmak zorundadır.

Özellikle tutuklu BDP milletvekilleri, Furkan DOĞAN ve Yakup KÖSE davalarında verilen kararlar ortaya koymuştur ki; hukuk ahlakından yoksun yargıçlar kendilerine verilen yetkiyi hukuku çiğneyerek ve ideolojik saplantıları doğrultusunda kullanmaktadırlar. Adaleti tesis mekanizması olarak mahkemeler, savcılar ve hâkimler yetkilerini siyasi ve ideolojik saplantıları doğrultusunda kullanıyorlarsa devletin adının hukuk devleti olmasının bir manası yoktur. “Giderken bize mi sordunuz?” deme ucuzluğunu sergileyen bir yargı sistemi maalesef adilliği ve tarafsızlığını kaybetmiştir.

Toplumu dinamik halde tutan önemli bir unsurda ahlaktır. Ahlaki çöküntünün olduğu toplumların gelişimini beklemek abesle iştigaldir. Özellikle devlet yönetimine talip olmuş kişilerin toplumsal örneklikleri toplum ahlakını şekillendiren önemli bir etkendir. Son günlerde ortaya atılan bir takım iddialar oldukça vahim bir durum arz etmektedir. Rüşvet ve yolsuzluk iddiaları yüksek sesle dillendirilmektedir. Hükümet organları bu iddiaların üzerine sonuna kadar gitmekle ve sorumluları ortaya çıkarmakla mükelleftirler. Herkes bulunduğu makamın, temsil ettiği kurumun hakkını vermekle yükümlüdür. Aksi takdirde ülkede kaos ortamı gün geçtikçe büyüyecektir. Yüklendikleri sorumluluk makamlarını kişisel hırs, kazanç ve menfaatleri doğrultusunda kullananlar deşifre edilmeli ve toplum önünde gereken cezaya çarptırılmalıdırlar. Aksi durumda iktidar sahipleri suça ortak olma yükümlülüğünden kendilerini kurtaramayacaklardır.

İslam’ın adalet ve ahlak sisteminin tesis edilmediği sistemler güdük kalmaya mecburdurlar.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU
 
Rahman, Rahim Allah’ın Adıyla: Yoksa onlar Allahtan başka dostlarmı edindiler ? Halbuki dost yalnız Allahtır o ölüleri diriltir herşeye kadirdir.İhtilaf ettiğiniz herhangi bir şeyde hüküm vermek Allaha mahsustur işte, bu Allah benim rabbimdir. Ona tevekkül ettim ve ona yönelişim de onadır. (Şura suresi 9-10)
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 329. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Rahman, Rahim Allah’ın Adıyla: Yoksa onlar Allahtan başka dostlarmı edindiler ? Halbuki dost yalnız Allahtır o ölüleri diriltir herşeye kadirdir.İhtilaf ettiğiniz herhangi bir şeyde hüküm vermek Allaha mahsustur işte, bu Allah benim rabbimdir. Ona tevekkül ettim ve ona yönelişim de onadır. (Şura suresi 9-10) Sevgili dostlar değerli basın mensupları, Hak daima haktır. Batılsa daima batıldır doğru veya yanlışta esas itibarı ile kendi varlıklarıyla doğru kendi varlıklarıyla yanlıştır. Zamana ve mekana göre doğru ve yanlış değişiklikler arzetse de esasda aynı şartlarda meydana gelen doğru başka zamandada aynı şartlarda meydana geliyorsa doğru olmalıdır. Yanlış da böylecedir. Geçmişte ülkemizde bazı şeyleri söylediği için ve bu hususlarda kitap yazdığı için mahkum edilen kişilerin söylediklerini bugün devlet ricali söylüyorsa en azından bunları söyleyenler bir özrü haketmiş değilmidir. Bundan beş yıl önce suç olan şeyler bugün niye fedakarlık olarak nitelendirilmektedir. Kamuoyu bunun cevabını merak etmektedir. Ülkemizdeki çatışmada tarafeynin birbirlerini ülke menfaatlerinin düşmanı olmak ve dış bağlantılarla işbirliği içerisinde olmakla itham ettikleri bir gerçektir. Her iki tarafıda varsa kendilerinin ve diğer tarafın dış bağlantılarını açıklamaya davet ediyoruz. Karşı tarafın dış bağlantılar diye nitelendirdikleri ülkelerle kendi ilişkilerinide kamuoyuna açıklamaya davet ediyoruz. Tarafların herbirisi karşı tarafı dışgüçlerle işbirliği olmakla itham ettiğinde gördüğümüz odurki neredeyse aynı yerlere işaret ediyorlar. Bu aynı yerin birden çok algı üzerine kurulu olduğuna ve bu işaret edilen yerin tarafeynin herbiriyle iyi ilişkiler içinde olduğuna delalet etmezmi ?. Siz önce kötü ile kendi ilişkilerinizi kesip sonra karşı tarafı bu ilişkileriyle suçlamanız daha doğru olmazmı ?. Dahada önemlisi madem bu dış güçler kötü o zaman onların yerli iş birlikçileriyle uğraşmaktan daha çok bilfiil kendileriyle uğraşmak daha doğru değilmi ?. Tarafeynin herbini bu hususlarda cevap vermeye çağırıyoruz. Kamuoyu dışgüçler denildiğinde genellikle emperyalist güçleri anlamaktadır. Ülkemizin bu güçlerle sosyal ve siyasal ilişkileri oldukça iyidir . Hatta ülkemiz mahkemelerinde dokuz kardeşimizi şehit eden israilin yargılanamayacağını ifade eden yargıçlar bulunmaktadır. Ve hükümet bu yargıçlarla alakalı herhangi bir girişimde de bulunmamaktadır. Dış güçler kötüdür ama hep karşı tarafı desteklediğinde mi ? kamuoyu bunun böyle olup olmadığını merak etmektedir. Mevcut çatışmada daha çok hükümetin yanında durmayı tercih eden ve karşı tarafı islami guruplarla ilişkilerini zarara soktuğunu söyleyen bir takım islami camia önderleride şunu bilmeli değilmi bundan beş yıl önce taraflardan diğeride devletle ilişki kurmuş hatta devlet onları kollamış gözetlemiş onlarda hem devleti hem hükümeti her platformda savunmuşlardı fakat bugün karşı karşıya geldiler siz bundan hiç ibret almıyormusunuz. Devlete elini uzatanlar şunu unutmamalıdırki laik devlet tuttuğu eli herzaman sadece sıkarak bırakmaz... Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 330. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz. KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 25 SAFER 1435 - 28 / 12 / 2013