Zaman’a bakıyorum... Abdülhamid Han’ın Rus Elçisi’ne baktığı gibi!

Cennetmekân Sultan 2. Abdülhamid Han’ın uyguladığı taktiği biliyor olmalısınız...

Cennetmekân, “çok önemli bir karar” vereceği zaman, hemen “vezir”ini çağırır, “Git, Rus Elçisi’ne sor” dermiş: “Sor bakalım, bu olay konusunda ne diyor?”

Vezir gider, “Rus Elçisi”ne olayı anlatır ve “Bu konuda ne düşünüyorsun?”diye sorarmış!..

Rus Elçisi bu;

Hiç “Osmanlı’nın çıkarları”nı düşünür mü?.. Elbette “kendi ülkesinin çıkarları”nı düşünecek!..

Elbette “kara”ya ak, “ak”a kara diyecek!.. Olay “Osmanlı’nın menfaati”ne olacaksa “olumsuz” diyecek, “Rusya’nın menfaati”ne ise “olumlu”diyecek!..

Yine demiş diyeceğini!..

Vezir de, alırmış cevabını, gelirmiş Sultan Abdülhamid Han’ın huzuruna...

“Vaziyet böyleyken böyle!”

Abdülhamid Han, “Tamam” dermiş;

“Tam tersini yapın!”

Her defasında da;

Rus Elçisi’nin söylediklerinin “tam tersi” yapılır ve böylece, kararlarda“tam isabet” kaydedilirmiş!..

PARALEL MEDYAYA BAKIYORUM!

Aradan 100 küsur yıl geçti...

Şahsen ben;

“Abdülhamid Han’ın torunu”olarak; bugün de aynı kuralı tatbik ediyorum...

Tabiî, “çok önemli bir olay”olduğunda, gidip de “Rus Elçisi’nin fikrini” sorma imkânım yok!..

Ya, ne yapıyorum?..

“Paralelci gazeteler”e bakıyorum...

Herhangi bir “olay” cereyan ettiğinde; bu olay “Türkiye’nin menfaatine”midir, yoksa “Emperyalist Batı veya Terör Devleti İsrail’in menfaatine”midir, bunu anlayabilmek için, hemen açıyorum “Paralelci gazeteler ve müttefikleri”ni, veriyorum kararımı!..

Eskiden, Zaman gazetesi pek “rengini” belli etmez, herhangi bir olayla ilgili tavrını, “başka gazeteler” üzerinden açıklardı!..

Önce “Taraf”ı kullandılar!..

Taraf “deşifre” olunca, Hürriyet’e yanaştılar ve Hürriyet üzerinden “algı operasyonu” yürütmeye başladılar!..

Hürriyet de deşifre olup, ayağa düşünce, bu defa Sözcü ve Cumhuriyet’e el attılar... “Mesaj”larını Cumhuriyet ve Sözcü üzerinden vermeye başladılar!..

Ne var ki;

“Sarımsağı gelin etmişler, 40 gün sonra kokusu çıkmış” hesabı, Taraf’ın,Hürriyet’in, Sözcü’nün ve Cumhuriyet’in kokusu çıkınca, bu defa “proje gazeteleri” devreye sokmaya başladılar!..

“Karşı”ydı, “Millet”ti derken, “yerden mantar biter gibi gazete bitmeye”başladı!..

Daha, yenileri de gelecek!..

“Operasyon gazeteleri”nin kokusu çıkmaya başlayıp da, “proje”oldukları “deşifre”olunca;“Zaman’cılar” baktı ki “sütre gerisinden atış yapma”nın zamanı değil!.. Bu defa, “kendileri” girdi devreye “Paralel’e yönelik taarruzlar”a, kendileri cevap vermeye başladılar!..

İşte ondan sonradır ki;

Ben “proje gazeteler”i, “Paralel Taraf’ta yer alan tetikçi gazeteleri” ve onların “Sözcü”lerini bırakıp, doğrudan Zaman’a bakmaya başladım...

Bakarken de;

“Sultan 2. Abdülhamid Han taktiği”ni uyguladım... Hani, Cennetmekân Sultan Abdülhamid Han, herhangi bir olay konusunda “Rus Elçisi’nin fikri”ni sorar, sonra da “tam tersini” yaparmış ya, ben de “Zaman gazetesinin haberleri”ne bakıp, “tam tersini düşünmeye” başladım!..

Böyle düşündüm, çünkü;

Bunlar, neye “yalan” demişlerse, o olay kesinlikle “doğru”dur!..

Bunlar, kime “hırsız” demişlerse, kesinlikle kendileri “hırsız”dır!..

Bunlar, kimi “yolsuzluk, rüşvet ve gasp”la suçlamışsa, “yolsuz, rüşvetçi ve gaspçının şahı” kendileridir!..

Bunlar, kimi “zulüm”le suçlarlarsa, “en büyük zulmü yapan kendileri”dir!..

YALAN DEDİLER, DOĞRU ÇIKTI!

Bunun “örnekleri” çok!..

l Meselâ, “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri”nden çok çok önce; “Cemaat mensuplarının Mustafa Sarıgül ile dirsek temasında olduğunu, onun adaylığını destekleyeceklerini” yazdım!..

Tabiî, o zamanlar “Dershane” olayı ve “Kirli 17-25 Aralık Operasyonları”gündemde olmadığı için, ara-sıra görüşüyorduk...

O yazıyı yazınca;

“Abi”lerden bazıları hemen “telefon”a sarılmışlar, peş peşe açıklamalar yapmışlardı:

“Yalan!.. Cemaat’in Sarıgül’le görüştüğü ve onu aday göstereceği dedikoduları yalan!”

Ben de, o günlerde açıklamalarına yer vermiş ama, tatmin olmamıştım!..

Sonradan “kokusu” çıktı!..

Sarıgül’ü aday gösterdiler ve böylece “Sarıgül-Cemaat ittifakı” da tescillenmiş oldu!..

l Ve yine; “30 Mart seçimleri” yaklaşırken; gerek “trafik cezaları”nın arttığını, “Maliye’nin esnafa ceza yağdırdığını, su ve elektrik faturalarının şişirilerek gönderildiğini” yazıp, demiştim ki;

“Bu işlerde bir Paralel parmağı olabilir mi?.. Vatandaşı canından bezdirip, seçim öncesinde Hükümet’e karşı kışkırtmak mı istiyorlar?”

Belli ki, “nasır”larına basmış, hedefi “12’den” vurmuş ve oyunlarını“deşifre” etmiştim!.. Yazının hemen ertesi günü, beni “paranoya” ile suçlayıp; “Bu adam kafayı yemiş!.. Cezaları da Paralel’e bağladı!” diye haber yapmışlardı...

Sonra ne oldu?..

Bütün yaptıklarının “sinsî bir plân” olduğu tek tek çıktı ortaya!..

“Zaman bünyesinde bir cinsel tacizci” olduğunu yazdım, yine “yalan”dediler!..

“Açtırmayın kutuyu, söyletmeyin kötüyü!.. Olayın ayrıntılarını yazmamı ister misiniz?” deyince, hemen yelkenleri indirdiler ve gazetelerinde haber yaptılar: “Biz o tacizcinin işine son verdik!”

Bunun gibi örnekler çok...

Ama, son örneği vereyim:

l Geçtiğimiz Pazar günü, “Bir baba, eşi ve 6 aylık kız çocuğunun, otobüs durağında saatlerce bekletilip, adeta dondurulduğunu”, bunun da“Paralelcilerin zulmü” olduğunu yazınca, aynı günkü “Zaman internet sitesi”nde, beni yine “kafayı yemekle” suçladılar.

Ama, ne oldu?..

İETT Genel Müdürü Mümin Çevik arayıp; “Yazdıkların maalesef doğru!.. Olayla ilgili geniş çaplı bir soruşturma başlattım” dedi!..

Demek istiyorum ki;

Ben, neye “gerçek” dedimse, onlar sürekli “yalan” dediler!..

Aynen, “Rus Elçisi” gibiler!..

İşlerine gelmeyen her şeye hemen damgayı basıyorlar: “Yalan!”

Demek oluyor ki;

Bunlar, “Türkiye’nin menfaati”ne olacak hiçbir şey istemiyorlar!..

Halka, sürekli zulmediyorlar!..

ASKERÎ LOJMANDAKİ HIRSIZLIK!

Herhalde anladınız; ben, işte bu yüzden sürekli Zaman’a bakıyorum...

Mesela, bizler, “Paralel İhanet Çetesi’nin kirli plânları”nı tek tek deşifre edip, “LYS ve KPSS’deki soru hırsızlıkları”nı gündeme mi getirdik...“Nasırlarına basılmışçasına” hemen bağırmaya başlıyorlar:

“Yayınların sebebi anlaşıldı: AKP yöneticilerinin yakınları sınavlarda başarılı olamayınca, KPSS’nin kaldırılmasına yönelik bir plân hazırlandığı ortaya çıktı!”

Oysa, yok böyle bir plân!..

Ama, “KPSS’de soruların çalındığı ve şifreli olarak Paralelci Abi ve Abla’lara dağıtıldığı” ortaya çıkınca, hemen “çamur” atmaya başladılar;

“KPSS’yi kaldıracaklar!”

Elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin: Dünkü “İşte TSK’daki Paralel”başlıklı “manşet”haberimizde yayınladığımız“belge”ler, her şeyi gözler önüne sermiyor mu?..

Düşünebiliyor musunuz;

“Türkiye’nin farklı il ve ilçeler”indeki “lojman”larda, yani; “Pamukova’da, Turgutlu’da, Beşiktaş’ta, Lüleburgaz’da, Gölcük’te, Çekmeköy’de, Bakırköy’de, Çanakkale’de, Gebze’de, Çukurova’da, Sakarya’da, Gelibolu’da...” sınava giren “Paralelci Abi ve Ablalar”ın eşleri, kızları, kardeşleri veya yakınları “120 tam puan” almışlar!..

Şu hâle bakın;

Farklı il ve ilçelerde “KPSS Sınavı”na giriyorlar ve her nasıl oluyorsa oluyor, “120 sorunun 120’sine de doğru cevap” verip, “tam puan”alıyorlar!..

Mümkün mü bu?..

HIRSIZ FİRARDA!

Haber Müdürümüz Kenan Kıran, işte bu “imkânsız”lığın peşine düştü ve ortaya çıkardı ki;

Turgut Özal Düşünce ve Hamle Derneği Bilgi İşlem Sorumlusu Berat Koşucu, 2010’daki KPSS Eğitim Bilimleri sorularını sınavdan 3 gün önce,öğretmen Baki Saçı’ya göndermiş, o da; hem “soru”ları, hem de“cevap”larını, “şifre” ile “Paralelci Abi ve Abla’lar ile yakınları”na sızdırmış!..

“120 tam puan” almalarının sırrı, işte burada!..

Şimdi kalkmışlar, diyorlar ki;

“AKP yöneticilerinin yakınları sınavı kazanamıyor da, onun için KPSS’yi kaldırmaya çalışıyorlar!”

Gördük işte;

Nasıl “hırsızlık” yaptıklarını!..

Haa, şunu da söyleyeyim;

“Soruları sızdıran Berat Koşucu” şu anda nerededir acaba?..

Yurt dışında!.. Firarda!..

Baktı ki “çember” daralıyor, hemen kapağı yurt dışına atmış!..

Tıpkı;

“TİB ve TÜBİTAK’taki Abi’leri” gibi!.. Malûm, “Kriptolu telefonlar”dolayısıyla, dün de TİB ve TÜBİTAK’a operasyon yapıldı ve toplam 28 kişi hakkında “yakalama” kararı çıkarıldı... Bunlardan 24’ü gözaltına alındı,“4’ü ise firarda!”

Başlarına geleceği biliyorlardı ki;

Kapağı yurtdışına atmışlar!..

Belki, Pensilvanya’dadırlar!..

23 YIL ÖNCEKİ HABER!

Şimdi, gelin; “23 yıl öncesine” gidelim ve aşağıda “kupür”ünü de yayınladığım “yılın gazetecilik olayı”na bir bakalım!..

Efendim, Medyagündem adlı internet sitesi, dün, olayı uzun uzun tahlil etmiş ama, ben özetleyerek vereceğim...

24 Mayıs 1992’de yapılan Anadolu Liseleri Sınavları’ndan bir gün önce,Hürriyet Gazetesi, sınav sorularının satıldığı iddialarını gündeme getirerek, soru kitapçıklarından birini ele geçirdiğini açıklamıştı. 

23 Mayıs 1992 tarihli Hürriyet’te, Ankara muhabiri Saygı Öztürk’ün ele geçirdiği sorulardan birkaçı; noterde tasdik edildikten sonra yayınlanarak sözde skandal ortaya çıkarılmıştı! 

24 Mayıs Pazar günü yapılan sınav, “Hürriyet’in gazetecilik başarısı”nın ardından iptal edilerek, 4 Haziran 1992’de yenilenmişti.

“Yılın gazetecilik olayı” demişti Hürriyet… 

Türkiye kamuoyu da; Saygı Öztürk adıyla o haberle tanışmıştı.

Haber neydi?

Haberin spotunda aynen şöyle deniyordu:

“Hürriyet, yılın gazetecilik olayını gerçekleştirdi. Arkadaşımız Saygı Öztürk, dün yapılan Anadolu Liseleri Sınav Kitapçığı’nın 20 milyon liraya satıldığı iddialarını araştırarak kitapçığı, sınavdan bir gün önce elde etti.”

Yine bir “sınav soruları hırsızlığı!..”

“Sınav soruları hırsızlığı” deyince, akla Türkiye’de ilk kim geliyor bugün? 

Elbette Gülen örgütü… 

Artık kesinleşti ki; yıllardır soruları çalarak devletin kadrolarına sızan, ya da iyi okulları kendi adamlarının kazanmasını sağlayan bir suç şebekesigerçeğiyle karşı karşıyayız..

Peki, Saygı Öztürk, sınav soruları kitabını nasıl elde etti acaba? Soruları elde mi etti, yoksa Gülen örgütü tarafından servis mi gördü?

(.....)

Sonuçta, sınav iptal edildi, Türkiye, Hürriyet’in haberini konuştu ama,medya dünyasında en çok konuşulan isim Saygı Öztürk olmuştu! 

Bir yıldız gazetecinin doğuşu! 

ÖZTÜRK, ŞİMDİ SÖZCÜ’DE!

O gazeteci, 2 yıl evvel Gülen örgütünün kanalı Samanyolu Haber’de Önder Aytaç’la program arkadaşı olarak karşımıza çıktı. 

Sonra duyduk ki; amcaoğlu Hamidullah Öztürk, Gülen örgütünün 12 kişilik Şura Heyeti’nde yer alan “imam”lardan biridir.

Evet, Hamidullah Öztürk, bir “Emniyet İmamı”dır!.. “Paralel Yapı”söylentileri çıkınca da, Cemaat tarafından Brezilya’ya kaçırılmıştır!..

Sonra, gün geldi Sözcü gazetesi “paralel” frekanstan yayın yapmaya başladı...

Bugün anlıyoruz ki paralel örgütün medyadaki adamları, uzun yıllardır kilit noktaları ele geçirmiş. Hem de paralel örgüt operasyonlarıyla…

1992 yılında Hürriyet’in “Sınav sorularını ele geçirdik” deyip iptal ettirdiğiAnadolu Liseleri Sınavları haberi ve altındaki imza olan Saygı Öztürk’ü, şimdi daha net anlamışsınızdır umarız… 

O soruları Saygı Öztürk’ün nasıl elde ettiği 23 yıl sonra cevap bulmadı mı sizce de?

Birileri Saygı Öztürk’ün Fetullah Gülen hakkındaki “Okyanus Ötesindeki Vaiz” kitabını gösterip, “O Cemaatçi olamaz” diyebilir. Ama paralel örgüt 40 yıldır işte böyle çalıştı. Sanıyor musunuz ki dün “Gülen karşıtı” imiş gibi görünen herkes, gerçekten öyleydi?!?”

Medyagündem’deki bu “analiz”den sonra, sorarım size;

1992’den 2015’e ne değişti?..

Hep hırsızlık, hep yalan!..

Ben, Zaman gazetesine, “Abdülhamid Han’ın gözüyle” bakmaya devam edeceğim!..

Yazdıklarını “tersinden” okuyarak...

****************************************************************************************

Savcılık ve Emniyet, 0531 673 36 58 no’lu telefonla ilgilenebilir mi?

Birçok insanın; “ev”lerinden veya “cep”lerinden aranıp; kendilerini “polis”veya “savcı” olarak tanıtan kişiler tarafından “dolandırıldığını” hepimiz biliyoruz... Malûm; Prof. Dr. Canan Karatay’ın başına da böyle bir olay gelmişti... O da, “110 bin lira” dolandırılmıştı!..

Son günlerde, öğrendim ki;

Bu “dolandırıcı çetesi”, çıtayı biraz daha yükseltmiş... Artık, “polis” diye değil, “Emniyet Müdürü” olarak arıyorlar!..

Dün, saat 15.49’da bir okurumu arayan ve kendini “Bakırköy Emniyet Müdürü” olarak tanıtan bir şebeke elemanı demiş ki; “Bir terörist yakaladık!.. Üzerinden sizin telefonunuz çıktı... Sizin isminiz ne?.. Ya şu kadar para verin, bu işi kapatalım ya da gelip, sizin evinizi basacağız!”

Okurum, “uyanık” biri... Demiş ki; “Madem telefonum çıktı, orada adım yazmıyor mu?.. Hem, sizin Bakırköy Emniyet Müdürü olduğunuz ne malûm?..”

Çete üyesi; bakmış ki dolandıramayacak, başlamış “küfür”ler savurmaya!.. Okurum, “Ne mal olduğunuz belli” deyip, kapatmış telefonu...

Daha sonra beni aradı, ve; “0531 673 36 58 numaralı telefonla bir ilgilenir misiniz?” dedi...

Hemen o numarayı aradım ama, “Yanlış numara, tekrar arayın” mesajı çıktı!..

Defalarca aradım, yine aynı mesaj!..

Demem o ki; Savcı veya Emniyet, bu “numara”yı kimin kullandığını tesbit edip, bu “sahtekâr dolandırıcı”nın icabına baksın!..

Yoksa, yine canlar yakabilirler!..

yeniakit

Bu yazı toplam 751 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar