Söyle Ana: Utanmak İmandandır

Söyle Ana: Utanmak İmandandır

Ölmeden mezara koymuşlardı ölürken de mezara girdik be güzel anam…

TIMETURK / NEVZAT ÇİÇEK
 

Ana kanlarımız emeklerimize karıştı

Maden ocağında kimimiz gülerken öldü kimimiz ağlayarak…Ölümde bile kendimizde değildik…Ölüm bile bizim olmadı

Ölmeden mezara koymuşlardı ölürken de mezara girdik be güzel anam…Değişmeyince değişmiyormuş işte kader deyip avutuyor insan kendini… Süleyman ve İsmail’i düşün. Tek yumurta ikizleri olarak birbirlerine sarılmış halde doğdular İsmail ve Süleyman kardeşler. Aynı gün askere gittiler, 2009 yılında aynı gün evlendiler, maden ocağında yanı başımızda birbirine sarılmış halde öldüler. Evet gelde ağlama ana, gelde isyan etme…



Biz öldükçe arkamızdan ne çok makyajlar aktı be anam, ne çok sehtekar varmış, ne çok ölü sevici varmış. Fakirin ekmeğine göz diken ne çok akbaba insan varmış, Allah’tan çok paradan korkanlarla yaşıyorsun dikkat et fakir anam dikkat et

Bakma simsiyah yüzlerimizle öldürüldüğümüze, bizim yüzümüzdeki kömür karası şerefimiz, alın terimiz ya bizi ödürenlerin yüzlerindeki karayı düşünsene ana ne ağır bir yüz karası onların ki ne ağır bir yüz karası



Hani hatırlıyor musun? Arkadaşlarımı kaybettiğimde yine kömür ocağında “Silme gözyaşını yiğidim.Yerin üstündeki enkazda kalan merhametsiz yüreklere,rahmet olsun senin mübarek göz yaşların.” Demştin. Senin yanına sığınığ ağladığımda, “Sabır,sabır, sabır” demiştin…Şimdi yanı başındaki mezarımdan sana bakıyorum “Sabır, sabır,sabır anne” diyorum.Yüreğin elinde beni bekledin ya gelemedim ona yanıyorum, keşke gelipte yanı başında ölebilseydim keşke son nefesimde dudaklarıma pamukla sen su verebilseydin…

Ana, bugün senin, benim yaşadığım acının aynısını yaşamıştık yan başımızdaki komşunun evinde. Taziyeye gelen hocayı hatırlıyor musun? Şöyle demişti: “Onlar ailelerinin rızkını temin için yerin derinliklerinde zor şartlarda çalışmayı göze almış helal rızık peşinde koşan şerefli insanlardı, Rabbim onların samimi duygularından dolayı şehitlik payesi lütfetsin” demişti taziyeye gelen hoca ve bize ve Hz.Muhammed’in "Göçük altında kalarak ölen şehittir…’’dediğini aktarmıştı. İkimiz bir birimize bakmıştık, gözlerimiz dolmuştu sen benim ellerimden tutmuş ve uzun uzun bana bakmıştın, anne sana söyleyemedim ama ben o gün ölümden kormuştum, biliyorum sana söyleseydim insan şehid olmaktan korkar mı? Diye soracaktın ama korktum anne ölümden o gün korktum, şehid olmaktan değil pisi pise ölmekten korktum anne…Bunları söylüyorum diye kızma, seni sevdiğimden, ailemi sevdiğimden korktum ana..



Güzel anam "Kader ve ecel, insanoğlunun ihmal ve sorumluluklarını ortadan kaldırmadığı için korktum ve korktuğum da başıma geldi… Ders alan olursa eskiler ne güzel söylemiş; "Tedbirde hata eden takdiri bühtan eder" 

Anne, biliyorsun işi bırakmıştım ama olmadı yine başlamak zorunda kaldım. Yine 1300 TL gelecekti evimize ve yine hayallerimiz vardı.Olmadı güzel annem olmadı, ben çalışmaktan kaçmadım, yorulmadım, korkmadım ama güzel annem ölümü böyle düşünmedim, her evden çıktığımda helalleştiğim günlerde güneşin doğuşunu gördüm, batışını çoğu zaman göremedim…
Sana kader nedir değidiğimde bana bu akşam senin için sofraya tabak koyup koymadığımızdır demiştin ya, sen o sofraya yine o tabağı koy ana. 

Ana biliyorsun nohutlu mantıyı ve manisa kebabını çok severdim ama çok yiyemezdim. Bu yemekleri yaptığında mezarıma uğra, yanıbaşımda yerken denimle dertleş ana, küçük çocuk besler gibi kaşığını doldur ve mezarıma dök güzel anam. Varsın sana deli desinler, varsın sana acısıyla ne yaptığını bilmiyor desinler sen karnımı doyur cefakar anam, ömrümde çok yiyemedi ölürken bari yedir ana…



Ana ölüm çok zor, hele kapkaranlık bir yerde kömürler içerisinde ölüm çok zor. Gidiyorsun ve gelmiyorsun. Toprak altından çıkarılıp yine toprak altına veriliyorsun, ne garip bir döngüdür ana, ne garip bir alın yazısıdır…

Memleket kokan güzel anam, hani bizim Kırkağaç kavunlarımız varya, Cennet gibi kokuyor diyordun. Biz ölünce önce kavunlarımızı koymak için yapılan soğuk hava deposuna götürdüler. Yanyana dizdiler bizi…Çizmelerimizi çıkarmadılar, kavun kokusunda üşüyerek yattık…



Ana biliyorum yürekleriniz üşüyor. Söyle ana, şimdi hangi kömür ısıtacak babaları ölmüş çocukların yüreğini… hangi çocuk yiyecek o soğuk hava deposundan çıkan Kırkağaç kavununu…Hangi Somalı çocuk kardan adamın gözlerine kömür koyacak …


Ana sana başsağlığına geldiklerinde dik dur, "Yagmur yağar suyu gider toprak kalir, siz gideceksiniz hesap bize sorulur" diye sakın korkma. Onlara de ki; “Evlatlarımız çocuklarına gelecek sunmak isterken, sizin bir yılda aldığınız parayı belki de hayatları boyu kazanamayacakları bir para için öldüler. Bunları unutmayın ve ona göre yaşayın." Umarım anlarlar…Ana sakın size verilen yardım sözlerine kanarak hayatını değiştirme, Van depreminde de da aynı sözleri vermişlerdi sakın unutma…




Ucuz öldük be güzel anam ucuz öldük. Ucuz da öldürüldük. Biz ölürken 76 milyon yaralandı dediler. Sonra Daha cesetlerimiz kaldırılmadan, salalarımız verilip defnedilmeden 'kaza değil sabotaj' diyenlerle 'katil devlet' diyenlerin aslında 'aynı insanlar' olduğunu ve dertlerinin biz olmadığını gördük güzel anam. Bize saygı duysalardı en azından mezarlarımıza gelmezler miydi. Bize saygı duysalardı cesetlerimizi beklemezler miydi? 


Kimi bizi “Başbakan Erdoğan'ın Manisa ve İzmir'deki mitinglerine para karşılığı katıldığımızı ve Başbakan Erdoğan'a sevgi gösterilerinde bulunduğumuzu bu sebepten dolayıda bu kazanın bizlere müstahak olduğunu söyledi.” Canları sağolsun onların bir ayda kazandıklarını biz bir yılda kazanamadığımız için fakirin ölümünü anlamalarını beklemedik anam, bilselerdi bizi, tanıslardı bizi bu yörenin çocuğu olarak, hakkımızda birkaç yazı yazmazlar mıydı? Demek ki ayrı dünyaların insanlarıymışız. Bu tarafa gelince nasıl olsa hesaplaşacağız, sakın yazılanlara üzülme ana…



Anne bilmeyenlere sen hatırlat, Utanmak imandandır, umarım bize yaptıklarından utanırlar, bizden utanmasalar belki çocuklarımızdan utanırlar onlardan da utanmazlarsa Allah’tanda mı utanmazlar. Bunlar, başımıza gelen her felaketin faturasını Allah'a keserek sorumluktan kaçıyorlar

Bir ton kömür mü değerli yoksa bir insan mı diye sorarlarsa, oğlum, bir ton kömür değerli olmasaydı babam yaşıyordu desin…Öp oğlumu anne gelinine iyi bak, al bizimkileri de git anne kömürle ısınmayacağın bir yerde soğan ekmeğe talip ol ama madene ineni görme anne…Hakkını helal et, nasıl bilirdiniz dediklerinde “Fukara bilirdik” desinler ana fukara bilirdik …