Abdurrahman Dilipak: Netenyahu Nereye Koşuyor?

Abdurrahman Dilipak: Netenyahu Nereye Koşuyor?

Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz

Abdurrahman Dilipak / Netenyahu Nereye Koşuyor? /HABERVAKTİ.COM

Kaçtığını sandığı şeye doğru koşan adam: Netenyahu!

Eski İsrail Başkanı Ehud Olmert, ülke çapında kitlesel protestolara neden olan yargı düzenlemesinin mecliste onaylanmasının ardından "İç savaşa doğru gidiyoruz" dedi. Ülke bir şeytan üçgeninin içinde sıkıştı: Ya bir iç savaş çıkacak, ya darbe olacak ya da ülkede Siyonist bir diktatörlük rejimi kurulacak. Bu 3. ihtimal olursa yeni bir dünya savaşı başlamış olacak. Yani “Tanrıyı kıyamete zorlamak” isteyenler kazanacak. Bir ihtimal daha var, bu durum böyle devam edecek. Ama nereye kadar.

Bu kriz bugün başlamadı. Yeni dünya düzenine giden yolda ABD, AB, İngiltere, Rusya ve Çin’de yaşanan krizin bir yansıması. İsrail vatandaşlarının cebinde yaklaşık 5 ülkenin pasaportu vardır. Tabii hepsi İsrail vatandaşıdır. Ayrıca 3 bölgede aile olarak kümelenmiştirler: ABD, İngiltere ve AB ülkeleri. Tabii Etiyopya’da yaşayanı da var, Rusya’da yaşayanı da, ama bir de yatırımlarının olduğu, ticaret yaptığı, madenlerini işlettiği ülkelerin pasaportunu da taşıyorlar. Eskiden yaşadıkları, geldikleri ülkelerin kimliğini de taşıyorlar. Bunlar pasaportunu taşıdıkları ülkelerde Yahudi cemaatini temsil ediyorlar. İsrail’de de bu ülkeleri temsil ediyorlar. İlişkili oldukları her ülkede de durum bu olunca, bütün o ülkelerin diğer ülkeleri ile sorunlarında, o ülkelerin iç politikaları, dış politikaları, mali ve iktisadi politikalarında da birinci derecede etkili oluyorlar.

Yani dünya ne kadar karışıksa İsrail de o kadar karışıktır.

İsrail hala varlık ve meşruiyet sorunu yaşayan bir ülke. Siyonistler, rabbiler, laikler ve liberaller hepsi farklı bir alemde yaşıyor. İsrail’in Filistinlilerle, Ortadoks’larla, Katolik’lerle, Protestan’larla İslam dünyası ile de garip ilişkileri var.

Türkiye ilişkileri de bu kapsamda değerlendirilebilir. Bugün Türkiye-İsrail ilişkilerinde de kilit bir Siyonist örgüt Şabat.

Trump döneminde Evengeliklerin bir planı vardı. Dahlan senaryosuna Suudiler, Mısır ve BAE ikna edilmişti. Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak ile Trump’ın damadı Kushner karşılıklı temaslar kurmuşlardı. O senaryo çöktü. Biden, neom ve line ile yeni bir senaryo başlattı. Tek devlet, tek para ve tek gelecek. Transhuman / İnsan 2, Sanayi 4 ve Toplum 5...

Ve bugün Netenyahu yeni bir çözüm arayışında. Mustafa Kemal dönemi tek parti olan CHP ve bugünkü Türkiye Başkanlık Sistemi, Netenyahu’nun ilham kaynağı oluyor.

Netanyahu İsrail’de Yüksek Mahkeme'nin yürütme üzerindeki denetimini kaldırmak istiyor. Ülkede 7 aydır buna karşı sivil iteatsizlik eylemleri yapılıyor. İttifak üyesi partilere karşı halk sokaklarda. Bu gösterilere destek veren Olmert, "Bu daha önce hiç olmadığı kadar ciddi bir tehdit. İç savaşa doğru gidiyoruz" diyor.

İsrail Adalet Bakanı Yariv Levin'in 5 Ocak'ta açıkladığı 'yargı reformu' Yüksek Mahkeme'nin yetkilerini sınırlandırma ve iktidarın yargı atamalarında söz sahibi olması ve mahkeme kararlarına karşı meclise temyiz yetkisi verilmesi gibi çeşitli yasa tasarılarını içeriyor. Yüksek Mahkeme'nin hükümet üzerindeki denetimini kaldıracak yasa tasarısı, siyasi ve toplumsal muhalefetin tüm tepkilerine rağmen mecliste kabul edilmesi ülkede bir rejim tartışmasını da beraberinde getirdi. Ülkede siyaset, ordu, güvenlik, ekonomi ve yargıda üst düzey görevlerde bulunmuş isimler, hükümetin yargı düzenlemesine karşı çıkıyor, ama yine de iktidar yoluna devam ediyor.

Siyonist örgütler, kehanet ve ezoterik hesaplara göre, derhal Mescid-i Aksa'nın yıkılmasını ve yerine Süleyman Mabedi'nin inşasını istiyor ki, Meşiah gelsin. Yahudiler yeni bir Mesih beklerken, Hristiyanlar İsa Mesih’in yeniden dönüşünden söz ediyor. Siyasal Siyonistler ise, tek dünyaya doğru gidilen böyle bir zamanda, Mescid-i Aksa'nın yıkılıp yerine Süleyman Mabedi'nin inşasından öte, Arz-ı Mev’ud coğrafyasının kurtarılması ve bu topraklarda yerleşik Filistinlilerin tehcirini ön görüyor. Gereğinde onların silah yolu ile tahliyesini savunuyorlar.

Mesela İngiltere, öncelikle İsrail’in FKÖ ile anlaşarak uluslararası toplumda varlığını ve meşruiyetini kabul ettirmesini ve sonra anlaşma ile edebileceği şeyleri zor kullanarak almanın tehlikeli bir sonuç doğurabileceğini, işi zorlaştırabileceğini savunuyor. İngilizlere göre Suudiler ve Mısır, Fas, Tunus ve Cezayir gibi ülkeler bile bu konuda yumuşatıldıktan sonra bu işin bu şekilde daha hızlı ve kolay olacağını savunuyor.

“Şabat örgütü” bu plan çerçevesinde KKTC üzerinden Türkiye’ye, Türkiye üzerinden Kafkaslara bugünkü Hazar ve Kırım'ın doğusuna doğru Hazara bölgesine, Türki coğrafyaya yayılma hesabı yapıyor.

“Şabatçılar” için Türkiye bu anlamda bir sıçrama tahtası görevi yapacak.

100 yıl önce Cumhuriyet kurulurken, Osmanlı'nın son zamanı ve tek parti dönemi, Lozan sürecinde Yahudiler İstanbul’da ve Ankara’da çok aktifti. Netenyahu da bu gün bir anlamda o günkü tek parti olarak CHP’nin üstlendiği rolü kendi için bir misyon olarak kabul ediyor. Yasama, yürütme ve yargı hepsi meclisin kontrolündeydi. Tek Adam (monark) Sistemi ile çalışan bir cumhuriyet modeli. Seçim deseniz, zaten tek parti var. Seçmenlerin ve adayların tümü aynı partiden. Adayları tek adam belirliyor. Açık oy, gizli tasnif. Siyasi davalar, meclisten görevlendirilen kişiler tarafından yapılıyor. Bazen savcı da yok, avukat da, tabii ki temyiz de yok. Kanuna göre karar vermek zorunda da değiller, ama erdikleri karar kanun oluyor.

Netenyahu herhalde bizim Kanun Hükmündeki Kararname ve başkanlık sistemini de çok sevmiş olmalı ki, ikisinin karması bir şeyden söz ediyor, anladığım kadarıyla. İsrail’deki koalisyon değil, bizdeki gibi bir ittifak. Netenyahu’nun 10 Muharrem Cuma günü yapmayı planladığı ziyaretin aslında ana konusu bu olabilir mi? Ama olmadı işte.

Netanyahu Türkiye’ye para teklif edebilir ve Filistin ve Gazze konusunun çözümünde birlikte hareket etmek isteyebilir. Abbas yalnız, onun bir desteğe ihtiyacı var. Aslında resmen açıklanmasa da Abbas ve Netenyahu anlaşmış gözüküyor. Netenyahu oluşturmaya çalıştığı şeytan üçgenine Erdoğan'ı da ortak etmek istiyor olabilir. Ankara’dan, birilerinin tam da böyle bir zamanda “Uluslararası sistemle birlikte hareket etme”, “İsrail, Mısır, Suudi Arabistan ile bölgesel işbirliği ve (Bu çerçevede) Filistin sorununun çözümü” yönünde mesajlar vermesi dikkat çekiciydi, ama neyse ki, bir vesile ile 10 Muharrem Cuma buluşması gerçekleşmedi.

Yani anlayacağız Demir Kubbe Kalkanı parçalanmış vaziyette. Artık “Demir Kubbe” değil “Demir Yumruk” konuşuluyor. Halkın yumruğu Netenyahu’nun mu, Netenyahu’nun yumruğu muhalefetin suratında mı patlayacak.

Bakalım bu süreçte, Kasadolu’nun dikkat çektiği Netenyahu, Habat ve Adnan Oktar ilişkisi gündem olacak mı? Yoksa Siyonist lobi, Ankara’nın mali sıkıntılarını kullanarak Türkiye’yi kendi planlarına alet etmek için iktidar ve muhalefet kanadından, iş dünyasından, media, sivil toplum ve akademisyenler üzerinden bir takım operasyonlara mı kalkışacak, göreceğiz.

Selam ve dua ile.