İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Project Camelot: Bir başka darbe planı...

Dün, Türkiye'nin siyasi geçmişinde örneği olmayan bir operasyona tanık olduk.. Darbe senaryolarında adı geçen, bir zamanlar Türkiye'nin kaderine hükmeden, dokunulamayan, dokunulmaya cesaret edilemeyen isimler, birer birer gözaltına alındı. Türkiye, darbeler tarihinin sonunu getirmeye çalışırken kaos üzerinden küresel askeri yönetim arayışına girenler aynı dönemde benzer senaryolar yapıyorlardı.

Türkiye'de kaosa yatırım yapanlar içerideki her türlü farklılığı çatışmaya dönüştürmek isterken, küresel kaos senaristleri yeni savaşlar üzerinden korku senaryoları yazıyorlardı. İki senaryoyu yazanların da argümanları, yöntemleri, araçları ne kadar da birbirine benziyor. Uygulanacak senaryo aynı, varılacak hedef aynı. Biri Türkiye'de amacına ulaşacak diğeri küresel ölçekte. Senaryo gerçekleşirse biri Türkiye'yi yönetecek diğeri dünyayı. Önce Türkiye'ye bakalım.

200 bin kişi toplama kamplarına götürülecekti. Onlarca gazeteci tutuklanacak, Cuma namazında Beyazıt ve Fatih camileri bombalanacak, uçaklar düşürülecek, yurtseverler ve hainler listesine göre sokaklar bölünecek, ülke kışlaya çevrilecek, cunta kendi hükümetini kuracaktı. Ardından nasıl bir Türkiye, nasıl bir ekonomi, nasıl bir dış politika, nasıl bir iç siyasi dizayn isteniyorsa uygulamaya geçilecekti. Belki Türkiye'nin onlarca yılı heba edilecekti. Bütün bunlar, "Balyoz Güvenlik Harekat Planı" adı altında "Çarşaf", "Sakal", "Oraj", "Suga" adı verilen planlara göre yapılacaktı. Bu senaryo 5-7 Mart 2003 yılına aitti. O günden bu yana, özellikle 2005-2006 yıllarındaki planlar, hazırlıklar henüz ortaya çıkarılmadı bile.

Bütün senaryolar terör üzerinden, terör söylemi üzerinden, etnik ve mezhepsel ayrışma üzerinden tezgahlanacaktı. Ülkcülerle Aleviler çatıştırılacak, İslamcı terör paranoyası üzerinden kitleler korkutulacak, Türk-Kürt ayrışması beslenecek, kaos ve korku ortamı yaratılacak ve ardından planın uygulamasına geçilecekti. "Taksime bomba ve elli ölü" ve yargı mensuplarına suikast gibi benzer kaos senaryolarının tartışıldığı Hudson toplantılarıyla örtüşen planların hepsi "beyin fırtınası"ydı, "dış düşman"a karşı sanal tatbikatlardı! Ancak iddialar oldukça ciddi olmalı ki, dün, Cumhuriyet tarihinde tanık olmadığımız gelişmeler yaşadık.

Emekli paşalara kadar, bir zamanların dokunulmazları teker teker gözaltına alındı. Eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, eski 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ergin Saygun (Başbakan Erdoğan-ABD Başkanı George Bush arasında yapılan ünlü 5 Kasım 2007 görüşmesine eşlik etmişti.), eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, Emekli Korgeneral Yavuz Yalçın, Emekli Korgeneral Engin Alan, Emekli Korgeneral Ayhan Taş, E. Korgeneral Mustafa Çalış, Eski Kuzey Deniz Saha Komutanı Feyyaz Öğütçü, Eski Kuzey Deniz Saha Komutanı Lütfi Sancar, Emekli Tümamiral Özer Karabulut ve albaylar... Türkiye bu kadarını tahmin edemezdi. İddialar ortada... Gözaltına alınanlar ortada.. Türkiye'yi saran iktidar çatışması ortada... Kimin ne kadar suçlu olduğunu ya da suçsuz olduğunu zamanla öğreneceğiz.

Ama bu kurgu çok önemli. Her türlü yöntem kullanılarak kaos yaratılacak, siyasi iktidar gözden düşürülecek, ardından askeri yönetim kurulacak... Bütün darbeler kaosa yatırım yapar, kaosu besler, kaos ortamının oluşmasını bekler. Tabi başarısız olunca bu bir sanal tatbikat olur, beyin fırtınası olur.

Ama söz konusu kurgu Türkiye ile sınırlı değil, bütün dünyayı saracak ölçüde de geliştirilmiş. Benzer bir senaryo, beyin fırtınası ya da sanal tatbikat üzerinde çalışılmış. İsrail-İran savaşı kaos için kullanılacak, küresel ölçekte kargaşa ve korku yaratılacak, insanlığın ağır bedel ödeyeceği bu dönemin ardından beyaz adamın, Anglo-Sakson'ların yeni dünyası kurulacak. Bu dünyanın sahibi biziz kavgası bu! İngiltere ve ABD'de askeri çevreler, nükleer ve biyolojik savaşı da içine alacak ölçüde bir çeşit Üçüncü Dünya Savaşı planlamışlar. Şöyle:

İsrail, nükleer çalışmalarına son vermek için İran'a saldıracak. İran ya da Çin, nükleer karşılık vermek için provoke edilecek. Karşılıklı saldırıdan hemen sonra ateşkes sağlanacak. Ancak dünya korku ve kaosa sürüklenecek. Bu korku kullanılarak Batı ülkelerinde kitleler üzerinde askeri denetim kurulacak.

Ateşkes döneminde örtülü biyolojik saldırılar gerçekleşecek. Saldırılar yoğun olarak Çin'e yönelecek ardından Batı ülkelerine yayılacak. Örtülü biyolojik saldırı nükleer saldırıları beraberinde getirecek. İşte bu "Gerçek savaş" dünya nüfusunun önemli bölümünü yok edecek. Finans çevreleri ve merkez iktidar çevrelerinin medya üzerinden yürüteceği psikolojik operasyon ile başlatılacak savaşın hedefi şu:

Yeni bir dünya kurulacak. Öyle kaotik bir ortam oluşacak ki, kitleler, totaliter yönetime razı olacak, sıkıyönetim ve olağanüstü yasalar devreye sokulacak, bazı ülkeler kendilerini bir daha toparlayamayacak. Afrika, Asya ve Güney Amerika'nın, dünyanın geleceği üzerinde söz söyleme gücü kalmayacak. İşte o zaman beyaz adam, Anglo-Sakson dünya yeni bir düzen kuracak. Bir çeşit küresel askeri düzen olacak bu. Finans çevrelerinin ve merkez iktidar çevrelerinin kontrolünde küresel ölçekte bir totaliter yönetim şekillenecek. "Tek dünya devleti" dedikleri bu olsa gerek...

Senaryonun adı "Project Camelot"..

Siz buna ister beyin fırtınası deyin, ister sanal tatbikat deyin isterseniz gerçek... Küresel siyasi kriz, ekonomik kriz, büyük çöküş endişesi bazı çevrelere her türlü çılgınlığı düşünme fırsatı veriyor. Üstelik bu ırkçı sapkınlık gerçek bir kriz üzerinden, İran-İsrail savaşı üzerinden düşünülebiliyor! Biri kaosu kullanarak, her türlü zaafı istismar ederek, terörü kullanarak bir askeri Türkiye yönetimi kurmaya çalışırken, diğeri aynı yöntemleri kullanarak bir dünya yönetimi kurmak istiyor. İkisi de her türlü ürkütücü, korkutucu, çılgınlık ölçeğinde yöntemleri kullanmaktan çekinmiyor. En azından bunu düşünmekten...

Ne kadar tanıdık, değil mi?

Bu yazı toplam 1559 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar