Abdurrahman Dilipak: Müslüman Aklı

Abdurrahman Dilipak: Müslüman Aklı

Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz

Abdurrahman Dilipak /Müslüman Aklı Habervakti.com

Fatih Altaylı, “Kendi hastalarımıza bile gerekli tedaviler uygulanamazken Gazze’den hasta getirilmesi, millete hakarettir” demiş. Bunun sorumlusu kim? Aile mi, mektep mi, cami mi? Daha doğrusu, Mediası, STK’sı ile biz hepimiziz ve tabi ilk planda da kişinin bizzat kendisi. Hz. İbrahim örneğinde olduğu gibi, hiçbir güzel örnek ve doğru bilgi olmadığı halde, insan gerçeğin basamağından yükselerek hakikate ulaşabilir.

Önce hakikatin bilgisinden habersiz insanlar o kadar çok ki, okumuşu hatta yazarı, siyasetçisi, her kesimden bu hastalıkla malul insanlar var, bu bir. Öte yandan biz kendi başımıza yapayalnız değiliz, Melek, cin ve şeytanlarla sürekli bir etkileşim, bilgi alışverişi içindeyiz, aklımız ve sezgilerimizle. Ve her insanın içinde akıl, vicdan ve sezgi var. Bizim rasyonel bir yanımız olduğu gibi septik bir yanımız da var. Mesela, Ne Tanrı, ne kral tanırız Allahtan başka.

Bir Müslüman, kendisi ve ailesinin ihtiyaçlarını meşru yoldan karşıladığı için Allah’ın emanet ettiği bedeni koruduğu için bir sevabı vardır. Ama eğer, kendi “Havaic-i Asliye”sini karşıladıktan sonra, akraba ve komşularının temel ihtiyaçları ve onlarla hediyeleşme konusunda bir çaba gösterirse, Allah bundan dolayı ona 10 katını verecektir. Malını bereketlendirecektir. Eğer hiç tanımadığı ve hiçbir yakınlığı bulunmayan birine maddi ya da manevi bir yardımda bulunursa, Allah onların işlerini kolaylaştıracak, onu koruyacak ve yaptığı, harcadığı şeylerin karşılığını 100 katını verecektir. Eğer ihtiyaç sahibi birilerini arar, bulur, onun ihtiyacını giderirseniz, 700 katını verecektir. Ve bir o kadar da onlara ahirette ikramda bulunulacak.

Evet, evet, siz Allah’ın kullarında ikramda bulunur ve onların ihtiyaçlarını karşılarsanız, Allah da sizin ihtiyacınızı fazlası ile karşılar. Ne yazık ki, bu iman ve ahlaktan yoksul bir nesil geliyor, din, akıl, ahlak ve vicdan yoksulu bir nesil. Neyse ki, Gazze ile yeniden bir uyanış trendine girdik. Ve birileri bunu anlamıyorlar. Ve bir de laf ile âleme nizam vermekten söz ediyorlar.

Bakın bir Müslüman aynı delikten iki kere ısırılmaz. Biz ısırılmaya doymuyoruz. Siyaset, sermaye, media, akademi, bürokrasi, yargı, yasama hepsi ne dediler ne yaptılar. Hayır, artık ne dedikleri umurumda değil.

Erdoğan şimdi batıya ABD’ye, İsrail’e meydan okuyor. Biz benzer süreçleri daha önce de yaşadık. Kınamak, daha sert bir ifade ile kınamak, haddini bildirmek, masaya yumruğunu vurmak, Osmanlı tokadı atmak, ağzının payını vermek, bunlar çok hoşumuza gidiyor. Güzel söz ve hikmetle, hakkı tebliğ etmek aslında bizden istenen. Saldırgan ifadelerle üstümüze gelenlere de elbette hak ettikleri cevabı vermek de gerekir, eğer söz dinlemiyorlarsa.

Sadece konuşmak sorunu çözmüyor. Ne yapıyorsunuz, ayaklarınız nereye gidiyor, o önemli. Bakın o kadar büyük laflar etmenize gerek yok. Yapmanız gereken. Basit şeyler var. İklim yasa tasarısını geri çekebiliyor musunuz? Daha dün, o kentsel dönüşüm yasasını geçirmediniz mi? Şimdi, hadi, en başından başlayalım: İstanbul sözleşmesinden ne zaman çekileceksiniz?. Daha önce çekildik dediniz ama o iş bir “irade beyanı” olarak kaldı, resmi süreç başlamadı. Sözleşmenin bütün hükümleri zaten yasada var ve yasa yerine duruyor. Lanzarote’yi kimse ağzına bile almıyor zaten, CEDAW da yerinde duruyor. Bu 3 sözleşme kendi içinde birbiri ile ilişkilendirildi. Ve bunların uygulamaları izleme ve denetlemesi konusunda UN WOMAN’a bu ülkemizde örgütlenmesine izin verildi ve bu örgüte diplomatik dokunulmazlık, imtiyazlı statü, yargı ve vergi muafiyeti getirildi. 11 yeni BM örgütüne Türkiye’de ofis verildi. Bu ne perhiz ve bu ne lahana turşusu. Bu lobilerin adamları, Beştepe’de, bakanlıklarda fink atıyor.

Chemistrail uygulamaları hala devam ediyor. HABAT konusunda bir gelişme yok. HABAT’la yola devam edecekseniz, bu sözlerin hiç. Bir anlamı ve değeri yok. Daha kısa süre önce, Yeni Delhi’de, G20 zirvesinin nihai bildirisinde “Toplumsal cinsiyet” konusundaki belgeyi imzalamadınız mı? Toplumsal cinsiyet 3 sayfa, buna benzer 50 sayfalık bir doküman imzaladınız. Şimdi onlar ne olacak?. Bürokratlarınız “5G yetmez, 6G de olsun” diyor. Bu siber işgalin altyapısını oluşturan Dijitalizm projelerine destek verecek misiniz?.

Nüfus cüzdanlarımızdaki GENDER Maddesini ne zaman kaldıracaksınız?. Tek Para ve PerfomansPass konusunda maliye bürokratlarının çalışmaları ne olacak? O G20 zirvesinde imzalanan nihai bildiri bizim açımızdan çöp hükmünde mi? HABAT senaryosu, Türk Dünyası Hahamlar birliği, HAZARA MUSEVİ Devleri projesi yok mu artık. Gazzelilerin yaşadıkları topraklardan göçe zorlanması ile ilgili bir planda artık yer almayacak mıyız bu saatten sonra. Peki, bu senaryo konusunda Ankara’yı ikna etmeye çalışanlara kapıları kapatıyor muyuz artık!

Klaus Schwab efendi(!?) demiş ki: "4. Sanayi Devrimi bir tsunami gibi gelecek. Dijital cihazlar nano-teknolojiyle üretilecek. Biyolojik alanda büyük yenilikler yaşanacak.. Büyük veriler, şirketler ve hükümetler tarafından yapay zekâ ile yönetilecek. Akıllı trafik, akıllı hükümet, akıllı şehirlerle tanışacağız.. 2024 Haziranına kadar bu süreci yönetecek yeni bir asamble örgütlenecek.

Yani biz şimdi bu projenin içinde mi olacağız, dışında da mı? AB’nin, NATO’nun içinde mi kalacağız, dışında mı çıkacağız. İsrail de NATO karargâhında büyükelçilik açtı. Bu konuda Türkiye’nin VETO’su yok mu? Yoksa İsrail’e hayır dersek, NATO üyeleri Türkiye’yi “Hamas terör örgütüne yardım ve yataklık ediyor” diye ister misiniz Türkiye’yi NATO’dan çıkartsınlar. Hele bir de İncirliği kapatacak olursanız darbe mi yaparlar yoksa. 15 Temmuz’da da İncirlik işin içindeydi, ne oldu? Şimdi bundan sonra ne olacak? Müttefiklerimize ilişkilerimiz bundan sonra nasıl olacak? BOP eş başkanlığı bitiyor mu? FKÖ ile İsrail’i barıştırıp garantör olma planı yattı mı, son gelişmelerden sonra! Ha, sahi, gerçekten "BP ülkemizdeki 700 civarındaki istasyonunu satıp çekilecek. HSBC şube azaltıyor. Koç, Ford, LG 32 milyar dolarlık yatırımı iptal etti. Mazda çekiliyor. iki yıl önce Honda Türkiye’den çekildi. 2019'da Volkswagen fabrika kurmaktan vaz geçmişti” deniliyor, ne oluyor?” Maliye Bakanı, Merkez Bankası başkanı bir politika tercihi ile getirilmişti, politika değişikliğine gidiliyorsa, bunlar da gidici mi? Bu Anayasa değişikli, Genel Af ve Referandum hesapları ne olacak?

Almanya ile Gazze konusundaki restleşmeden sonra AB konusu Ankara için artık gerçekleşmesi zor bir hayal. Peki, kapılarında beklemeye devam edecek miyiz?

NATO’nun “Ucuz asker deposu”(!?)nu yanlarında tutmak istiyorlarsa, bir iktidar değişikliği için birileri düğmeye basar mı dersiniz. İsrail’deki gibi, 5’li, 8’li bir koalisyon mümkün olabilir mi Türkiye’de. İster misiniz, şu günlerde bir Sünni, bir de Şii mehdi sürsünler piyasaya, iki de Mesih! Biri Yahudilerin beklediği Mesih, biri, Hristiyanların bekledikleri Mesih’in dönüşü.. Bu yetmez, dünya üzerinde bir Tarık, bir de Şira etkisinin hissedilmeye başlaması nasıl olur. Gelsin o zaman Deccal, kıyamet savaşı, Dabbetül arz, Yecüc Mecüc.

2024’e doludizgin giriyoruz. A am biz hala, depremde kaç kişi öldü, hala onu bile bilmiyoruz. CoVID’den öldü diye her gün istatistik yayınlayanlar, mRNA’dan kaç kişi öldü diye sorarsanız derin bir sessizliğe gömülüyorlar.

Hz Ömer “dili âlim kalbi ve işleri cahilce olanlardan sakınmayı” öğütler. İslam ülkelerinden liderlerin bir kısmı insanları Allah’la aldatıyor. Utanmadan bir de Kudüs konusunda susarken İsrail’le dostluktan söz ediyorlar. “Ulul-emre iteat”dan söz ediyor bu Allah’ın adı ile toplumu ifsad eden insanları kandıran şeytanın varisleri!. İslam ülkelerinde demokrasicilik oynayanların iktidarı al muhalefete vur, söylem dışında yok birbirlerinden pek farkları.

Bakın bu savaş sadece Gazze de, ya da Filistin topraklarında değil, beynimizde, kalbimizde, soframızda, bazar’da, media’da, eğitim kurumlarında her yerde. Aslında bütün bu savaşların merkezinde aynı Şeytani unsurlar yer alıyor ve sağ-sol, Alevi-Sünni, laik-İslamcı her yerdeler.

Bunlar ektiğimiz Tohuma da karışıyorlar. Tarlanıza atacağınız gübreye, zirai ilaca da. Hayvanların başına gelen de farklı değil. Önce hasta ediyorlar. Sonra ilaç satıyorlar. Aşıyı dayatanda bunlar. Ha! CHP’nin aşı zorunluluğu getiren yasa teklifi komisyonda bekliyor bu arada.