Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

Bu seçim, bir bakıma ‘meşveret’ fırsatıdır

 

Önce, son gelen bir açıklamaya değinelim, kısaca... 

Amerikan Dışişleri Bakanı Pompeo ile Türkiye Dışbakanı Mevlûd Çavuşoğlu arasındaki son görüşmelerden sonra yapılan açıklamalar, Çavuşoğlu’nun iyi iş çıkardığını gösteriyor gibi... Çünkü Türkiye, USA tarafından defalarca verilen, ama yerine getirilmeyen sözler yüzünden, Afrin’den sonra bir askerî harekât yapmak zorunda kalacağını ısrarla belirttiği Münbiç konusunda takip edilecek ‘yol haritası’ üzerinde anlaşmışlar. Dün bu konuyu Çavuşoğlu açıkladıktan birkaç saat sonra YPG de Münbiç’te bulunan ve ‘askerî danışman’dedikleri ‘teröristler’ini çekeceklerini açıkladılar. 

Amerikan yönetimi eğer bu sözünde bu kez durursa, üstelik de seçim öncesinde iyi bir gelişme.. Ama biliyoruz ki geçmişte de pek çok sözler vermişler, ama, sonra yerine getirmemişlerdi. Ancak ‘Erdoğan Türkiyesi’nin de elinde ‘koz’lar olduğunu hissetmişler inşaallah..

***

Gelelim seçim atmosferindeki gelişmelere... 

Önce şu noktayı tekrar vurgulayalım: İstanbul bütün Türkiye’nin aynası demektir. O aynaya bakan her ilden insanlar orada kendilerini görürler. Hattâ, Balkan, Kafkas ve Ortadoğu halkları için de böyledir bu.. 

Tayyip Erdoğan kendisini, başka yerde değil de, 24 sene önce İstanbul Belediye Başkanlığı’nda tanıttığı için, bütün Türkiye’ye mal oldu ve son 16 yıldır da ülkenin tamamının yöneticisi olarak, ülke sınırları ötesinde, dünyanın her bir yanındaki Müslüman ve hattâ mazlum olmaları halinde gayrimuslim halkların da gözünde bir kahraman bir kahraman lider.. 

Ama, içeride hele de 25-30 yaşın altında olanlar ülke içi siyasetin evvelini bilmediklerinden, ülkedeki her yanlış ve noksanı Erdoğan’ın hesabına yazıyorlar. Çünkü, bu yeni nesillerin gözleri önünde, geçmiş dönemlerin partilerinin yaptıkları, bir masal gibi.. Bu noktanın yeni nesillere iyi anlatılması gerekiyor.

***

Bu vesileyle belirteyim ki,  en büyük siyasî parti olması hasebiyle, her çalışması ve uygulaması gibi seçim sloganları ve şarkıları da büyük kitlelerin dikkatini daha çok çekiyor.. Ama, son şarkılar şahıs merkezli olduğundan ve kulağa ve gönle de hoş gelmediğinden, AK Parti’nin 2011 seçimlerinde kullandığı seçim şarkısı esas alınsa..  ‘Aynı yoldan geçmişiz biz, /Aynı sudan içmişiz biz.. / Aynı dağın yeliyiz biz.. / Bir Allah’ın kuluyuz biz..’  

Ne kadar sıcak, bütünleştirici ve kaynaştırıcı.. 

Nitekim, Erdoğan’ın son Diyarbekir mitinginde verdiği ve bu zamana kadar bir Cumhurbaşkanının ağzından işitilmeyen olumlu ve güzel mesajların yanında, o şarkının tekrarlanması da güzeldi; bütün ülke çapında da o söylenebilir. Nitekim, Binali Yıldırım’ın dün Hakkarî ve Van mitinglerinde de bu şarkı çalındığında, kitlenin nasıl coştuğu görülmeye değerdi. 

Bu arada belirtilmeli ki, Binali Yıldırım, dün Hakkarî’deki konuşmasında kendisinin de kürd asıllı olduğunu açıkça söylüyordu.. Merhûm Turgut Özal da, annesi yönünden kürd kökenli olduğunu söylerdi. A. Öcalan da ‘Benim annem de türk idi..’ dememiş miydi? 

Bizim Müslüman toplumlarımızda bu etnik köken meselesi son yüz yıldır bir zehir haline getirildi. Bu zehri inşaallah inancımızın panzehiriyle etkisiz hale getirmeye mecburuz. 

Ama, CB. adaylarından M. İnce, dün TRT ekranlarından da verilen bir konuşmasında, ‘Erdoğan alevîleri, kürdleri sevmez..’ diyecek kadar, sorumsuzca, bir saatli bombayla oynamaya kalkışıyordu. Bu kadarına da yuhh olsun..

***

Evet, bu seçim, halkın önündeki bir irade beyanı ve kısmen de bir meşveret fırsatıdır.. ‘Ben her şeyden önce bir Müslümanım..’ diyen herkesin, bu meşveret sorumluluğunu yerine getireceği umulur.

Bu yazı toplam 811 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar