Abdurrahman Dilipak: "Bakan" bakan mıdır?

Abdurrahman Dilipak: "Bakan" bakan mıdır?

Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz

Abdurrahman Dilipak: "Bakan" bakan mıdır? /Habervakti.com

Ayet şöyle der: “Raina demeyi, unzurna deyin” (Bakara 104). Yani “"Raina (bize çobanlık et/Güdüle)," demeyin; "Unzurna (bize bak, bizi gözet)," deyin .

“Bakan” kelimesi, İngilizce “Minister” demek. Osmanlıca “Nazır”, Nezaret eden, görüp gözeten, hazır halde bekleyen.

Mesela Osmanlıca Bakan anlamına gelen Vezir Arapça olarak “sığınılacak yer” anlamındaki "vezer", “ağır yük” anlamındaki "vizr" ve “güç-kuvvet” anlamında "ezr" kelimelerinden türetilen “sorumluluk sahibi, yükü çeken” demektir.

Meclis “Celese” kökünde “Oturulan / oturulup konuşulan” yer anlamına geliyor. “Oturum” da “Celse”den tercüme. “Parlamento” “Konuşulan yer”, “Parlamenter”, “(toplum adına, onun için) konuşan kişi” anlamına geliyor.

“Bakan” bu anlamda “Halka ve halk namına, Hak namına ve hakça bakan, görüp-gözeten” demek. “Kural koyan”, “Talim eden”, “terbiye eden”, “yöneten” değil. Bizim inancımızda “kural koyan” kişi “İlah”lık taslamış, insanları kendi kurallarına göre Terbiye etmeye kalkan kişi” “Rab”lik taslamış olur. “Tanrı - kırallık” böyle bir sapmayı ifade ediyor. “Din büyüklerinizi İlah ve Rab edinmeyin” (Tevbe 31) Ayeti de, bırakın devlet büyüklerini Din ulularınızı da İlah ve Rab edinmeyin demektir. Çünkü “Allahtan başka İlah yoktur. Peygamberler de bizim İlahımız ve Rabbimiz değildir. Ahmet Tekin mealinde açıklandığı gibi “Onlar Allah'ı bırakıp, kulları durumundaki bilginlerini ve rahiplerini Meryem oğlu Mesih'i helâller ve haramlar ortaya koyan itaati zaruri otoriteler kabul ederek ilâh haline getirdiler. Halbuki onlara, candan Müslüman olarak bağlanacakları, yalnız bir tek ilâha saygıyla kulluk ve ibadet etmeleri emrolunmuştu. Hak ilâh yalnızca O'dur. Allah, müşriklerin, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında kendisine ortak koştukları şeyden münezzehtir.”

Bakan, Hak nazarı ile, Hak namına ve Halk için, ilim ve hikmet nazarı ile, istişare ve şura ile zaman, mekan, kişi ve olaylara bakacak, yanlışları engelleyecek, iyilerin önümü açıp, arkasını toplayacaktır.

Vay o “Bakanlar”ın haline ki, eğer onlar yalan söylüyorlar, algı operasyonları ile gerçekleri gizleyip, halka zulmediyorlarsa, yetimi, yoksulu, yurtlarından çıkartılmışları, yolda kalmışları görüp gözetmiyorlarsa, onların namazları da kabul edilecek değildir.

Devlet kalp gibi, beyin gibi, böbrek gibi, mide gibi, kara ciğer gibi olmalıdır. Onların varlıklarını normal zamanda hiç hissetmemelisiniz. Bir sorun olduğunda, tıpkı kapınıza hırsızlar, şakiler dayandığında polis aracının sesi, hasta olduğunuzda ambulans sesi, yangın olduğunda itfaiye sesini duyar gibi duymalısınız.

Bizde milletin vekili, ya da bakan, ya da Halife dediğimiz zat “içimizden biri”dir. Onun farkı ve üstünlüğü, ilminde, dininde, aklında, ahlakındadır. Kim kendinde bunun dışında bir üstünlük iddiasında ise o müstekbir biridir. Allah’ın yardımı, akıl, iman, ahlak ve adalet konusunda üstün olanlardan yanadır. Öteki iddia sahipleri ise Allah’ın gazabını çekerler. Onlar “içimizdeki beyinsizler”dir ve kim ki onlara yardım eder ve onların zulümleri karşısında sessiz kalırlarsa, bilsinler ki, onları yakacak ateş, ötekilere de dokunacaktır.

Kim ki, her kim ya da topluluk ya da herhangi bir şey için “Herşey ona göre, onun için, onun tarafından” diyorsa, o kişi o şeyi İlah ve Rab edinmiştir. Müslümanların İlahı ve Rabbi Allah’tır! (cc) O İslam inanışında “Alemlerin Rabb’i”dir. Onun İradesi yaratılmış her şeyi kapsar, Rızası ise kendi Şeriatına uyanları, uygunluk ölçüsüne göre kapsar.

Unutmayın, “İhtiras”la istediğiniz her şey sizin imtihanınız olacaktır. Hiç kimse “İdol”ünüz olmasın. Para da kadın da koltuk da Parti de Şeyh de İdeoloji de put olabilir. Hiçbir şey, Allah, Resul ve Kitap dışında, onun ölçülerine uymuyorsa vazgeçilmez bir şey değildir, olamaz. Mal da olsa can da olsa!

3 aylardayız. Haydi başka kendi nefsimiz olmak üzere, çevremizi, bugünlerde ayağınıza gelen siyasileri, Vahyin penceresinden bir sorgulayalım bakalım, ne göreceğiz. Aşk ve öfke gözünüzü kör etmemişse, kalp gözünüz kapanmamışsa, ihtiraslarınız aklınızı zail etmemişte bambaşka bir gerçekle karşılaşacaksınız. Ama önce buna hazır olmanız gerek. Unutmayın bu yolculukta “Bir topluluğa olan düşmanlığınız bile sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemeli” Buna hazır mısınız! Celladınıza alkış olmayacak, onun peşinden gitmeyecek, onu alkışlamayacak ama, varsa onu8n bir hakkı onu ona verecek, yaşadığınız zamana, mekâna, kişilere ve olaylara karşı adil şahitler olacaksınız. Paranızın değerini depremde ölenlerin sayısını gizlemeyeceksiniz. Mesela mRNA’dan ölenlerin sayısını da. Chemistrial gerçeğini de gizlemeyeceksiniz, TransHumanizmi, GENDER gerçeğini de. Yoksa “gözleriniz var görmez, kulaklarınız var duymaz, kalpleriniz var hissetmez”ler taifesinden olursunuz. Sizi din gününde örgütünüz, Şeyhiniz, lideriniz de kurtaramaz. Dualarınız, namazınızda kurtarmayacak. Çünkü Dualarınız Allaha ulaşmayacak, O’nunla sizin aranızda bir perde olacak, namazlarınız da Haccınız da çaldıklarınızdan verdiğiniz zekatlarınız da kabul edilmeyecek. “Vay o namaz kılanların haline ki” diye başlayan ayete bir bakın isterseniz. Sakın “Şeytan sizi Allah’la aldatıyor olmasın”!