Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yenilmez olmak!

Her şey çok ani ve hızlı bir şekilde meydana geliyor. Dünya, bölgemiz ve ülkemiz kritik günlerden geçiyor. Yakın plandaki bütün zorluklara rağmen, ben gelecek günlerin daha güzel olacağını ümid ve dua ediyorum.

Hüküm çok açık değil mi: Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde hayır olabilir.

O zaman niye debelenip duruyor, ısrarcı oluyor, korkuyor ya da zafer çığlıkları atıyorsunuz. Havf ile reca arasında bir yerde duralım o zaman. Bizi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi bir Allah var ve imtihan oluyoruz. İmtihan devam ediyor. Bizi mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. Hz. Yusuf’u 7 yıl bollukla, 7 yıl da kuraklıkla imtihan eden O’dur. Allah bizi mallarımızla, canlarımızla ve sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. O servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirip çevirendir.

Hani sabreden, şükreden ve direnenlerden olacaktık. 

Hal böyle iken insanların kaderlerini değiştirmekten söz edenler, rızık vadedenler, ölümle tehdit ederek insanları ecelleri ile korkutanlar topluma İlah’lık ve Rab’lik taslayanlardır. İslam edici olduklarını söyleseler de, onlar bozguncuların tak kendileridir.

Bakın, kim neyi ihtirasla isterse o şey onun imtihanı olur. Aşk ve öfke aklı zail eder ve işi kolay kılmaz, zorlaştırır. Gören göz görmez olur, duyan kulak duymaz olur, hisseden kalp hissetmez olur. Göz döner, kalp kararır ve sonra mühürlenir. Aklı zail eden her ne ise o insanın felaketidir. Aklı putlaştırmak, mutlaklaştırmak da insanoğlunun bir başka felaketidir. İnsanı aziz de kılan, zelil de eden nefsin akılla ilişkisinin şeklidir.

Yenilmez olmak istiyorsak, Allah’ın rızasına tabi olalım, hikmete ram olalım, şirke tapmayalım, Tevhid’den ayrılmayalım, şeriata sadakatle bağlı kalarak iyi işler yapalım ve gayrimeşru işlerden uzaklaşarak kötülüklerden sakınalım sabredenlerden ve sabrı tavsiye edenlerden olalım ki, kurtuluşa erenlerden olalım, gazaba uğrayanlardan değil. İşte o zaman Hakk’ı hak, batılı batıl görüp, hakta toplananlardan oluruz da, bu şekilde nimet verilenlerin yoluna ereriz, gazaba uğrayanların değil.

Bunları çok sık yazıyorum, biliyorum. Ama bizler bunu her gün 40 kez okuyoruz biliyorsunuz! Ama yine de cahillik ediyoruz. Allah’ın huzurunda “Amenna ve saddakna” diyoruz da, oradan ayrılınca, daha önce kaldığımız yerden devam ediyoruz. Biliyorsunuz “İman ettik” demekle yakamız bırakılıvermeyecek.

Çok aceleciyiz. Öfkemiz merhametimizden, nefretimiz sevgimizden büyük. Bu böyle olmamalıydı. Daha affedici olmalıydık. Zalimlere karşı durmada çok cesur değiliz. Yoksullara yardım etmede yeteri kadar cömert olmadığımız gibi. Oysa Allah (cc) bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istiyordu!

Bakın, mesela 15 Temmuz’u hatırlayın. 15 Temmuz FETÖ’nün felaketi oldu değil mi! Bir de şöyle düşünün, 15 Temmuz’un olmasını beklemeyen bir takım insanlar, bu böyle giderse yarın bizi infaz edecekler diye FETÖ’nün kripto elemanlarına karşı harekete geçmeye hazırlanıyordu. 15 Temmuz başarısız olsa da FETÖ’cülerin kurtuluşu oldu. Eğer 16 Temmuz’da darbe bastırılmamış olsaydı ve iç hesaplaşmaya dönüşseydi bu iş, birileri yine aynı şekilde FETÖ’cüleri cezalandırmak için harekete geçecekti ve FETÖ’cüler açısından bu iş tam bir felakete dönecekti. Bakın bunlar AK Partililer değildi sadece. Çağrı olmadan sokağa çıkan kimlerse onlar. Yani her kesimden insanlar FETÖ’cülere karşı harekete geçecekti, içlerinden bazıları (kim onlar FETÖ’nün gadrine uğrayanlar) FETE’cülere karşı acımasız eylemlere hazırlanıyorlardı.

15 Temmuz’da sadece iktidar kurtulmadı, FETÖ’cüler de kurtuldu. Yargılanmaları onlar için en hafif cezadır aslında. Ama akılsız inatlarında ısrar ediyor ve bu süreci sulandırarak ülkede kargaşa çıkartmak için bozgunculuk yapmaya çalışıyorlar. Bu halleri ile kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar, kendi cehennemlerine sırtlarında odun taşıyorlar.

Gerçek şu ki, kim görmek istemeyenden daha kör, duymak istemeyenden daha sağır olabilir..

Düşünsenize “diyalog” ve “hoşgörü”den söz eden bir topluluk bir anda yabancı ve İslam’a karşı savaş eden haçlı çeteleri ile kol kola girip, terör örgütleri ile işbirliği yaparak kendi kardeşlerine karşı savaşıyorlar. Ve yaptıklarının doğru olduğuna inanıyorlar ve bu yoldan ayrılmıyorlar. Buna benzer daha birçok dini, ideolojik, politik, etnik hareket var içimizde ve çevremizde.

AK Parti bu iş fazla zarar görüyor değil mi? CHP, HDP, yeni oluşumu bir kenara bırakın, içimizdeki AKP’lilerin bunlardan ne farkı var. Böyle giderse, yarın işler tersine gittiğinde bugün AK Partili görünenlerin önemli bir kısmı başka vadilere savrulurlar. Onlar AK Parti filan değil aslında. Onlar menfaatlerinin gerektirdiği yerdeler. Kim iktidar olursa olsunlar, bunlar rotalarını iktidardan yana kırarlar, uluslararası sistem hemen onlarla kol kola girer ve yollarına devam ederler.

Eğer yukarıdan beri anlatmaya çalıştıklarıma dikkat etmeyecek olursak olacak olan bu.

Bunlar her yerde varlar. Bugün FETÖ’cü diye, en dış halkada yer alan, ya da FETÖ’den ayrılan ya da onlardan gözüküp de onlardan olmayan, bunlarla hiç alakası olmayıp hakkını savunmaktan aciz birilerini işinden görevinden edip, FETÖ ile mücadele eder gibi gözüken, daha düne kadar himmet toplayıp, Pensilvanya’ya turlar düzenleyen, kamu kaynaklarını bunlara aktaran köşe başını tutmuş ve hâlâ yerlerinde duran adamlarla nereye kadar gidebilirsiniz.

Bazı amirlere, savcılara bakıyorum, önüne gelen her dosyada şüpheliyi görevinden ediyor ya da tutuklanma talebi ile mahkemeye gönderiyor, mahkeme de iç çokluğu ya da her ihtimale karşı deyip, asıl mahkemesi karar versin diye tutukluyor. Ya görevden almaz ve tutuklamaz da, adam kripto biri ise ve kaçarsa, o zaman amirin savcının, tutuklamayan hakimin başı yanacak. Zor bu işler, örgüt münafık, takiyeci, sanık çok, zaman dar. İnsanlar sabırsız.

Hani, iman etmiştik, kimse ecelinden az ya da çok yaşamayacak, rızkından az ya da çok yemeyecek, kaderi, hayır ya da şer, neyse onu yaşayacaktı. Yaratan Allah’ın bilgisi ve takdiri her şeyin üstündedir. Allah’ın iradesi her şeyi kuşatır. “Hayır” da “şer” de O’nun “irade”si içindedir. Biz O’nun “rıza”sına talibiz. O’nun için zorluk yoktur! O “ol” der ve o şey olur! O kimseye muhtaç da değildir, her şey O’na muhtaçtır. O dilerse cinleri ve şeytanları, kâfirleri dahi kendi iradesine hizmetkâr kılar!

Bu anlamda biz çaresiz, kimsesiz değiliz, O’nun rızasının tecellisinin vesilesi olarak biz, “O’nun adına” yeryüzünde tasarrufta bulunmak üzere, O’na kulluk edelim diye yaratıldık. Bizim için yenilmezlik iksirinin sırrı burada gizlidir. Selam ve dua ile. 

yeniakit

Bu yazı toplam 800 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar