Bangladeşli Seyyid Kutup

Bangladeşli Seyyid Kutup

Cemaat-ı İslami’nin Bangladeş kolu Genel Sekreter Yardımcısı Abdulkadir Molla hukuk yolları tüketilmeden idam edildi. Kasıt olduğu ortada.

Dünyanın cılız ve yetersiz tepkileri arasında  Cemaat-ı İslami’nin Bangladeş kolu Genel Sekreter  Yardımcısı Abdulkadir Molla hukuk yolları tüketilmeden idam edildi.  Kasıt olduğu ortada. Baştan beri zaten davasında bir gariplik vardı. Sanki siyaseten önceden idamına karar verilmişti. 5 Şubat 2012 tarihinde hakkında ömür boyu hapis cezası verildi.  Ömür boyu hapis cezası üzerine Temyiz Mahkemesine başvurdu.  Hafifletme beklerken idamla karşılaştı.  Beklenmedik karar veya sürpriz bununla sınırlı kalmadı. Aslında dava çarpıklık üzerine kuruluydu ve her faslı çarpıklığı biraz daha artırıyordu. Öncelikli olarak dava zaman aşımı üzerine bina edilmişti. İkinci olarak savaş halinin dışında savaş suçları mahkemesi ihdas edilmişti.  Molla’nın idamı, nevi şahsına münhasır bir dava veya yargılama süreci olarak tarihe geçecektir. Bunun nedenini bizzat Başbakan Şeyh Hasine’nin anormal olan şahsiyetinde aramak lazım. Bangladeş milliyetçisi olan ayrılıkçı lider Müciburrahman’ın kızı Şeyh Hasine ikinci başbakanlığında hayatının hamlesini yapmak ve kendisine göre babasının intikamını almak istiyordu. Dolayısıyla Cemaat-ı İslami merkezli olarak açılan davanın birkaç nedeni var.  

Şeyh Hasina’nın saik veya muharrik unsurlarından birisi, intikam tutkusuydu. Ama kimden olursa!  Dolayısıyla dava geriye dönük olarak bir intikam arayışı ve hesaplaşma zemini olarak işletildi.  Bu davanın bir başka nedeni ise ocak ayında yapılacak seçimler. Önümüzdeki seçimlerde bu yolla Cemaat-ı İslami’nin potansiyel müttefiki Bangladeş Milliyetçi Partisi (BNP) lideri Begüm Halide Ziya'nın da şansını azaltmayı hedefliyordu.

Yargılama yoluyla Cemaat-ı İslami ve ortaklarına gözdağı vermek ve onları zayıflatarak kendi taraftarlarını bu dava etrafında kenetlemek niyetinde. Takrir-i sükun politikası izliyor.

*

Yargılama da üçüncü faktör veya muharrik neden ise ırkçılık ve İslam düşmanlığı karmasıdır.   İdam edilen Abdulkadir Molla’nın Bengal milliyetinden olmaması bilakis Bangladeş’in dalitleri sayılan veya en alt kümesi olan Bihari Müslümanlarından gelmesi tesadüf sayılmamalıdır.  Bihar Müslümanları, Müslüman olmalarına rağmen bu ülkenin milliyetçileri nezdinde adeta siyasi kast olarak Şudralardan sayılıyorlar. Bunun bir iki nedeni var.  Birinci neden, Bengal asıllı olmamaları.  İkinci neden ise ayrışma sırasında Pakistan’la birlikte hareket etmeleri veya buna inanılmasıdır. Bu itibarla, durumları Saddam’ın Kuveyt’ten atılmasından sonraki Kuveyt’teki Filistinlilerin durumuna ve sürülmelerine benzetiliyor.  Saddam’ın müttefikleri olarak kabul ediliyorlardı, dolayısıyla dışlandılar.

Ya da durumları Cezayirli Harkilere benzetilebilir.  Fransa işgal döneminde bazı Cezayirlileri ayartmıştı ve kendi emelleri doğrultusunda kullanmıştı. Bunlar daha sonra Fransa tarafından yerli kabul edilmedikleri gibi Cezayir tarafından da hain olarak damgalandılar.  Sahipsiz ve ortada kaldılar.  Fransız toplumuna entegre olamadılar, Cezayir’e de geri dönemediler. Onlar Fransa’da ezilirken Fransa’nın geride bıraktığı vekilleri veya Hizb-i Fransa kamufle olduğundan dolayı kılına halel gelmediği gibi ülkeyi yönetmeye de devam etti. Halit Nezzar örneğinde olduğu gibi.  

Bangladeş, Pakistanlı tutuklu veya ‘suçlu’ askerleri yargılayamamış ama onların kalıntıları olarak gördüklerini zaman aşımıyla birlikte yargılamış ve cezalandırmıştır. Tam seçmece bir durum.  Kime rastlarsa adaleti!  Şeyh Hasina ‘eşeğini dövemeyen semerini döver’ misali kinini Pakistanlı askerler yerine Biharlı Müslümanlardan çıkartıyor.  

Bengal milliyetçileri Bihar göçmenlerini beşinci tabur olarak görmüştür. Özellikle de Abdulkadir Molla ayrışma döneminde Bedir Mangalarını yönetmekle suçlanıyor. Bu mangalar Pakistan askerinin yerli işbirlikçileri veya milisleri olarak takdim ediliyor. Bu noktada Abdulkadir Molla, ‘ Mirpur Kasabı’ olarak anılmakta idi!

*

Bihar Müslümanları veya göçmenleri Pakistan-Bangladeş kapışmasının kapanmayan hesaplaşmasının bedelini ödüyorlar.  Bu kapanmamış hesaplaşmanın gecikmiş kurbanları.  Birliğin ayrışmaya dönüşen sürecinin vergisini ödüyorlar.  Birlik taraftarı olmalarının soğuk intikamı alınıyor.  Milliyetçi bir zeminden gelen Şeyh Hasina aynı zamanda İslamcılara olan derin nefretini tatmin etmiş oluyor. Bengal tarihini de milliyetçi zeminden sil baştan yazmak istiyor. Keyfince! Nefretini okul müfredatına geçirmek istiyor.  Redd-i miras ve devr-i sabık oluşturma peşinde!  

Yargılananlar mazlum olmalarına rağmen Şeyh Hasina ve Avam Ligi taraftarları intikam hisleriyle meşbu olarak Temerrüt hareketi benzeri gösterilerle yargıyı baskı altında tuttular.  Bangladeş yolsuzlukta tavan yapmış ülkelerden birisi.  Bu yolsuzluğun görüldüğü alanlardan birisi de politize olmuş yargı. Dolayısıyla eski ifadesiyle Abdulkadir Molla’nın yargılanması tam bir Karakuşilik durum!

Cemaat-ı İslami’nin önemli simaları arasında olan Abdulkadir Molla Bangladeş’in Seyyid Kutup’u olarak tarihe geçecektir. Karakuşi bir yargılanmanın sonucu idam edilmiştir. Siyasi bir dava olduğundan dolayı ale’l acele idamına karar verilmiştir. Bu da bize Adnan Menderes ve Seyyid Kutup gibi mazlum liderleri ve dava adamları ve siyasetçileri hatırlatmaktadır. 

Seyyid Kutup’u idam sehpasından almak için Irak Cumhurbaşkanı Abdusselam Arif gibi şahsiyetler devreye girmişse de Şeyh Hasina gibi Nasır da idam şehvetine kapılmış ve kimseyi dinlememiştir.  Mazlumların kanı zehirli olduğundan dolayı Faslı Abdusselam Yasin’in yazdığı gibi Nasır bir yıl sonra hayatının hezimetini tatmış ve İsrail karşısında yerle bir olmuştur.

1906 yılında doğan Seyyid Kutup 1966 yılında idam edilmiş ve 60 yaşında şahadet şerbetini içmiştir. Nasır da ondan dört yıl sonra 58 yaşında vefat etmiştir. Dünya zalimlere de yar olmamıştır.  Korkunun ecele faydası olmadığı gibi ecel birdir, taaddüt de etmez.   Şehitler, hakkın şahitliğini yapıyor ve işaret fişeği olarak önden yürüyorlar.  

 Mustafa Özcan