Emin Güneş: Mesele Ne!

Emin Güneş: Mesele Ne!

Hürseda Haber yazarı Emin Güneş'in yazısını iktibas ediyoruz

Güncel meselemiz Şiilik, Sünnilik, Selefilik meselesi değil!

Güncel ve asıl meselemiz, yöneticilerimizin nasıl olması gerektiği hususudur.

Yöneticilerimiz, zalim ve fasık olsa da olur mu? Olmaz mı?

Yöneticilerimiz, müsrif ve gasıp olsa da olur mu? Olmaz mı?

Yöneticilerimiz, öfkeli ve haşin olsa da olur mu? Olmaz mı?

Yöneticilerimiz, güçlüyü haklıya tercih etse de olur mu? Olmaz mı?

Yöneticilerimiz, muhaliflerine kumpas kursa da olur mu? Olmaz mı?

Yöneticilerimiz, siyaseten katl yapsa da olur mu? Olmaz mı?

Yöneticilerimiz, kendilerine muhalif düşünenlerinin dillerini koparsa da olur mu? Olmaz mı?

Yöneticilerimiz, rüşvet yiyen hâkimi görevinde tutsa da olur mu? Olmaz mı?

Yöneticilerimiz, verdikleri sözlerin tersini yapsa da olur mu? Olmaz mı?

Yöneticilerimiz, kamu kaynaklarıyla büyük servetler biriktirse de olur mu? Olmaz mı?

Yöneticilerimiz, atamalarda akraba ve taallukatını ehliyet ve liyakate tercih etse de olur mu? Olmaz mı?

Yöneticilerimiz, ehliyet ve liyakati sadakate kurban etse de olur mu? Olmaz mı?

Yöneticilerimiz, topraklarımızın işgalcileri ile dost olsa da olur mu? Olmaz mı?

Yöneticilerimiz, ulusal çıkarlarını ümmetin çıkarlarına tercih etse de olur mu? Olmaz mı?

Yöneticilerimiz, haçlıların savunma ittifaklarına katılsa da olur mu? Olmaz mı?

Yöneticilerimiz, haçlıların son sözü söyledikleri ekonomik topluluklarına ve birliklerine katılsa da olur mu? Olmaz mı?

Yöneticilerimiz, zalimlerin kardeşlerimizi bombalamasına ülke çıkarları gerekçesi ile razı olsa da olur mu? Olmaz mı?

Liste uzayıp gider. Bunların tamamına OLUR diyenler, devletin bekası için bunlar kaçınılmazdır, diyorlarsa kendilerini nasıl tanımladıklarının hiçbir önemi yok! Şii, Sünni, Selefi ne olurlarsa olsunlar Resulullahın (sas) yolundan çıkmışlardır. O’nun (sas) kesmeye çalıştığı zalim ve zorbaların yoluna girmişlerdir. Bu yol Nemrut’un, Firavunun, Romanın, Bizans’ın, Sasani’nin yoludur.

Hala Arapların, Kureyşin, Türklerin, Farsların veya Kürtlerin diğer kavimlerden üstünlüğünü savunabiliyorlarsa cahiliye düzenlerinde debelenmeye devam ediyorlar demektir.

“Zalimlere meyletmeyin” emrine rağmen; zalim ve fasıklara (sırf namaz kılıyor, oruç tutuyorlar diye) itaati “ŞERİAT” olarak niteliyorlarsa, bilsinler ki insanların bu şeriattan kaçması, Kur’an’dan uzaklaşmak değil zulümden uzaklaşmaktır. Çağırdıkları şeriat, Muhammed’in (sas) değil, hasımlarının şeriatıdır. Bu çağrının sahipleri CIA, MOSSAD ve MI6 örgütleri ile iltisaklarını itiraf ediyor, onların hediye ve nişanlarını üzerlerinde taşımaktan utanmıyorlar!

İşgal ettikleri kürsülerden; hayâdan, iffetten, insaftan, merhametten, adaletten uzak yalan ve iftira dolu bağırıp çağırmaları Samirinin buzağısının sesinden farklı değildir. Bu böğürtüleri ile ancak ahmakları etrafına toplayabilir.

Bunlar hangi mezhep adına çağrıda bulunuyorlarsa vay o mezhebin haline!

İyi ki de mezheplerine çağırıyorlar. Ya İslam’a çağırsalardı!!! Yazık olurdu aziz İslam’a…

Zulümle savaşı/cihadı bize farz kılan Allah’a(cc) hamdolsun! (Emin Güneş - Hürseda Haber)