Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta (FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta (FOTO)

Ankara'da 616.,

#Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 616. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.

Ortadoğu kaynamaya devam ediyor. Emperyalist ABD’nin Kudüs’ü terör şebekesi İsrail’in başkenti olarak tanıma kararı sonrasında 3. İntifada başlamıştı. İsrail terör şebekesi gösterilere katılan Filistinlilere plastik ve gerçek mermilerle saldırarak pek çok ölüm ve yaralanmaya sebep oldu.

Hasta ya da #çocuk yaştaki Filistinli göstericiler gözaltına alınarak sistematik işkence uygulanmaktadır.

16 yaşındaki Ahed Tamimi hala hapis durumda ve sözde yargılaması devam etmektedir. Bizler biliyoruz ki tiyatrodan ibaret olan bu mahkemenin sonucu Siyonistlerce önceden belirlendi.

İşgal başladığı günden beri özellikle gençler ve çocuklar üzerindeki baskı ve mahkûmiyet kararları ile İsrail terör devleti, Filistin halkının geleceği olan gençliği sindirmeye çalışmaktadır.

Ayrıca İsrail terör örgütü liderlerinin sözde meclislerinde almış olduğu Filistinlilere dair idam kararı yıllardır kıramadığı #Filistin direniş ruhunu baskılamaya yönelik beyhude bir çaba olarak karşımızda durmaktadır.

Diğer yandan #İsrail şebekesi Filistin halkını provoke etmeye devam etmektedir. Son olarak işgalci çete, Filistin toprağı olan Batı Şeria’daki gasp edilerek oluşturulan sözde Yahudi yerleşim birimlerinin İsrail’e ilhak edilmesini öngören yasa tasarısını onayladı. Bu şekilde işgalci çete arkasına aldığı emperyalist destekle gerçekleştirdiği hırsızlığı sözde yasal bir kılıfa geçirmiş oluyor.

Yaşanan bu son olayların #BM’de alınan ve sembolik olmaktan öte bir anlam ifade etmeyen Filistin kararından sonra gelmesi oldukça manidar bir durumdur. Bu adımlarla Filistin halkı tahrik edilmekte #ABD’nin öncülüğünde başlatılan süreç daha da ileri boyutlara taşınmaktadır.

Geçtiğimiz haftanın önemli olaylardan biride İran’da yaşandı. #İran’da geçtiğimiz hafta başlayan halk ayaklanması #Türkiye’de yaşanan gezi sürecini akıllara getirmektedir.

Dört bir yandan ateşe verilen #İslam coğrafyası bir bir güçsüz düşürülmeye çalışılmaktadır. Yaşanan bu olaylar bölgemizde İran’a biçilen rol tamamlandığında gerçekleşmesi muhtemel rejim değişikliğinin alt yapısını hazırlayan birer prova mesabesindedir.

İran bugüne değin ortaya koyduğu mezhepçi ve yayılmacı politikalar ile #Suriye#Irak#Yemen ve #Afganistan başta olmak üzere bölge ülkelerini derinden sarsarak, milyonlarca insanın ölmesine, şehirlerin yerle bir edilerek, halklarının mülteci pozisyonuna düşmesine sebep olan unsurların başında geldi.

Haşdi Şabi, İŞİD, PKK-PYD ve Hizbullah gibi uluslar arası güçlerin kurduğu paravan örgütlere finans ve silah desteği sağlayarak bölgede büyük bir kaos ortamının oluşmasına yardımcı oldu ve oluşan bu kaos durumundan faydalanarak güç ve nüfus devşirme planlarına koyuldu.

İran, özellikle Suriye’de son 8 yıldır ortaya çıkan ve vicdanları derinden sarsan trajedi ve ölümlerin en büyük mesullerinden biri olarak karşımızda durmaktadır.

Bölge halklarının isteklerine ve özgürlük mücadelelerine karşın ABD ve Rusya başta olmak üzere emperyalist ülkelerle girmiş olduğu karanlık ve kirli ilişkiler tarih ve hafızalarımıza derinden kazındı.

Ancak İran devlet aklı; bölgeyi kaosa sürüklemek adına girilen bu kirli ilişkiler ağında kendisine biçilen rolün zaman ve mekân kısıtlaması içerisinde olduğunu ve vakti geldiğinde bir kenara atılacağını yeterince hesap edemedi.

Tıpkı #Saddam#Kaddafi#Mübarek rejimi örneklerinde olduğu gibi.

Her ne kadar İran’ın mevcut rejimini ve mezhepsel bakış açısını kendimize uzak buluyor olsak da dıştan müdahalelerin de kabul edilemez olduğu aşikârdır.

Bölgemiz ve vicdanlarımız yeni acıları kaldırabilecek güçte değildir. İran rejimi özellikle iç ve dış siyasette ne denli kırılgan bir zeminde yürüdüğünü bir an evvel fark etmelidir.

Özellikle Suriye, Irak ve Afganistan politikalarını yeniden gözden geçirerek bölge halkları ve devletleri ile sağlıklı bir iletişim kurmalı ve girdiği kirli ilişkiler ağından bir an evvel vazgeçmelidir.

Bu durumun ortaya çıkması hiç şüphesiz halkı Müslüman olan ülke yöneticilerinin kendi dar çıkarları ve iktidar hırsları uğruna girmiş oldukları kısır kavgalardan kaynaklanmaktadır.

Özellikle bölge ülkeleri tertip edilen küresel oyunun farkına varmalı ve fitneyi körükleyecek çalışmalardan uzak durmalılardır. Bugün tüm İslam coğrafyasında maalesef ayrıştırıcı bir dil kullanılmakta, ırkçı ve mezhepçi söylemler öncülüğünde insanlar biribirlerinden iyice uzaklaştırılmaktadır.

Toplumsal kamplaşmayı, kavga ve kaos ortamını besleyecek politikalar bir kenara bırakılarak toplumsal barışı sağlayacak bir dil kullanmak hayati bir önem arz etmektedir. Suriye örneğinde olduğu gibi halkların haklı taleplerine kulak tıkamak tüm coğrafyayı etkileyen ve acısı yıllarca kapanmayacak büyük bir fitnenin zuhuruna sebebiyet verecektir.

Özellikle siyasi liderler ve toplumsal kanaat önderleri söylemlerini yeniden gözden geçirerek bütünleştirici bir usül ve üslupla yeniden bir toplumsal zihin inşaa etmelidirler. Aksi halde yanacak ateşin evlerimizin içine kadar sirayet etmesi işten bile değildir.
Tüm insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisi ile.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

 

Görüntünün olası içeriği: 5 kişi, ayakta duran insanlar ve açık hava